ŞEBANE

166 16 4
                                    

    "Sakin ol,yan komşumuz.Niye bağırıyorsun o bir kadın."
    "Farkındayım."
Orta yaşlarda olan kadın,kestane rengindeki kısa saçlı,yeşil gözlü,buğday teni ile çok narin duruyordu.Üzerindeki beyaz kazağı,ve desenli eteği yaşınına oranla iyi giyindiğinin göstergesiydi.Kadını süzdüm.
  "Ben sadece komşularımı tanımak istedim.Rahatsız ettiysem özür dilerim."
Kadın elindeki gri saklama kabına doğru baktı.
  "Yok abla,yalnış anladın,arkadaşım sinir hastası."
   "Anlıyorum oğlum."
   "Geç otur abla,ayakta kaldın."
Çağın siyah deri koltuğu gösterdi.
Aşağıdan gelen seslere karşı,uykum gözlerimi terk etti.Yataktan doğrulup,Beyaz battaniyeyi sola doğru itip kalktım.Karşım da duran beyaz boy aynasından dağılan saçlarıma baktım.Ellerimle düzelttim.Gözlerimin altı şişti.Ne zaman ağlarsam hep şişerdi göz altlarım.Kapıya doğru ilerleyip açtım.Merdivenlerden aşağıya indiğimde,karşıda oturan,Çağın,Ardıç ,orta yaşlarda kadın vardı.
   "Ne zamandır taşındınız buraya? Geldiğinizden beri sizi görmedim.Genelde hep dışarı çıkarım."
   "Daha yeniyiz abla."
    "Aileniz var mı oğlum ?"
    "Var onlar İzmir'de."
    "Teksiniz yani."
    "Evet."
İlerleyip tekli siyah koltuğa oturdum.
   "Bu güzel kız kim?"
    "O da bizden."
Çağın bal rengi gözleriyle bana baktı.Ardıç koltuğa yayılmış,beni süzüyordu.
   "Merhaba kızım ."
   "Merhaba."
Gülümsedim.
    "Çok güzel maşallah var mı sahibi?"
    "Var teyzeciğim ben."
Çağın'a doğru bakıp,göz bebeklerimi büyüttüm.Ardıç elini yumruk yapıp sakinleşmeye çalışıyordu.Bu oyunu kendi istemiş,ama o oyunun içinde kendini boğuyordu.
   "Aferin kapmışsın güzel kızı.Okuyor musun?"
   "Hayır."
    "Nasıl bitirdin mi o zaman?"
   "Liseyi bitirdim.Üniversite yok henüz."
   "Oku güzel kızım.Görüyorsun hayat şartları acımıyor."
   "Öyle."
Kafamı Ardıç'a çevirdim.
  "Size elma kurabiyesi yaptım.Sever misiniz?"
  "Favorim."
Çağın kadının açtığı saklama kabından kurabiyeyi alarak ağzına attı.
   "Sen kızım ."
   "Alayım ama elma kurabiyesini pek sevmem."
  "Elma kurabiyesi sevilmez mi?"
Çağın ikinciyi ağzına atıyordu.
   "Afiyet olsun."
   "Gerçekten yıkılıyor kurabiye.Arada uğrayın kurabiye yapıp."
Güldük.
   "Senin erkek arkadaşın çok sevdi.Sende ona ara sıra yaparsın.Bilmiyorsan öğretirim güzel kızım."
   "Teşekkürler.Ama on iki yaşımdan beri her türlü yemeği,tatlıyı,hamur işini yapabiliyorum."
Gülümsedim.
   "Yetenekliymişte oğlum bu kızı kesin kaçırma."
   "Yok teyze bırakır mıyım ?"
   "Neyse oğlum ben gideyim,beyim gelir malum hafta sonu erken geliyor."
Beyim deyince istemeden de olsa gülümseyip, Ardıç'a baktım.Kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
   "Tabi teyzeciğim.Sana eşlik edeyim."
Kadın saklama kabını kahverengi ahşap ,hemen önümüzdeki masaya koydu.Kalkıp,kapıya doğru ilerledi.Ardıç kumandayı masanın üzerinden alıp kanalları taramaya başladı.Haber kanalı açıp izlemeye başladı.Ardıç haber izler miydi?Çok tuhaf görünüyordu.
   "İzmir'de şüpheli ölüm. AYDINER araba kiralama şirketi sahibi evinde ölü bulundu.Bütün sevenleri ve ailesi bu acı durum ile karşı karşıya kalmak zorunda kaldılar.İddalara göre borç meselesi yüzünden başlayan kavga sonu ölümle bitti.Kimin yaptığına dair bir şey bilinmiyor.İzmir emniyet müdürlüğü derinlemesine araştırma başlattı.Cenazesi Eskişehir'e nak edildi.Kızı A. A Gözyaşlarına engel olamadı.Ünlü iş sahibi B.A kızı babasını son yolculuğuna uğurladı.Bütün sevenleri ve yakınları büyük yasta."
Ekranda beliren fotoğrafla Ardıç koltuktan doğrulup kaşlarını çattı.
   "Bu o."
   "Kim?"
Çağın elindeki tepsiyle yanımıza gelip, kahvelerimizi önümüze koydu.
   "Çağın bu Ayça.Amcam ölmüş mü?"
Çağın yudumladığı kahvesini bir an çıkarıp,öksürdü.
    "Ne dedin sen ?"
   "Burhan amca ölmüş dün gece.Cenazesi buraya nak edilmiş."
    "Hasiktir."
     "Ne yapacaksın?İzmir'e gitmeyi planlıyor musun?"
    "Şu an gidemem.Zaten babamla görüşmek için gideceğim.Çok fazla görünmek istemiyorum oralarda."
   "Dava için zaten gideceksin.Akbaba sürüleri musallat olursa ne yapacaksın?"
   "Aynı anda hem gidiş hem dönüş yapacağım.O sırada babamın yanında duracağım yürekleri yemez,Sende Arsenle burada kalacaksın."
    "Tamam."
Ardıç kahvesini yudumladı.
    "Sende Ayça'nın numarası var mı?Ben en son numaramı değiştirmiştim.Bir daha fırsat olmadı görüşmeye."
    "Olması lazım."
Lacivert dar pantolonundan telefonunu çıkarıp Ardıç'a uzattı.Ardıç telefonu alıp,yaklaşık iki dakika sonra numarayı bulup,kulağına götürdü.
   "Alo Ayça benim Ardıç."
   "Sen misin?"
    "Evet,Bugün öğrendim amcam ölmüş,başın sağ olsun diyecektim."
   "Sağol Ardıç.Nerdesin gelecek misin cenazeye?"
   "Geleceğim Eskişehirdeyim zaten."
    "Tamam."
Ardıç telefonu kapatıp Çağın'a verdi.
   "Ben cenazeye gidiyorum.Sen burada kal Arsenle."
   "Oğlum benim de gelmem icap ediyor.Arkadaşım sonuçta."
  "Senin yerine ben iletirim mesajını.!"
  "Aynı şey değil !"
  "Her şey çok fazla yorucuyken sen de canımı sıkma olur mu?"
Kapıya doğru ilerleyip,hızlıca kapatıp çıktı.
   "Boşver Çağın.Biliyorsun insanların istekleri umrunda değil."
   "Benden daha iyi bilemezsin dört yıldır çekiyorum."
   "Ardıç amcasını sever miydi?"
   "Evet.Baba bile derdi.O derece.Yeri çok ayrıydı."
   "Bunu zor atlacak herhalde."
   "Ardıç neleri atlattı bir bilsen."
   "Ben kendi hayatımı sorgularken,hayatıma benzer bir erkeğin yaşamına ortak olacağımı hiç düşünmemiştim."
   "Sahi sen neden kaçtın?Hiç anlatmadın."
Ellerini dizlerin de birleştirdi.
Gözlerim doluyordu.
   "Boşver gitsin."
Kollarının arasına aldı.
   "Biliyor musun?Seni gördüğüm ilk an gözlerinin içine bakınca,O çaresizliğini gördüm.Su da çırpınıyor gibiydin."
Bal rengi gözlerinin içine baktım .
   "İyi ki varsın Çağın.İyi ki.Senin gibi abim olsaydı en azından toparlanabilirdim."
   "Artık bir abin var minik kuşum."
Güldüm.
   "Var say,bende kız kardeşim olmasını isterdim,oldu."
Göz kırptı.
   "Çağın  kardeşin var mı?"
   "Sadece erkek kardeşim var.O da İngiltere'de iş sırasında gidip geldiği sırada bir kadınla evlendi.İngiltere'de yaşıyorlar. İngiltere'de kalmak istediler.Arada geliyorlar, bizi görüp dönüyorlar."
