KRİZ

154 11 14
                                    

Korku?Korku kelimesinin vücudumdaki kanımdan boşalışını izledim.Acı bir feryat gibi,ruhumu sakat bırakmak istiyordu.İçimde ki çaresizlik,artık kurtuluşum değildi.Kırılan her nesne veya eşya çöpe atılırdı, çünkü işlevini kaybetmişti.Ayaklarımın toprağa her temasında,boğazıma yapışan eller,özgürlüğümü idam ettirmek istiyordu.Yaşanılan onca şey,tuğla düşürüp altında kalmasını sağlıyordu.Dayanamayan güç,yeni felaketin habercisiydi.Güç?Birinin zayıf birinde uyguladığı kuvvet gösterisiyle kendisini kandırması mıydı?Yoksa darbelerinin sertliği bütün herkese göre miydi?Zihnimin içinde dönen,meraklı bakışlara tenezzül edemiyordum.
"Sen güçlüsün,benim kızım hep güçlüdür."
Amcamın tok sesi,kulaklarımın ufkunda batan güneşi seyrediyor gibiydi,siyah küt saçları,tombul ve şirin suratıyla,kıvrık kahverengi gözleriyle,gümüş alyans olan elini bana doğru uzatıyor gibiydi.Merhameti belki kendi acılarıma sunulan en iyi yoldu.Kandırmak?Çocukken öğretilip,"Büyüyünce acılarının üzerine sürersin."
Misali merhem gibi miydi?Yoksa yalanın mahkemedeki şahidi mi?Kelimeler artık ruhuma musallat olmuş gibiydi.Hükmedemediğim ne varsa alınıyordu elimden.
"Belanın nedeni olmaz"dedi babam."Belanın nedeni olmaz."
Oturma odasında oturduğum açık kahverengi koltuktan,çatalındaki yeşil zeytini ağzına atarken,içime batan bıçak darbesiydi cümleleri,göz yaşım ise, kabullenmekte artık muhaftı.Bildim bileli özlediğim ve özlemeye devam edeceğim tek bir şey vardı.O da çatı katı olan evimizin,küçük penceresinden binlerce binanın arasından kayan uzun bir yoldu.O yolun hep nereye gittiğini sorgulardım küçükken.Bir araba tekerliği sizin hayatınızı değiştirebilecek yollara sürer miydi?Yoksa,ezber yaptığım yollarda mı usta olacaktım.Bilinmiyen yollar ise sorulmadan asla bulunamayacaktı.Hatırladığım en güzel anılardan biri,yağan kar tanelerinin altında karşımda duran cılız dalı alıp,her yeri kaplayan zemine kocaman bir baba ve anne profili çizip,kollarını açıyormuş gibi yapıp,o soğukta burnumun üşüyüp kızarmasına aldırış etmeyerek gülümseyip,onların kollarının altına giriyormuş gibi yapıp,kendimi atıvermiştim beyazlığa.İçimde oluşan tuhaf mutluluk,kanımın ısınmasını alıcıya geçiriyordu.Tam ne kadar oyalandığımı hatırlayamıyordum.Kafamı kaldırıp,yüksek olan sarılı beyazlı apartmana baktığımda,küçük camdan annemin seyrettiğini hatırlıyorum.Ama çocuk olduğum için yerde manasızca debenlendiğimi görünce, kızdığını düşünmüştüm.Suratımdaki ifade ise,kış rüzgarından bile daha soğuktu.

Ardıç kolumu tutmuyor,adeta yerinden koparmak istiyor gibi çekiyordu.

''Nereye götürüyorsun?Bırak beni!Neyden bahsediyorsun?''

Ardıç merdivenlerden adımlarımın dengeyi sağlayıp sağlamayacağımı düşünmeden sürüklüyordu,adımlarımı kontrol altına almak için,daha sıkı atıyordum.İçeri doğru geçip koltuğa sert bir şekilde oturmamı sağladı.Mavi gözlerinin rengi artık siyahtı.Zaferin ise öfke patlaması gibiydi,kaşları bütün silahları öne serip,öldüreceği aleti karar veriyor gibiydi.Kirpikleri ringe çıkan öfkeli ve güçlü rakip gibi tek bir hamlede beni yere serecek gibiydi.Ellerini sıkmış olduğu avuçları,cehennemin ateşinden destek alıyor gibiydi.Elini oturttuğu siyah koltuğun başına sert bir şekilde indirdi.

''Bana niye haber vermiyorsun attığın her adımı lan!''

Sesi avını vahşice katleden yırtıcı hayvan misali,yüksek çıkmıştı.Yerimde titredim,ama bakışlarımı korkusuzca sabitlemeye çalıştım.Onunkilerin yanında ne kadar başarılı olunabilirdi orası meçhüldü.

''Olayı izah edersen,açıklama yapabilirim.''

Sesim,duruşunu bozmayan tavır takınmıştı.

''Bir dakika bekle!''

Olduğu yerden ayrılıp,gözlerimi ona doğru çevirdim.Merdivenlerden yukarıya doğru çıkıyordu.Yaklaşık iki dakika sonra,sert ve hızlı inen adımlarla yanıma geldi.

İPE ASILAN HAYATLAR (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin