Kavuştuk nihayet,umarım keyifler yerindedir.😍
İyi okumalar.♥️
Vakit akşamı bulmak üzereydi. Roza'nın küçük evi ilk kez böyle bir manzaraya sahiplik yapıyordu. İçerisinde barındırdığı kalabalık kendisine yabancıyken aynı durumun şaşkınlığını Roza'da henüz atlatabilmiş değildi. Zira bundan üç hafta öncesine kadar bir daha görmemek üzere hayatlarından çıkıp gittiği insanlara karşı düşüncelerini dolduran küçük evi,bugün aynı insanların bizzat kendileriyle dolmuştu.
Kendisine tuhaf gelen, bir yanını karmakarışık düşüncelerinin pençesine atmış olan fakat diğer bir yanını da anlamsız bir huzur ile dolduran bu manzaranın gerisinde onları izlerken bile tam anlamıyla ne hissedeceğini bilemez bir durumdaydı.
Sessizce izlediği insanlardan Su,Havin ve Aslı mutfakta yemek yapmak ile meşgulken Baver ve Yavuz ikili koltukta Miran ise koltuğun Yavuz'un yanındaki başlığına yaslanmış diğer koltukta yatıyor olan Baran ile sohbet ediyorlardı. Bedirhan pencerenin önünde,ciddi bir ifadeyle telefon ile konuşuyordu. Agit bey ve Rojbin hanım ise tekli koltuklara oturmuş arada bir gençlerin sohbetlerine dahil oluyorlardı.
İnsanlar üzerinde ki bakışları turunu tamamladıktan sonra gözleri yine kocasına kaydı Roza'nın. Sırtını dayamış olduğu yastıklara çok fazla yaslanamadığını,yaslanırsa şayet canının yanacağını ve bu sebepten dolayı zorlandığını biliyordu. Diğer yandan bacaklarında ki güçsüzlüğünde kocasının canını fazlasıyla sıktığının farkındaydı. Sanki böyle görünmek zoruna gidiyordu adamın. Bir an önce toparlanmak istediği her halinden belliydi. Fakat biliyordu Roza,bunun için kocasının bir süre fizik tedavi görmesi gerekiyordu.
Hastane ortamından ve ailesini sürekli hastanelerde süründürmekten nefret eden adamın orada tedavi görmemek için diretmesine rağmen Roza,durumun ciddiyetini bildiğinden en azından evde yardımcı olmak istemişti. Kendi isteklerine şaşırmadan yapamasa da artık onların önüne geçemiyor ve daha fazla inkar edecek gücü bulamıyordu kendisinde. Zira kocasının vurulduğu an bütün bedenini sarsacak kadar büyük bir yoğunlukta hissettiği kaybetme korkusu,onun diğer bütün kabullenmek istemediği duyguların gerçekliğini birer tokat gibi yüzüne çarpmıştı.
Artık inkar etmiyordu Roza. Çok kötü şeyler yaşanmıştı elbette. Fazlasıyla zorlu geçen sıkıntılı dönemlerin pençesinden kurtulmuştu. Kendisini o kuyuya atan canavarın elinden kurtulmuş olan adam çekip çıkarmıştı onu. Belki de nefret etmeliydi ondan,belki de o gece ölüp gitmesini kendi kurtuluşu olarak görmeliydi.
Fakat 'belkilere' dayatılan ihtimalleri gerçekleştirememişti Roza. Ondan nefret edememiş,her zaman içinde ki iyi insana tutunmaya çalışmıştı. Kendi yaşadıklarının ağırlığı bir yana kocasının yaşadıklarını da hiçbir zaman görmezden gelememişti.
Zaten yapısında yoktu bu kadının.
Kin,öfke,intikam hırsı... bu tür duygular bir türlü yer edinememişti onun yüreğine. Bu duyguların yoktuğu güçsüzlük müydü? Acizlik,saflık mıydı? Bilmiyordu Roza,bu sorulara verecek bir cevabı yoktu. Fakat o hep inanırdı güçlü olduğuna. Güçlü değilse bile böyle olduğuna inanır ve bunun için pes etmeden savaşırdı.Lakin yıkılmaz bir profili yoktu onun. Bu zamana kadar sıradan geçen hayatı onun yıkılmayacak kadar güçlü bir kalkan oluşturması için bir sebep sunmamıştı ona. Hep aynı düşünce ve duyguların sakinliğiyle yaşayan kadın,onların üzerinde değişmeyecek bir güç oluşturmak için çabalamamıştı.
Bu yüzdendi belki de yaşadığı aylar süren serüven boyunca yıkılması,duygu ve düşüncelerinin hakimiyetini kaybetmesi. Bu yüzdendi belki de güçsüzlüğü. O böyle bir durumda ne yapılır,nasıl yıkılmadan durulur? Sorularına birer cevap aramak için çabalayıp düşüncelerini olumsuzlaştırmak ve yüreğine nefreti yerleştirmek için çabalayana kadar bu kez de kocası bir anda değişmiş,her şey onun eline düşüvermişti bir anda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN DOĞUMU
Romance"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikanlı bir adam. Mardin'in en büyük aşiretinin başı, Baran Ağa'sı. Roza KARACAN: İstanbul'da doğup büyümüş azimli,çalışkan bir kadın. İstanbul'u...