"Çağın böyle davranarak bir yere varamayacağımızı zaten söyledim."
Oturduğum yerden, sırtıma boşluk bırakacak şekilde doğruldum.
"O dosyada aslında bilmeni istemediği çok şey de var."
Çağın öyle bir derin nefes aldı ki,gözlerini tavana dikti.Onu bu kadar tedirgin görmemiştim.Yutkunarak,ve aniden heyecanlanmam ve göğsüme saplanan açıyla bende onun kadar derin nefesi havaya verdim.
"O dosyada..."
Ellerini birbirine kenetleyip,baş parmağı ve işaret parmağını birbirine sürterek oynamaya başladı.
"On yedi yaşındayken psikoloğa gitmişsin ve senin hakkında bazı detaylı bilgileri kağıda not almış ve ailene vermiş.Belli ki biri burayı biliyor ve o tehdit mesajıyla birlikte de bu dosya vardı.Ardıç postahaneye gidip soruştaracak."
Söylediği şey birden boğazımın içine kılıç soksa da,zorda olsa yutkunarak ne hissedeceğimi ve söylemem gerektiğine dair çakılıp kalmıştım.
"Bir saniye?Ne yazıyordu ki o kağıtta?"
Aniden kapı hışımla açılıp Ardıç içeri girdi.
"Yemek hazır,çabuk gelin çok açım.Ölmek istemiyorum."
Ardıç'ın son cümlesi zihnimde,düşüncemi cenazeye kaldırıyordu.Ardıç gözlerime dik dik bakıyordu.Bizim odadan çıkmadan gitmeyeceği kesindi.
"Geliyoruz sen gidebilirsin."
"Hayır."
Kapının kolunu tutmuş öylece orada dikiliyordu.Gitmeyeceğini anlayıp oturduğum yerden kalktım.Ardıç mutfağa doğru gidince Çağın'nı kolundan tuttum,kolundaki kasın gücü parmaklarımın arasına doldu.Çağın bana doğru baktı.
"Polislere neden haber verilmedi?Eray neden mektubun yerini öğrenmeden peşimi bıraktı?"
Derin nefes aldığım zaman,dört duvarın arasında kalmış gibiydim.Kafayı kesinlikle yemek üzereydim.
"Bilmiyorum."
Çağın da zihnimdeki ışıkları aniden söndürünce,nasıl bir cenderenin içinden çıkamıyordum.Medet ummam kendimi aptal yerine koymamdan da farksız değildi.Mutfağa geçince,Ardıç ayaklarını üst üste atmış vaziyette sigarasını tüttürüyordu.Sandalyemi yavaş hareketlerle çekip oturdum.Önümdeki çorba konmayıp,sebze yemeği konulan tabağıma baktım.Çorba içmeyi pek sevmezdim.Kaşığımı alıp yemeye başladım.
"Minik,benimle yarın okul çıkışı postahaneye gelmeni istiyorum."
Ardıç'a doğru bakınca,Çağının söyledikleri aklıma çat kapı içeri giriyordu.Çağın bana bakıp yemeğini hızlıca yemeye başladı.Belli ki şu an bu konuşmadan kaçmak istiyordu.
"Neden?"
Saf ayağına yatıyordum.
"Nedenini Çağın sana anlatmıştır."
Sigarasının külünü,kül tabağının kenarına vurup boşalttı.
"Bilmeliydi.Öğrenecekti zaten.İstersen bana bağırabilirsin umrumda değil.Hatta tam anlatacakken sen geldin yarım kaldı anlatacağım..."
Ardıç aniden elini masaya vurdu.Önümdeki su dolu bardaktan biraz örtüye su damladı.
"Kes sesini!"
"Sır dolu bir dünyan var belli ama benim vicdanım hiç rahat değil."
İkisine doğru bakıyordum.Ortada dönen insanların ortasında fark edilmeyen kişi gibi hissediyordum şu an.Beynimin içinde hazırlıksız yakalanan suçluyu zindana atıyordum şu an.
"Neler oluyor?Lütfen biri beni aydınlatabilir mi?"
