Merhabar,umarım keyifler yerindedir.😇
Şaşırmış olabilirisiniz biliyorum. Bu bölümden sonra bir veda bölümü yayımlayacağım,orada görüşelim.🌹
İyi okumalar.❤
Roza ARSLANOĞLU'ndan.
Tarih,yeni yaş günümden bir gün önceyi gösteriyor. Ve ben İstanbul'da ki evimin yatak odasında,yatağımın üstüne oturmuş aynadaki yansımama bakıyorum. Baktığım,kendi yansımam fakat karşımdaki yeşil gözlerde şu an ki kendimi değil geçmişteki beni görüyorum;
Roza KARACAN'I.Henüz altı yaşında küçük bir kız olan Roza Karacan. Şu an gördüğüm ve bu yaşıma kadar asla unutamadığım o anda ki küçük bedenime tekrar can veriyor ruhum. Her şeyden bihaber küçük kardeşimle oynarken annemin kulaklarımı şu an bile delip tüylerimi ürperttiği,babamın adını seslenen çığlığını duymamla küçük kollarımı minik kardeşime sarmam bir oluyor.
Babamın beni uzun uzun gezdirmesini çok sevdiğim arabamız hiç anlamadığım bir şekilde sarsılmaya başlarken kulaklarımda uğuldamaya devam eden annemin çığlığına kardeşimin ağlama sesi karışıyor.Annem duymuyor sanırım kardeşimin ağladığını.
Araba daha büyük bir şiddetle sarsılıyor ve kardeşimi daha güçlü bir şekilde sarmaya çalışıyorum. 'Anne' diye bağırıyorum, Bahar'ın ağladığını söyleyeceğim fakat beni de duymuyor.O beni duymuyor ama ben onu duyuyorum. Çığlığınının arasından 'Roza' diye bağırıyor bir kez bana. Bugün hâlâ aynı ses tonuyla 'Roza' diye bağırdığını duyuyorum. Asla gitmedi kulaklarımdan.Arabamız sanırım bir yerden yuvarlandı ve annemin bir kez daha çığlığını duydum.Son kez.
O somut anlamda son kez duyduğum fakat aslında hiçbir zaman kulaklarımdan silinmeyen,altı yaşında ki Roza'dan bugünkü bana kadar benimle birlikte yaşayan o çığlığı bir kez daha hissetmemle irkiliyorum ve ancak o zaman yine tüylerimin diken diken olduğunu fark ediyorum. Ellerimi kollarıma bağlayıp derin bir nefes alarak tekrar bugüne dönüyorum.
Kendimi anlamını o zamanlar bilmediğim, hem yetim hem de öksüz bir şekilde kucağımda kardeşim ile hiç bilmediğimiz bir odada bulduğumda saatlerce annemi ve babamı aramıştım.
Günlerce anne ve babamı beklememe rağmen gelmediği zamanlarda da küçük kardeşimin kollarımın arasından alındığı ve bir daha göremediğim zamanlarda da henüz ailesizliği hissetmemiştim.
Ne kadar geçtiğini bilmediğim zamanların birinde çevremdeki bütün çocukların da benim gibi anne ve babalarını beklediğini ama kavuşamadıklarını anladığım an,bir gün görmem için yanıma getirdikleri küçük kardeşim bana 'anne' diye ağlayarak sarıldığı an anne ve babamın öldüğünü kalbim kabullendiğinde işte o gün ilk kez ailesizliği hissettiğim gün olmuştu.
O his,ailemin ölümünü kabul eden kalbimin yükü olarak atmayı bırakana kadar benimle kalmaya yeminli bir şekilde yaşamaya başlamıştım. Yaşamım boyunca asla pes etmemiş ve elimden geldiğince güçlenmiştim.Gücümün tek kaynağı sevgiyle bir hayat devam ettirmiştim.
Büyümüş okumuş,kardeşimi yanıma alıp bir düzen kurmuş ve en nihayetinde hayalimdeki mesleğime kavuşmuştum. Hayatımın tüm bu zamanında hep sevgiyi ve saygıyı tercih ederek ailemin ölümünü kabul ettiği andan itibaren ceza hükmü giymiş kalbimi ödüllendirmek istemiştim.
Kalbim ailesizliği, her doğum günümde her anneler ve babalar gününde,anne ve babamın her doğum ve ölüm yıl dönümünde,kardeşimin her doğum gününde,her özel günümde,birlikte bir aile gördüğümde,bir anne ve kızı ya da bir baba ve kızı gördüğüm her anda bir kez daha kabul edip acı çektikçe ben ona karşı çıkıp her seferinde aileye verdiğim değeri kat kat arttırdım. Her seferinde aile kavramına duyduğum saygı ve sevgiyi kalbime sunup onu iyileştirirken,ondan peyda olan sevgiyi ise hayatımla ve hayatımdaki herkesle paylaştım. Ben sevgiyle böyle güçlü oldum ve kalbimi böyle ayakta tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN DOĞUMU
Romance"Birbirimize en yakın olduğumuz an, Gün doğumu." Baran ARSLANOĞLU: Bir şehre sahiplik yapan gözü kara,delikanlı bir adam. Mardin'in en büyük aşiretinin başı, Baran Ağa'sı. Roza KARACAN: İstanbul'da doğup büyümüş azimli,çalışkan bir kadın. İstanbul'u...