-Gökyüzü 53-

16.4K 893 171
                                    

Akın;

Öğle arasını haber eden zilimiz çaldığında çantamı alel acele toplayıp çıktım sınıftan. Tam koridorda köşeyi dönmüştüm ki Nil'in bana seslenmesiyle durdum.

"Akın!" Koşarak yanıma geldi ve gözleriyle çantamı işaret etti. "Nereye böyle?"

Başımı sıkıntıyla kaşıdım. "Beril'in yanına."

"Ha, bekle ben de geliyorum." Dedi yanımdan ayrılacağı sıra kolunu tuttum. "Kanka, bu konuyu kendim halletmeliyim." Diye mırıldandım gözlerine pişmanlıkla bakarken.

"Nasıl kalbini kırdıysam öyle telafi edeceğim."

Eliyle omzuma hafifçe vurdu. Tabii siz Nil'in hafifçe olan eylemlerini bilirsiniz, anlatmaya gerek yok.

"Tamam koçum, ama aramayı da unutma. Yoksa o yakışıklı kelleni uçururum bilesin."

Nil'in tehditini umursamamaya çalışarak güldüm ve el sallayarak yanından ayrıldım.
Nil de arkamdan el sallıyordu.

Asker uğurluyor sanki anasını satayım.

Düşüncelerime gülerek bahçeye çıktım ve güvenlikçinin yerinde olup olmadığını kontrol ettim. Yerinde yoktu. Muhtemelen öğle yemeği için ayrılmıştı yerinden.

Müdür, her ne kadar öğle arasında yerinden ayrılmaması gerektiğini ona hatırlatsa da bu hatırlatmalar boşunaydı.

Tabii bu bizim de işimize gelmiyor değildi.

Okulun bahçe kapısından çıkarken etrafıma kısaca bir göz attım.

Güvenlikçi yok diye elimi kolumu sallaya sallaya okuldan mı çıkmamı bekliyordunuz?

Çevrede kimseyi göremeyince rahat bir şekilde okula yakın olan durağa yürümeye başladım.

Ne yazık ki Beril'in evi okula yakın değildi...

Durağa vardığımda çok geçmeden otobüs de gelmişti. Duraktakileri umursamadan otobüse hızlıca bindim.

Etrafa kısaca bir göz attım. Ortalarda boş bir yer vardı. Hızlıca yürüyüp kim oturduğuna bakmadan oturdum koltuğa.

"Pardon ama oraya arkadaşım oturacaktı."

Yanımdaki kız kulaklığının tekini çıkarmış, kızgın bir şekilde bana bakıyordu.

Umursamadım.

"Kime diyorum?"

Bu defa biraz sesini yükselttiğinde hızla ona döndüm. "Pardon?"

Ani tepkime şaşırmış olacak ki birkaç saniye suratıma bön bön bakmakla yetindi.

"Arkadaşım oturacaktı." Dedi bu defa sakin bir şekilde.

"E bundan banane?"

Ofladı. "Peki," dedi biraz kızgın bir şekilde.

Tapulu malın mı kardeşim? İstediğim yere otururum sanane?

Cevap vermeden kucağımdaki çantamdan  kulaklığımı çıkardım. Ardından yeni keşfettiğim şarkılardan birini açtım.

Yaklaşık 15 dakika sonra Beril'in sokağındaki durağa gelmiştim. Düğmeye basıp ineceğim durağı beklerken yan tarafımdaki salak kız da yerinden kalktı.

Otobüs durduğunda hızla inip yürümeye başladım. Kulaklık hala kulağımdaydı, yanımda top patlasa duymazdım.

Şarkı dinleyerek yürümeye bayılıyordum...

Omzunda bir el hissedince kulaklığımın tekini çıkarıp elin sahibine döndüm.

Aha salak kız!

"Pardon adını bilmiyorum ama otobüsteki tavrımdan dolayı senden özür dilemek istiyorum." Dedi gülümseyerek.

Salak kız akıllandı demek?

"Yok önemli değil." Dedim. Ardından "Acil bir işim var da, gitmem gerek." Deyip arkamı döndüm.

"Ben Simge!" Diye bağırdı arkamdan.

"Akın." Dedim ben de yürümeye devam ederken.

Sonunda Beril'in bulunduğu apartmana geldiğimde 4. Katın ziline bastım. Çok geçmeden kapı açıldığında vakit kaybetmeden merdivenlerden çıkmaya başladım. Asansör 8. kattaydı ve buraya gelesiye kadar ben çoktan 4. kata varırdım bile.

Beklemeye gerek yok.

Nefes nefese kalmış bir şekilde Beril'in bulunduğu kata geldim. Ardından nefes almak için bir iki dakikalığına duvara yaslanıp beklemeye başladım.

Ona ne diyeceğimi düşünmemiştim.

"Hay ben böyle işin.." diye söylenirken Beril'lerin daire kapısının açılmasıyla sesimi kestim. Dairelerinden Beril çıkmıştı ve elinde çöp poşeti vardı.

Gözleri, ağlamaktan ya da uykusuzluktan şişmiş olmalıydı. Saçı darmadağındı.

Kısacası kendine dikkat eden Beril yoktu...

İlk baş beni farketmediğini düşünüp yerimde sessizce bekledim fakat yanımdan geçip gidince beni takmadığını anladım.

"Beril!" Diye bağırdım arkasından. Takmadı. Hızla arkasından inmeye başladım.

"Beril sana diyorum!" Dedim. Daha da yaklaşmıştım ona. Yine takmadı beni. Bu defa kolundan tutup kendime çevirdim.

Kıpkırmızı gözleriyle gözlerime bakıyordu şimdi, karşımdaydı...

"Beril," diye fısıldadım. "Bu halin ne böyle?"

Güldü. "Bu halim mi?" Ardından eliyle kendini gösterdi. "Beni bu hale sen getirdin sen! Şimdi karşıma geçmiş bu halin ne diye soruyorsun." Gözünden damlayan bir damla yaşı silmek istedim, elimi uzattım. İzin vermedi, elimi geri itti.

"Güzelim neden böyle yapıyorsun şimdi?" Diye mırıldandım titreyen sesimle.

"Beni orada bıraktın, amacın neydi Akın? Seni sevdiğimi bile bile, sana ihtiyacım olduğunu bile bile gittin. Yalnız bıraktın beni."

Sözcükler boğazıma dizilmişti sanki o an, konuşamıyordum. Yutkundum belki geçer diye, olmadı. Kendimi konuşmak için zorladım...

"Cevap versene!" Diye bağırdı. Ağlamaya da başlamıştı. "Söylesene bir şeyler Akın! Söylemeyeceksen defol git!"

"Biliyorsun Beril, ben üzülünce ve sinirlenince gerçekten ne yaptığımı bilmiyorum. Mantıklı davranamıyorum. Özür dilerim. İstersen vur kır, parçala beni ama ne olur git deme. Ben, sensiz yapamam ki..."

"Akın, lütfen.." diyerek sözümü kesti. "Lütfen sus, sus yoksa affederim."

Gözümden yaşlar bir bir düşerek üzerimdeki hırkamı ıslatırken gülümsedim. "Affet sen de, olmaz mı?"

Başını iki yana salladı. "Olmaz Akın, bana bu yaptığını hemen affedemem."

Bir şey demeden kolundan tutup kendime çektim ve sımsıkı sarıldım ona. "Affet sen de olmaz mı? Hem bak bu aptal çocuk seni çok seviyor?"

"Olmaz!"

"Neden?"

Cevap vermedi. "Beril, lütfen." Dedim daha da sıkı sarılarak. "Ben, sensiz yaşayamam ki..."

"Ya ben seni süründürecektim ama.." dedi bana kızarak. "Kendini hemen affettirdin pis çocuk!"

Güldüm. "Ya ben seni çok seviyorum ama,"

Kollarını iki yanımdan bedenime sararken gülüşü bu soğuk havada içimi ısıttı yeniden. "Ben de seni seviyorum aptal." Diye mırıldandı.








---

Aha bunların arası da düzeldi yaağ kdkzmsjznsizjdziskmskz

Neyse ben gidem de ödev yapam birazcık

Hadi sefiyom sizleri♥

GÖKYÜZÜ ❦ Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin