SILA;Ece ile birlikte Sevde'yi kafede bırakarak dışarı çıktık. Dışarısı fazla soğuktu ve yağmur damlaları kafede pişmiş olan suratımı bir nebze olsun serinletmeyi başarabiliyordu.
Sevde salağı da Akın yüzünden kalmıştı kafede. Bu Ece ile Sevde'yi de anlamıyordum doğrusu. Çocuklar gidip Nil ve Beril'den hoşlanıyor, daha ne diye ayırmaya zorluyorsunuz? Sanki siz zorlayınca sevmekten vazgeçeceklermiş gibi.
Tamam ben de Çağan'ı seviyor olabilirdim ama zorlamıyordum. Çağan Nil'i seviyor diye Nil'e düşman değildim. Hatta o kızı seviyordum. Çok arkadaş canlısı deli dolu bir kızdı. Fakat şu 2 haftadan beri yüzü hiç gülmüyordu. Galiba Meriç yüzündendi...
Sevde'yi beklemek için kafenin karşısındaki durağa geçtik ve oturduk. Durakta otobüs bekleyenler olabilirdi fakat bu beni hiç alakadar etmezdi. Ayacıklarım yorulmuştu ayol, hem şurada Sevde'yi 2 saat bekleyecek halimiz yoktu ya, kalkar giderdik. Siz de rahat rahat oturursunuz biz gidince.
Ayaklarımı bir yandan sallıyor diğer yandan da haftaya olacak geziyi düşünüyordum. Nil gelecekti, Nil gelecekse Çağan da giderdi yüzde yüz. O giderse ben niye buralarda sürüneyim, ben de giderim.
"Sıla," dedi Ece koluma birkaç kere vurarak. "Ne var?" Deyip yüzümü ona döndüm.
Kaşlarını çattı. "Neyin var senin?"
"Bir şeyim yok." Diye geçiştirdim.
Tabii onlar bilmiyordu benim Çağan'ı sevdiğimi. Söylemeyi de düşünmüyordum. Ece ve Sevde'nin yaptıklarından da hiç hoşnut değildim. Eskiden böyle değillerdi. Şimdi kalp kırmaya alışmışlardı hatta. Sahi, ben neden hala onlarla takılıyordum ki?
"Emin misin? Bir şey olmuş?"
Güldüm. "Tabii siz sevdiklerinizin sevdikleriyle uğraşırken beni fark etmediniz değil mi? Onların arasına girmek için kırk takla attınız, haklarında yalan haber uydurup durdunuz, ben kimim ki zaten? Arkadaşınız değilim değil mi?"
Ağzı açık bir şekilde dediklerimi dinledi. "Sıla... sen ne dediğinin farkında mısın? Arkadaşınız biz senin?"
"Öyle sanıyordum, fakat böyle arkadaş olmaz olsun. Gözümün önünde ne haltlar çevirdiğinizi görmüyorum sanki. Ne bu kötü kız tavırlarınız? Senin Nil'e yaptıklarını kimse bilmiyor mu sanıyorsun? Ya da Sevde'nin Beril'i aşağılamalarını?" Diye sinirle bağırdım.
Yaptıklarına artık biri dur demeliydi. Böyle arkadaş istemiyordum ben. Kötü kız olmak istemiyordum. İnsanları aşağılayıp, onların kusurlarına katıla katıla gülmek istemiyordum.
"Kendine gel!" Dedi Ece de benim gibi bağırarak. "Burada bizim arkadaşımız olman için zorlayan yok seni, kendin bizimle olmayı seçtin!"
"Hah öyle mi?" Dedim. "Lan siz önceden böyle değildiniz gerizekalı!"
"Bizi istemiyorsan def olup gidebilirsin seni zorlamıyoru-"
Kafe'den ağlayarak çıkan Beril'i fark etmemizle Ece'nin de cümlesi yarım kaldı. Yoksa, Sevde Beril'e bir şey mi yapmıştı?
Ardından Akın'ın da koşarak kafeden çıkmasıyla bir şeylerin yolunda olmadığını anladım. Sevde yine bu kıza bir şey yapmıştı.
Son olarak da Sevde'nin kafeden çıkmasıyla Ece koşarak yanına gitti. Arkasından yürüyerek ben de gittim yanlarına. Yalnız şöyle bir şey var, Sevde de ağlıyordu!
Ece Sevde'ye sarılarak ağlamasının geçmesini bekledi bir vakit. Ardından ondan ayrılarak "Ne oldu?" Diye sordu.
Sevde burnunu çekti. "B-beril aptalı saçımı öyle bir çekti ki, bir an gerçekten kopacak sandım. Sonra ben onun Akın'ı sevdiğini sesli bir şekilde söyleyince daha da çekti saçlarımı. Ardından ağlayarak çıktı kafeden. Saçlarımın acısı umrumda değil ama Akın sanki ben suçluymuşum gibi bana 'Yazıklar olsun Sevde!' Diye bağırıp Beril'in peşinden koşması ağrıma gitti."
"Az bile yapmış." Diye mırıldandım fakat cümlemi Sevde duymuştu. "N-ne?!" Diye bağırıp bana doğru yürümeye başladı. "Sıla sen ne dediğinin farkında mısın?"
"Peki sen ne yaptığının farkında mısın?!" Dedim. "Birbirini seven iki insanın arasına niye giriyorsun? Ah tabi aynı şey senin başına gelse Beril'in yaptıklarından daha büyük tepki verirdin. Az bile yapmış Beril sana!"
"S-sen bizim arkadaşımızsı-"
"Hayır, değilim!" Diye bağırdım. "Eğer arkadaşınız olmuş olsaydım bana bu şekilde davranmazdınız? Sadece çıkar meselesi olunca aklınıza geliyorum değil mi? Yoksa Sıla kim ki zaten?!"
O kadar sinirlenmiştim ki, sinirden suratımın kıpkırmızı olduğuna emindim.
"Arkadaşım sanardım sizi, arkadaş dediğin kötü günde belli olur değil mi? Peki, kaza yaptığım zaman hastaneye uğradınız mı hiç?! Tam 2 hafta yoğun bakımdaydım! Ama bırakın yanıma gelmeyi bir kere bile aramadınız beni!"
"Peki neden eskiden olanları şimdi söylüyorsun?! Madem istemiyorsun bizi yeni mi aklına geldi bunları yaptığımız?!"
"Değişirsiniz sandım, diğer insanlar gibi belki iyi bir dostluğumuz olur sandım ve bunu gerçekten istedim. Fakat insan yedisinde neyse yetmişinde de oymuş!"
Gözlerimi kapattım. Biraz sonra sinirden ağlamaya başlayabilirdim belki...
Arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Benim hakkımda ne düşündükleri umrumda bile değildi.
"Bize ihtiyacın olacak. Sen bizsin bir hiçsin!" Diye bağırdı arkamdan Sevde.
Arkamı döndüm. "Yazık," dedim acır gibi ona bakarak. "Sizinle geçirdiğim onca vakite yazık..."
Ardından koşarak oradan uzaklaştım.
---
Lan ben ne yaptım böyle nskzksnskndnsjsmz neyse Sıla'cığım doğru yolu buldu şükür😜
Gecenin 11 inde size bir bölüm atayım dedim nassı olmuş?♥
Neyse sizi sefiyom💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ ❦ Texting ✓
Short Story-Tamamlandı- Bilinmeyen Numara: Ne çok isterdim bir atkı olmayı, üşüdüğünde boynuna sarılmayı... Benimki de hayal işte... Bilinmeyen Numara: Ama vazgeçemiyorum Bilinmeyen Numara: Hayal kurmaktan da, sevmekten de vazgeçemiyorum