  "İyiymiş.Sana bir sır Ardıç bile bilmiyor,kız kardeşim olmasını istediğimi. "
   "O zaman şanslımıyım?"
    "Kesinlikle."
Kollarıyla iyice sıktı.
   "Ne yapalım sıkılıyor musun?"
   "Kitap okumak istiyorum şu aralar burada yok sanırım, hiç gözüme ilişmedi."
   "Seviyor musun kitap okumayı ?"
   "Dünyada ki bütün kitapları okumak istiyorum o derece bağımlıyım."
   "O zaman sana ödül vereyim.Fuardan sana kitap alacağım."
   "Ciddi misin?"
Ellerimi çocuksu heyecanla vurdum.
   "Sence?"
   "Teşekkür ederim."
Gülümsedim.
   "Hadi gidelim."
Dışarı çıktık.Çağın lacivert pantolonundan telefonunu çıkarıp kulağına götürdü.Adresi verip taksi çağırdı.yaklaşık on dakika sonra geldi.Kapımı açıp oturdum.Çağın ön koltuğa oturdu.Adresi verdi.Adam başını salladı.Kafamı cama koyup,dışarıyı izlemeye başladım.Yaklaşık on beş dakika sonra,büyük bir fuarda durdu.Camları koyu yeşildi.Kenarları ahşaptan döşenmişti.Taksiden inip,fuara doğru ilerledik.
   "Çağın bu iyiliğini unutmayacağım."
Ona bakıp gülümsedim.
   "Tamamdır."
Gülümsedi.İçeri girip,A bloğuna doğru ilerledim.Raflarda ki kitaplara tek tek elimi sürüp gülümsedim.Kitaplar kadar mutlu eden bir şey daha bilmiyordum.En son ne zaman kitap almak için gelmiştim ?Babam her şeye engel oluyordu.Elime geçen kitabı incelemeye başladım.
Çağın rafa doğru kalıplı vücudunu yasladı.Bana doğru baktığını göz göze gelince fark ettim.
   "Ne kadar masum göründüğünün farkında mısın?"
   "Ben mi?"
Eğilip diğer alttaki raflarda kalan kitapları inceliyordum.
   "Kitapları incelerken dudakların kıvrılıyor.Yüzüne tebessüm yayılıyor."
   "Bunu söyleyen ilk kişisin gerçekten ?"
   "Öyle mi?"
  "Öyle ."
Güldüm.
   "Bu kitabı beğendim,kaç tane alma hakkım var?"
   "İstediğin kadar."
Göz bebeklerimi büyüttüm.
   "Şaka yapma Çağın.Kaç tane alabilirim?"
    "Ne kadar istiyorsan.Sonuçta bir daha alamayacaksın."
   "Ama çok pahalı olur."
Çağın kaşlarını çattı.
   "Dert mi ediyorsun gerçekten?"
   "Evet."
   "Sen almazsan ben alırım.Kitap zevkim iyi değildir,yoksa istemediğin kitapları okumak zorunda kalacaksın."
   "Tamam ne kadar istersem alacağım."
Göz kırptı.Biraz daha inceleyip,On tane kitap aldım.
   "Bu kadar yeter."
   "Sahiden mi?Bak daha fazla alabilirsin."
   "Yok şu an yeter.Olmazsa bir daha gelip alırım ."
   "Tamamdır."
Yarısını Çağın alıp kasaya doğru ilerledik.Çağın parasını ödedikten sonra çıktık.Fuardan çıkıp elimde ki kitap poşetlerine bakıp gülümsüyordum.
   "Çok sevdiğin aldığın bir sürü kitaptan belli oluyor."
Çağın'a baktım.Elleri lacivert dar pantolonunun cebindeydi.
   "Söylemiştim."
Gülümsedim.Önümüz de taksi durunca,Çağın kapımı açtı.
   "Teşekkür ederim."
Gülümsedi.Kapımı yavaşça kapattı.Çağın da ön koltuğa oturdu,adresi verdi.Eve varınca parasını ödeyip indi.Poşetlerimi alıp eve doğru ilerlemeye başladım.Çağın siyah deri ceketinin cebinden anahtarı çıkarıp,kapıyı açtı.İçeri salona doğru gittim.Poşetleri koltuğa koyacağım sırada Ardıç kaşlarını bana çatmış içiyordu.
