• Dünya Yirmi Altıncı Bölüm

4.4K 217 21
                                    

Selamm
Uzun soluklu bir bölüm oldu. Arkadaşlar lütfen, yorum yapmaktan ve beğenmekten kaçınmayın. Herkesten bol yorum bekliyorum. Düşüncelerinizi merak ediyorum. Ayaz'ın, çocukluğu hakkında neler düşünüyorsunuz mesela?
İyi Okumalar
Quenoflove

YİRMİ ALTINCI BÖLÜM

Aslan Bey, boynunu gereğinden fazla sıkan kravatını gevşetti. Ancak sonrasında fark etti ki boynunu sıkan şey kravatı değildi. Yılların vermiş olduğu acıdan başkası değildi bu. Sağ tarafına baktı orada aşık olduğu kadın vardı. Sol tarafına baktı orada canından çok sevdiği oğlu. Yıllardır uzaktan sevmeye mahkum olduğu oğlu.

Başını sağa sola hareket ettirdi. Karşısında ki genç adama baktı. Simsiyah gözleri simsiyahta saçları vardı. Annesi görseydi kesinlikle ağlardı. Oğlu, babasına çok benziyordu. Ve Gülçin'in gençliğinden beri en istemediği şeydi bu. Oğlunun, babasına benzemesini istememişti. Huyu benzesin ama tipi benzemesin derdi. Kalbim dayanmaz der dururdu.

"Çok erken büyümek zorunda kalmış bir adamım ben. Ama bu yüzden hiç pişmanlık duymadım. Uzun saçları vardı. Upuzun simsiyah saçları. Saçlarının koyuluğuna inatta yemyeşil gözleri. Çok tezat, çok asi bir kadın. Aynı zamanda çok güzel bir kadın. Aynı mahalle de oturuyorduk. Üniversiteyi kazandıktan sonra daha çok çalışmaya başladım. Genelde okulda sabahlardım. O sabahın erken saatlerinde mahalleye döndüğüm anlarda sözleşmişiz gibi her sabah istinasız karşılaşırdık. Öyle güzel bir kızı görmemek ne mümkün zaten. Her şey bir anda gelişti. Çok aşık oldum annenden ayrı kalamadım ve annemlere o kadar baskı yaptım ki onunla evlenmek için. Hep yanımda olsun, evimde olsun istedim. Dışarıda geçirdiğimiz saatler yeterli gelmemeye başlamıştı bana. Zamanda geçirmiyorduk zaten. Erken yaşta kardeşinin sorumluluğunu almak zorunda kalmıştı çalışıyordu. Oldu da istediğim oldu. Evlendik. Kısa zaman sonra annen hamile kaldı. Bir şirkette çalışıyordum ve annen hamile kalınca sürekli olarak para biriktirmeye başladım. Öğlenleri şirkete gidip gece kendi kuracağım iş için çalışıyordum. Kendimi bile unuttuğum çok zaman oldu. Ama en çokta anneni."

Ayaz, büyük ilgiyle dinliyordu. Aslan Bey'in konuşurken ki yüzünden geçen her türlü ifadeye şahit oluyordu. Adamın, yüzünde karısına olan sevgisini de görmüştü sonlara doğru yüzünden geçen sıkıntısını da. Yeni çıkmaya başlayan sakallarını karıştırırken gözlerinde daha önce görmediği bir ifade vardı. Baba şefkati? Hayal'e olan bakışını düşündü ya da davranışını o hiçbirini görmediği için şuan o ifadenin adını bilmiyordu.

"Bir gece yine çok geç döndüm. Döndüğümde anneni yerde buldum. Siyah saçları halının üzerine dağılmış, karnının üstünde yatıyordu. Hemen koştum.." gözleri dolmuştu adamın sanki yıllar öncesine geri dönmüştü. İşaret ve baş parmaklarıyla gözlerini kısa bir karıştırdı. Daha sonra devam etti. "Kan vardı. Tahmin edemeyeceğin kadar çok kan. Hemen hastaneye götürdüm. Saatlerce bekledim tek bir insan çıkmadı içeriden. Sonrasında çıkan doktor bebeğin öldüğünü söyledi. Ancak diğerininde yaşadığını."

Ayaz'ın aklı bulanmıştı. Aklında net olan hiçbir şey yoktu. Karanlık yerler aydınlansın diye uğraşırken sanki daha da karanlıklara gömülmüştü.

"Şans şu ki; bebekler ikizmiş. İki erkek çocuk." Aslan Bey'in üzüntüsü sesinden bile belli oluyordu. Yirmi yedi sene önce kucağına bile alamadığı oğlunu kaybetmişti. Evlatlarıyla olan sınavı bununla sınırlı kalmamıştı. Yaşayan oğlunu bir kere bile kucaklayamamıştı. Ağzından bir kez olsun baba kelimesini duymazken bunu göz ardı ediyordu. Gözüne baktığı ana bile şahit olmamıştı ki. "Şans mı adı bilmiyorum ama ben sana tutunmayı tercih ettim. Annen, ağır bir depresyona girdi. Uzun bir süre konuşmadı. Kullandığı ilaçlar yüzünden seni emziremedi. Bu durum onu daha da etkiledi. Aylarca, anne olmaya hazırlık yaptı. İsimler düşündü, oda döşedi, ben yokken hep siz vardınız sonra bir anda kaybetti. "

DÜNYA (AŞKIN PEŞİNDE SERİSİ I) TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin