İyi okumalar.❤
İnce,narin parmakları usulca geziniyordu boynundaki kolyenin üzerinde Roza'nın. Küçük ay figürünün üzerinde bir süre oyalanan parmakları ardından güneş figürüne ulaştı ve usulca ayın etrafında bir tur attırıp tekrar sabitledi. Ardından bütün kolyeyi aldı avcunun içine.
Bütün bunları kanepesinde oturmuş ve günler önce yaşadığı doğum günü gecesini düşünürken yapıyordu. Eli kolyenin üzerindeki yerini korurken gözlerini usulca kapattı ve yaşanan sahnelerin tekrar gözlerinin önünden geçmesine izin verirken sessizce mırıldandı.
'Sen,benim karanlığıma hesap sormak için gönderilmiş güneşimsin.'
Sanki kendisi değilde kocasının, o gecenin en büyüleyici vaktinde dudaklarından dökülen bir şiirin en güzel satırları gibi kulağına iliştiğini hissetti. O gece nasıl ki bütün benliğiyle teslim oluverdiyse bu cümleye,yine hissetti aynı teslimiyeti bütün bedeninde.
Fakat başka bir şey vardı bugün. Roza,doğum gününün gecesinde hissettiği huzuru şu an tekrar hissetmek için çabaladıkça yüreğinin derinlerinden kopan bir sıkıntının günyüzüne çıkmak için harcadığı çırpınışlarını yok saymak istesede yapamıyordu.
Doğum gününün üzerinden geçen beş gün boyunca yaşanan her şey güzeldi aslında. Roza,kolyeyi boynuna takıp kulağına şiir gibi sözler fısıldayan kocasının tamamen kendisine teslim oluşunu hissetmişti o gece. Ve o geceden sonra da doğrulamıştı hissiyatlarını. Gözlerini kendi gözlerinden ayırmayan kocasının her fırsatta kendisi için en iyi olanı yapmaya çalışmasını ve her şeyin gönlünce olmasını istediğini fark eden kadın,bunu uzaktan sessizce izlemiş ve karşı da çıkmamıştı.
Güzel geçen günler boyunca çiftin arasında yeşermek isteyen huzurun tohumları usulca filizlenmeye başlıyor ve her fırsatta daha çok yeşermek için usanmadan çırpınıyordu. İyiydi araları. Roza,kocası tarafından bahşedilen huzuru geri çevirmek yerine sahiplenirken bulmuştu kendini.
Beraber geçen günleri boyunca kocasının artık alışmaya başladığı ilgisi hiç eksilmeden,aksine her geçen gün artarak devam etmiş ve aralarında ki huzurun dalları bütün aileye uzanarak herkesin mutluğunun kaynağı olmuştu. Konakta ki herkes doğum günü partisinden sonra Baran'ın sevgisinden ve Roza'nın anlayışından emin olmuş,bunun mutluluğu ile içten içe şükür dualarını iletmişleri Rablerine.
ARSLANOĞLU konağı güzel günler geçiriyordu nihayetinde. Sarsıntılı geçmiş günlerin ardından yavaş yavaş toparlanmaya ve düzelmeye başlıyor gibiydi.Fakat bugün Roza'nın yüreğinin derinliklerinden peyda olmuş boğucu bir his,kadının bütün huzurunu yerle bir etmeye yeminliymiş gibi gelip çökmüştü bütün güzel duygularının üzerine ve Roza,anlamlandıramadığı bir huzursuzluğun altına girmiş olan bedeni yüzünden nefes alıp vermekte zorlandığını hissederken elini kolyenin üzerinden çekti ve saçlarını geriye atıp doğrularak derin bir nefes aldı.
O an odada yankılanan titreme sesi, içine düşmüş olduğu düşüncelerinden sıyrılmasına neden olduğunda Roza'nın gözleri komodinin üzerinde ki,kocasına ait olan telefona kaydı.
Cengiz arıyor.
Ekranda gördüğü isim ile gözleri banyo kapısına kayarken içeride ki kocasının birazdan çıkıp kendisi bakabileceği düşüncesiyle haber verme gereği duymadan oturduğu yerden kalktı Roza. Kanepesinin üstündeki pikeyi katlarken bir kez daha çaldı telefon ve yine aynı kişinin aradığını gördü.
Kaşları hafifçe çatılan kadın bu kez de umursamama kararı alırken pikeyi kanepenin köşesine bıraktı. O esnada aramanın bitmesi ile Roza'da yastığını alıp yatağın üzerine bıraktığı sırada ekranı tekrar aydınlanan telefona bu kez bir mesaj geldiğini gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN DOĞUMU
Romansa"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikanlı bir adam. Mardin'in en büyük aşiretinin başı, Baran Ağa'sı. Roza KARACAN: İstanbul'da doğup büyümüş azimli,çalışkan bir kadın. İstanbul'u...