   "Neredeydiniz?"
   "Dışarıda."
   "Ne işiniz vardı?"
   "Çağın kitap okumayı sevdiğim için bana kitap aldı."
   "Öyle mi Çağın?"
Kaşını havaya kaldırdı.
   "Öyle Ardıç."
Koltuğa doğru oturup,başını geriye attı.Siyah saçlarını elleriyle geriye doğru itti.
   "Demek kitap okumayı seviyorsun ,öyle mi?"
Şişeyi bir kere daha dolgun et renginde ki dudaklarına götürdü.
   "Benden de isteyebilirdin. "
   "Çağın almak istedi,kendim gidip alamam ki buraları bilmiyorum."
Kaşlarını çatıp Çağın'a doğru baktı.
   "Anladım."
Oturduğu yerden kalkıp,gözlerini ovuşturup merdivenlerden yukarıya doğru çıktı.
   "Çağın benim yüzümden oldu.Özür dilerim."
    "Seninle alakası yok."
    "Nasıl yok?"
    "Ben istedim seni götürmek ve götürdüm.Onu ilgilendirmiyor.Eğer beni ilgilendirir derse ona sorabilirsin yapacağın her şeyi tamam mı?"
   "Tamam."
Hışımla,yarı sarhoş bedenle odaya doğru  çıktı.Kıyafet dolabını açıp,altında duran kağıdı çıkardı.Annesi öldükten bir hafta sonra yazmıştı.O an hiç iyi değildi,normal de düşüncelerini yazan bir herif değildi.Kağıdı açıp okumaya başladı.
VANİLYAM;
Şu an karanlık odamın içinde,Ayın bana küstüğü gecedeyim.Küçüklüğümün sırdaşı olan penceremden konuşuyor düşüncelerim sana.Ama fazla büyümüşüm galiba,sığmıyor bedenim içimde birikenler kadar. Büyütmüş beni baksana acım.Senin küçük oğlun büyüyor,gözlerinin göremeyeceği gelecekte.Oysa senin olmadığın yerlerde adım atıp yürümek,canımı yakıyor.Senin tüketmediğin nefesi benim ciğerlerime doldurmam haksızlık gibi geliyor.Ağlamıyorum,HAYIR!
Tamam kızma hemen,yalan söyledim.Sen sevmezsin yalanı.Tarif edemiyorum belki.Belki kelimeler acıma alıştığı için,farklı hissettirmiyor.Sen gittikten sonra bana ne bıraktın biliyor musun?Söyleyeyim,mücadele etmem gereken iç savaşlarım ve insanlar.Yalnızlığı sevmediğimi biliyorsun.Yalnız yatamam,yalnız film izleyemem,yalnız yemek yiyemem.Hiçbir şey yapamam.Kaç gün kaç gece yalnız yattığımı?Yemek yediğimi biliyor musun?Kaç kere sensiz üfledim geride kalan umutlarımın mumlarını.Her yıl,yalnızlığımla bir yaş daha çürürken bedenim.Biliyorum senin tercihin değildi.Beni biliyorsun bazen ne yaptığımı bilmiyorum,ya da suçlayıcı olabiliyorum.Tamam içimi karartan siyahtan vazgeçeceğim.Üstünü beyaz örttüm o gecenin umut vad etsin diye.Sahi umut ne anne?Hiç bahsetmedin.Olmayacak şeylerin gerçekleşmesi mi?İçinde kötü duygular olsa bile iyiye yormak mı?Bence hayal kırıklığı,tavanda asılı kalan düşüncelerin kurbanı.Ellerim sürekli göz yaşı akıttığım gözlerime gidiyor.Sıcaklığını hissettiriyor.Kuruyan dudaklarım,dilimin ıslaklığıyla diriliyor.Bende kuruyan topraklarını ıslatsam dirilir mi ruhun?
Biliyorum,hiçbir zaman olmayacak,ölüm bize sunulan bir tercih değil.Nefes almaya çalışmak,defalarca bıçaklanıyormuş gibi hissettiriyor göğüs kafesime.Neden bırakır ki insanlar?Neden giderler?Ayrılırlar?O zaman neden hayatlarına dahil ederler ki?Cevapları bile bilmek istemiyor şu an suçlayıcı yanım.Soğuk duvarlar buz tutmuştu çoktan.Onların bile umrunda değilim konuşmuyorlar benimle.
