İyi okumalar.❤
Yeryüzüne düşen karanlığı süsleyen yıldızlar,güzel biten bir günün nihayetinde keyifli bir geceye kavuşmuş olmanın huzuruyla parıldıyor,onlardan yansıyan ışıltı yan yana oturmuş olan Baran ve Roza'nın gözlerinden peyda oluyordu.
Onlar,büyük konağın küçük salonunda karşılıklı yerleştirilmiş koltuklardan üçlü olanında yan yana oturmuş ve karşılarındaki ikili koltukta yine yan yana fakat kendilerine tezat bir şekilde aralarında belirli bir mesafe bırakmış olarak oturan Miran ve Bahar'ı yüzlerine yerleştirmiş oldukları sahte ciddiyetlerinin ardından keyifle izliyorlardı.
Baran,sürüp giden hayatları boyunca utanıp sıkılmalarına çok nadir rastladığı,bir türlü uslanmadığı için deli olduğu kardeşinin şimdi tam da karısının karşısında uslu,küçük bir çocuk gibi çekinerek oturuyor oluşuna içten içe gülüyor, fazlasıyla eğleniyordu. Yine de bu hissiyatlarını dışına yansıtmadan ciddi bir yüz ifadesiyle izliyordu onu.
Fakat bakışları,kendi karşısında oturuyor olan küçük kızın önünde kenetlemiş olduğu ellerine sabitlemiş olduğu yüzünden akan çekingenliğine kaydığı an ciddiyetine sahip çıkamayacak gibi oluyordu. Gözleri o küçük çocuğa şefkat akıtıp elleri saçlarını okşamak istiyor,Baran genç kızı küçük bir çocuğu sever gibi yanaklarından öperek sevmek istiyordu.
Nasıl da benziyordu yanında oturan karısına? Nasıl da onun her bir detayını özenle kopyalamış gibiydi? Utancı bile bizzat ablasının utancını temsil eder gibi geliyordu Baran'a. O, karısına ne kadar aşkla bağlanıyorsa,yine kalbinden aynı bağla kopan bir sevgi de bu kız çocuğu için büyüyordu. Baran onu kardeşi Revşen gibi seviyor,kendi canını feda edeceği canın kanından olduğu için ayrı bir ilgi besliyordu.
Kolunda hissettiği küçük bir darbe ile bakışları karısına kaydığında gözleriyle artık konuya girmesini işaret eden kadını başıyla onayladı ve duruşunu dikleştirip sahte bir öksürüğün ardından konuşmaya başladı.
"Siz ikiniz.... hayırdır?"
Ortama düşen sözler ile beraber her iki gencin bakışları önce adamı,ardından birbirlerini ve tekrar adamı bulurken duydukları sözün amacını çözmeye çalışır gibilerdi. Roza ise kocasının söze giriş cümlesine gözlerini bayarken hafifçe kulağına doğru eğildi.
"Bravo,gerçekten daha güzel başlayamazdın."
Karısının sözlerine karşın omzunu umursamazca sallayan adam aynı ses tonuyla cevapladı onu.
"Ne diyeyim kadın,ne bekliyorsun benim gibi bir adamdan? Birde ciddi ciddi oturtmuşşun buraya. "
Bir cevap vermek yerine başını tekrar gençlere çeviren Roza kardeşinin,kocasının karşısında utanç içindeki haline daha fazla kıyamıyor buna karşın,karşısında oturan gencin içindeki sabırsızlığı hissedebiliyordu. 'Ne diyecekseniz deyin bitsin,sevdiğimi kurtarayım bakışlarınızdan.' Diye içinden feryat ettiğini bildiği adamın gözlerinden okuyabiliyordu bu isyanını.
Bu yüzden yüzünde küçük bir tebessüm peyda oldu ve kocasının beceremediği konuşmayı,konuyu farklı bir yöne çekerek başlattı.
"Okuldan ne kadar izin aldın Bahar?"
Ablasının sorusuna karşın bakışlarını ona çeviren Bahar,onun kendisini zorlamak istimeyişinin farkındaydı. Bu sebepten dolayı böyle bir başlangıç seçtiğinin de farkındaydı. Çekingenlikle gülümsedi,gözleri eniştesine kaydı ve tekrar ablasını bulduktan sonra konuştu.
"Eniştem izinlerimizi sömestır tatili ile birleştirdi.Henüz var gitmemize."
Kendisine gülümseyen küçük kıza,samimiyetle karşılık veren Baran bakışlarını kardeşine çevirdi ve onun uslu haline takılmadan yapamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN DOĞUMU
Romantik"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikanlı bir adam. Mardin'in en büyük aşiretinin başı, Baran Ağa'sı. Roza KARACAN: İstanbul'da doğup büyümüş azimli,çalışkan bir kadın. İstanbul'u...