...
"Daha ne kadar saklamayı düşünüyordun?"
Ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerimi ona çevirdim. Fakat o karşıya bakmaya devam ediyordu.
Derin bir nefes aldım. "Sen anlamadan sana söylemeyi düşünüyordum. Benden duy istiyordum, ama yapamadım. Sevde'nin ağzından öğrendin işte her şeyi." Diye mırıldandım.
Dizlerini kırıp kendine çekti. "Sevde'den öğrendiğimi nereden biliyorsun?"
What?!
"Ne demek istiyorsun?" Dedim anlamayarak. Yani, daha önceden biliyor muydu onu sevdiğimi?
"Belli ediyorsun Beril," dedi bana dönerek. Gözleri akşamın karanlığında daha bir parlaktı sanki. "Beni sevdiğini belli ediyorsun."
Başımı önüme eğdim. Ne diyecekti ki sanki? 'Bende seni seviyorum Beril, gel benim sevgilim ol.' Falan mı diyecekti?
Hah!
"Ama biliyor musun? Başlarda ben bile farkedememiştim bu sevgini. Ama sonradan insan bir şekilde farkediyor, sanki seni o kadar güzel seven insana bir şekilde ihtiyacın varmış gibi hissediyorsun, yani o kadar saf ve temiz seviyorsun ki..." ardından birkaç saniye durdu ve gözlerimin içine bakmaya devam etti. "...Galiba insanın da sevilmeye ihtiyacı varmış."
Burnumu çektim. İnsanın da sevilmeye ihtiyacı varsa, beni kim sevecekti?
Sessiz sessiz ağlamaya devam ettim. Gözyaşlarımın yerdeki sokak taşlarına bir bir düşüşünü izledim bir süre. Ağladıkça ağlıyor, bu acımın nedenini kendime sorup duruyordum.
Saniyeler dakikaları kovaladı. Belki de bir şeyler söylemeliydim, rahatlamalıydım.
Bir şey söylemek için Akın'a doğru döndüm. O da aynı şekilde bana dönmüştü. İlk önce onun söylemesi için elimle işaret ettim. Fakat o da benim söylemem için işaret etti eliyle.
"Bak Akın, ben seni seviyorum diye beni sevmek zorunda değilsin. İnsan karşılık almak için sevmez zaten..." Ardından biraz durdum ve cümlemi toplamaya çalıştım. "...O yüzden, beni sevmek için kendini zorlama. Ama şunu da bil ki seni çok seviyorum. Canımdan bile çok..."
Akın bir süre anlayamadığım bir şekilde baktı bana. Ellerini saçlarının arasından geçirip bir süreliğine gözlerini kapattı. Ve o sırada gözünden bir damla yaş lacivert montuna, oradan aşağıya kayıp düştü.
Evet gözyaşının izlediği yolu takip etmiştim çünkü şaşırmıştım. Ben ağlıyordum da, Akın neden ağlıyordu?
"Neden ağlıyorsun?" Diye sordum titreyen sesimle. Elimle koluna dokundum. Soruma cevap vermedi.
"Akın," dedim. Tam ağlamayı kesmişken yeniden ağlamaya başlıyordum. "Neden ağladığını söyler misin?"
"Yeter artık," diye bağırdı. "Bende bıktım, bende seni seviyorum Beril tamam mı? Anlaman gerekiyordu. Anlaman için her şeyi yaptım. Nil ile pek sık gitmediğim kafeye her hafta sonu seni davet ettim. Birlikte milkshake içtik, güldük eğlendik. Belki bu yaklaşımımı arkadaşça anladın.. Nil en yakın arkadaşım diye sana bu yaklaşımımı arkadaşça gördün değil mi? Hadi doğruyu söyle?"
Kurduğu cümleler bir bir kalbime bıçak gibi saplanırken acıyla yutkundum. "E-evet...Öyle düşünmüştüm."
Güldü. Ama bu gülüşü fazlasıyla acı barındırıyordu sanki. "Bende öyle anlayacağını düşünmüştüm. En yakın arkadaşımın kankasını seviyorum ve bunu arkadaşça anlaması çok acı verici."
Başka bir şey demeden oturduğu yerden kalktı ve gitti... Beni bu karanlıkla baş başa bıraktı. Sadece karanlıkla da değil, koca bir boşlukla...
Titriyordum. Ama bunun soğukla alakası yoktu. Kalbimin acısı titrememe neden oluyordu. Üşüyordum, çünkü Akın gitmişti. Sevdiğim adam gitmişti... Havanın kaç derece olması umrumda bile değildi. Soğuğu hissedemeyecek kadar yalnızdım şu an...
Ağlıyordum ama bu defa sessiz sessiz değil, bağıra bağıra. Belki duyar da geri döner diye. Sesim kısılasıya kadar ağladım. Fakat duyan olmadı...
Eve vardığımda perişan haldeydim. Neyse ki annem daha işten gelmemişti. Abim ise arkadaşlarıyla takılıyor olmalıydı.
Bir şey düşünecek halim yoktu. İştahım yoktu.
'Tüm bunlar Akın'ın suçu mu?' Diye soracak olursanız, evet! Akın'ın suçu!
Odama çıkıp üzerime pijamalarımı geçirdim lavaboya gidip işlerimi hallettikten sonra hiç bir şey yapmadan direkt yatağıma kıvrılıp yattım.
Bir şey düşünmeden direkt uyudum demek isterdim fakat yine onu düşünüp uyumuştum ve yine onu rüyamda görmüştüm...
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ ❦ Texting ✓
Kısa Hikaye-Tamamlandı- Bilinmeyen Numara: Ne çok isterdim bir atkı olmayı, üşüdüğünde boynuna sarılmayı... Benimki de hayal işte... Bilinmeyen Numara: Ama vazgeçemiyorum Bilinmeyen Numara: Hayal kurmaktan da, sevmekten de vazgeçemiyorum