Gelen kapı sesiyle kağıdı cebime sıkıştırdım.Karanlık olan gözlerimle Arsen'e baktım.İlerleyip, beyaz yatağa oturdu.Gözlerimin içine bakıyordu.
   "Soru sormayacağım merak etme."
Kafasını eğdiği hayatı gibi,daha fazla ağırlık vermek istemiyordu.Zaten yeterince ağırlaşmıştı beton gibi düşüncelerim.Kafasını tekrar kaldırdı gözlerimin içine ateş kıvılcımını bırakıp kaçtı.
   "Özür dilerim sana da söyleyebilirdim. "
   "Önemli değil."
Sesi erkeksi ve ruhsuz bir vaziyette çıkmıştı.Kafasını cama çevirdi.
   "Sen ağladın mı?"
Gözleri kızarmıştı.
   "İçkidendir."
Sesi yüksekti.
   "Anladım."
Güldü.Beyaz teninde ki kemiksi suratında,gamzesi yayıldı.
   "Neyse ben gideyim o zaman."
  "Sen bilirsin,kafam yeterince dolu."
Mavi gözlerinin içindeki ateşe kahverengi göz bebeklerimi atıyor gibiydim.Gözleri sanki bütün okyonusu çekmiş,zifiri karanlığa hapsolmuştu.
   "Tatlı rüyalar sana."
Gözlerinin rengi benliğini kaybetmiş gibiydi, yüksek binanın iskeletinin yığılıp,içindeki insanların canını alması kadar acımasızcaydı.İçine düştüğüm karanlık bir kuyunun içinde,karaya ulaşamayacağım gibi gerçekti.
    "Yarın konuşalım,iyi değil kafam çatlıyor."
   "Kahve ister misin?İyi gelir derler genelde."
Sesim çok aciz çıkıyordu.Çırpınırken kaçmaya çalışan bir balık gibiydim.Ama sudan ayrılıp karaya vursam ölecektim.
   "Uyusam geçer,sende git uyu hadi."
Kendini yatağa sertçe attı,kafamı sallayıp çıktım
Banyoya girip duş alıp,saçlarımı kuruladım.Saçlarımı topuz yaptım.Severdim topuz yapmayı.Banyodan çıkıp,odama girip giyindim.
Saçlarımı düzeltip,odadan çıkıp aşağıya indim.Salon da gelen çağınla Ardıç konuşuyordu.Yanında ki siyah deri tekli koltuğa oturdum.
   "Çağırdın geldim oğlum anlat mesele ne?"
   "Sana daha önce söylediğim mevzuyu tartışacağız."
   "Neyi?"
   "Okuluma kaldığım yerden devam edeceğim, Üniversite kayıt işlemleri buraya aldım.Yarın başlıyoruz.Özel üniversite Arsen de gelecek.Parasını ödedim."
Göz bebeklerimi büyüttüm.
  "Ne?"
   "Doğru diyor ne diyorsun oğlum sen?"
   "Oğlum gayet,iyi açıklıyorum."
  "Bizi anladım da Arsen?"
  "O senin kız arkadaşın rolünde,aynı şekil.Ben de sizin en yakın arkadaşınız."
   "Amacın ne oğlum senin?"
   "İşi biraz daha ciddiyetle bindiriyorum.Gücüme güç katıyorum."
   "Ben orada yapamam Ardıç.Lise terk benim.Sınava bile girmedim.Puanım bile yok."
   "Yaparsın.O işi halletim.,sen bize ayak uyduracaksın sadece."
   "Oğlum,ondan daha önemli işlerimiz var.Farkında mısın?"
Elini göğsünde birleştirip, Ardıç'a baktı.
   "Bu da işimin bir parçası.Sen sadece izle ve gör."
   "Ben ya berbat edersem?"
   "Kasma kendini minik.Yaparsın,emin olmadığım işlere kalkışmam. "
   "Nereden biliyorsun berbat etmeyeceğimi?"
   "Çünkü arkanda ki ekip sağlam."
Göz kırpıp gülümsedi.Çağın kahkaha atmaya başladı.
   "Biz sağlamız öyle mi?"
   "Evet."
   "Çok fazla güveniyorsun kendine."
   "Ben güvenmediğim yollarda asla adım atmam.Bunu zaten biliyorsun Çağın."