Tırnaklarımı avucumun içine bastırdım.Gözlerim nefesim gibi kısılıyordu.Başıma giren ağrıyla yerimden kalkmak istedim.Sanki şu an buraya yığılacak gibiydim.
"Ardıç yapma oğlum."
Ardıç büyük bir hışımla masadan kalkıp,masadaki bardağını yere doğru savurdu.
"İşime karışıp duruyorsun!Sana kaç kere daha söyleyeceğim.Önemli bir şey yok benim için.Ben onun hakkında her şeyi önlem alırım."
Ardıç masadan kalkıp ilerledi.
"Yeter artık!Madem hakkımda bir şeyler var bu beni ilgilendirir o kağıdı bana ver Ardıç!"
Bağırıp saçlarımı çekiştirmeye başladım.Arada yutkunmaya çalışıyordum.
"O kağıdı mı istiyorsun gel benimle ama seni etkileyecek herhangi bir hareket görürsem kafanı kırarım."
İşaret parmağını silahtan çıkan keskin mermi gibi sallıyordu.Sanki o an karşısında ki ben değildim.
"Ver bana!"
"Peki."
Ardıç kafasını sallayıp yürümeye başladı.Ardından onu takip ediyordum.Kalbime saplanan heyecan ve acıyla birlikte yürüyordum.Tarif edilmesi güç bir benlikle yürümeme rağmen,sanki bir yanımda öğrenmek istemiyordu.Derin nefesi içtenlikle soludum.Hatta üst üste aynı şekilde soluyordum.Sanki buna çok ihtiyacım varmış gibiydi.Ardıç odasının kapısını sert bir şekilde kavrayıp açtı.
"Otur şuraya!"
Eliyle yatağı gösterdi.Yatağa doğru oturup,üşüyen ellerimi bacağımın arasına soktum.Ardıç kıyafet dolabını açıp üsteki siyah demirden yapılı küçük kutuyu çıkarıp masanın üstüne sertçe koydu.Çantayı öyle bir açıyordu ki,sanki kağıdı alıp yüzüme fırlatacaktı.En sonunda alta kalan kağıdı çıkarıp bana uzattı.
"Al!"
Elim kanadı kırık kuş gibi çırpınırken,o an gerçekte nefes almakta zorlandım.Kağıdı alıp incelemeye başladım.Öyle güzel katlanmıştı ki,bu kağıda değer verildiği belliydi.
"Bu kağıdın sende işi ne?"
Yutkunarak Ardıç'a baktım.
"Bana yolladılar senin haberin yoktu.İstemedim de gerçi."
Elini beline koyup,çokta dolgun olmayan kalçasını masaya yasladı.Kağıdı açıp okumaya başladığımda,zihnim boşalıyor gibi hissediyordum.
Kızınızın durumu çok ciddi.Büyük ihtimalle sosyalleşeceği arkadaşları yok ya da evde delirmesi için tek bırakılmış.Sizden ricam sosyelleşebileceği bir aktivite bulun.Yoksa şizofreni olabilir.Ağır bir deprasyonda gözlemlediğime göre.Lütfen yalnız bırakmayın.Renduvularına gelme süresine kadar.Melonkolik özellikli majör depresyon tanısı var.Yaptığı eylemlerden mutlu olamama, uykusuzluk,kaygı ve enerji düşüklüğü var.Lütfen yanında olun çünkü çocukluğunda atlatamamış olduğu durum var.Nedeni bilinmiyor çünkü anlatmadı ve de anlatmak istemiyor.
Kağıdı ne şekilde okuduğuma dair fikrim yoktu.Yazdığı kelimeler zihnimi ateşe veriyordu.Hatta bazılarını okurken gözüm o kelimeyi bile göremiyordu.Derin nefes alıp keskin ve hızla atan göğüs kafesimle birlikte,anlamış olmama rağmen defalarca okuyordum.Ardıç elimden kağıdı hızlıca çekti.
"İyi misin minik?"
Kafamın içinde ölüm senfonisi gibi çalıyordu soru."İyi miydim?"İyi mi olmalıydım yoksa benden sakladıkları tanıyı ve beni tedavi ettirmemek için çaba sarf ettirmediklerine mi ateşe verseydim bilmiyordum.Gözümün kenarından üşüyen yüzüme,sıcak göz yaşım damlarken Ardıç yanıma oturdu.
"Seni tanıyorum lanet olsun seni derinden etkileyeceğini biliyordum.Sen her şeyi kafana takan birisisin güzelim."
Ardıç beni kolunun altına alınca,penyesini sıkıca sıktım.
"Bunun için mücadele vermediler öyle mi?Benim kafayı yememi istediler."
Gerçekten boğazımda kocaman bir Cehennem vardı.
"Biliyorum,hiç kolay değil.Hatta bazen bu kadar güçlü olmana şaşıyorum çünkü benim annem yanımdayken senin o bile yoktu.Aklım almıyor."
Ardıç kolumu sıvazlamaya başladı.
"Her koşulda seni senden daha çok düşündüm.Kabul et kendin konusunda kendine bencilsin eğer bilmemeni istiyorsam öyle olmalı.Ama senin inadını yenmek zor."
Başımı yasladığım omzundan çektim.
"Canım eskisinden daha çok acıyor."
Canım ruhumu terk etmek için köşe bucak kaçıyordu.Yalnızlığımın içindeki duvar bu sefer tamamen üstüme çöküyordu.Ruhum çoktan öldürülmüştü ve şu an katillerimden şikayetçi bile olamıyordum.Ardıç omzumdaki saçımı geriye doğru attı.
"Biliyorum minik."
Saçlarımı okşamaya başlamıştı.
"Kimseye güvenmek istemiyorum aileme bile."
Göz yaşım kapıyı açacakken kapattı.
"Ama bana güveniyorsun bunu biliyorum daha önceden söylemiştin."
Ona güveniyormuydum?İçimde oturan koca boşluğun ihanetine uğruyordum.Ne yapacağını bilmemek uçurumu bildiğin yola bilerek gitmek gibi çaresizdi.
"Güveniyorsun öyle değil mi?"
Ardıç emin olmak istiyordu.Peki ya neden?Ona güvenmesem nasıl hissederdi veya neyi değiştirecekti.Derin nefesi vücudumdan koparıp almak istiyordum çoğu kere.
"Güveniyor musun güzelim?"
Bir kere daha sorunca,bu sorunun arkasında saklanmak istiyordum.Sanki her an her şey alt üst olacak ve ben içinde yine acıyarak yaşamaya devam edecektim.
"Sanırım."
Ardıç verdiğim cevap üzerine kaşını havaya kaldırıp,yutkundu.
"Bana güvenmiyor musun?"
Bütün hissettikleri onun boğazına yapışmış gibi bakıyordu gözlerimin içine.
"Öyle demek istemedim.Benim aklım çok karışık Ardıç."
Şu an ellerimdeki kan,ruh halim gibi elimi üşütüyordu.Ellerimi birbirine sürtüp ısınmaya çalışıp bir yanda da,o kadar düşünce zeminin en son kısmından kendimi atışımla birlikte ölü bir şekilde düşünüyordum.Zihnim çok fazla gençti hayatı anlamak için.Ardıç ellerimi sımsıkı tuttu.
"Üşümüssün.Moralin bozuk olduğunda ellerin üşür.Gir yatağın içine."
Ardıç kalkıp bileğimden tuttu.
"Beni biraz yalnız bırakabilir misin?Buna ihtiyacım var."
Ardıç kalın pikeyi üstüme örttü.
"En son bıraktığımda pencereden intihar ediyordun ben yetişmesem."
Ardıç'ın bakışları bana karşı öldü.Çatılan kaşları ise gözlerine toprak atıyordu.
"O yüzden bu ruh hali yalnız bırakılmak için çok sakıncalı.Seni yalnız bırakmak aptallık olur."
Y
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPE ASILAN HAYATLAR (DÜZENLENİYOR)
Ficção AdolescenteHayattaki herkesin,belki sahip olduğu yada sahip olmak için imrendiği birileri vardır.Herkesin silmek istediği bir geçmişi yada öldürmek için cesaret bulamadığı gerçekleri vardır.Gözünüzü kapattığınızda hatırladığınız iyi veya kötü giden her şeyi ka...