   "Kimlik değiştirme falan yaptın mı?"
   "Sadece soy isimler olarak.Yeterli çünkü bir de kimlik numaralarımız."
   "Ne ara hallettin bu işi ?"
   "Bugün dışarıdayken."
   "İyi bakalım,neyse ben kaçar,işim var."
El salladı.
   "Görüşürüz minik kuşum."
Makas aldı.Gülümsedim.Kapıdan ilerleyip gitti.
"Ardıç sen emin misin?"
   "Evet."
   "Umarım yapabilirim."
   "Yaparsın,bana güven."
Ardıç merdivenlerden çıktı.Saate baktığım da akşam sekize geliyordu.Esnedim.Mutfağa gidip, atıştırmalık bir şeyler yapıp yedim.Su içip , merdivenlerden yukarı çıktım.Odanın kapısını açtım.Ardıç çıplak üstüyle yatakta yatıyordu.Kasıklarının üstünde küçük harflerle yazılmış dövmesi vardı,sağ kolunda pepuk efsanesi olan kuşun dövmesi vardı.Beyaz yastığı yüzüne koyup,kapatmıştı.Yatağa ilerleyip,arkamı döndüğümde bir kolunu belime koydu.Ardıç'a baktığım da hala kafası yastıktaydı.Vücudu çok kalıplıydı.Kasları çok fazla vardı.
  "Bir şey demedin minik?"
Yastığın altından erkeksi sesi geliyordu.
  "Ne konusunda?"
  "Elim belinde ya hani?"
   "Ha,evet çek o ellerini belimden."
Kahkaha attı.
  "Vücudum aklını başından aldı itiraf et."
   "Saçmalamayı kes !"
Söylediklerinde biraz haklı olabilirdi.
  "Uykun var diye ses etmedim."
  "Yalan söylemeyi bile beceremeyen kız çocuğum."
   "Ne var sanki vücudunda?"
  "Kas."
Kahkaha attı.
  "Bütün erkekler yapıyor tamam mı ?"
Ardıç yastığı başından çekti, kaşlarını çatıp,mavi gözleriyle bakınca sustum.
   "Diğer erkekleri mi süzdün yani?"
  "Hayır,yani her erkek yapıyor sporla olmuyor mu sonuçta ?Çağın'da kalıplı."
   "Onu süzdün öyle mi minik?"
   "Çıplak görmedim.Tişörtünden bile belli oluyor kalıplı olduğu."
   "Gözlerini götüne sokarım.Bir daha erkeklere bakmak yok.Göz bebekleri dışında !"
"Oldu beyim."
   "Şu lafı söyleme !"
   "Tamam beyim."
   "Kes sesini !"
Kollarına bir an alınca,dudaklarım çıplak tenine değdi.Kanımın pıhtılaşmaya başladığını hissettim.
Nefesim tenine çarpıyordu.Kokusu bile muhteşemdi.Sanki cennette var oluyor gibiydim.Kokusu burnumun hiç koklamadığı müthiş bir kokuydu.Kolları o kadar sıkı sarıyordu ki,bu kollara alışmam zaman alacaktı.
  "Öyle nefes alıp durma?"
  "Nasıl ?"
  "Hızlı bir şekilde!"
   "Neden?"
   "Beni tahrik ediyor !"
Elimi çıplak göğsüne vurdum.
   "Kes sesini !"
Güldü.Uykuya dalmıştı çoktan gözlerim.
   "Kalk hadi ilk günü bocalayacağız senin yüzünden minik."
Bir kol bedenimi dürtüyordu.
   "Tamam,kalkacağım biraz daha zaman ver."
   "Kalk minik."
Saçımı çekti.
    "O nasıl uyandırma şekli ?"
   "Öyle bir uyandırma şekli .Kalk kahvaltıyı okulda yapacağız."
Yataktan doğrulup,acıyan saç köklerimi ovuşturdum.Ardıç'a baktığım da beyaz gömlek,siyah pantolon,siyah kol saati vardı.Çok iyi görünüyordu.Yataktan doğrulup,Ardıç 'ın dolabında ki hemen diğer dolapta benim kıyafetlerim olan dolabı açtım.Siyah gömlek,dar kot pantolonu aldım.Banyoya gidip, giyindim.Kestane rengin de omuzlarından biraz uzun saçlarımı salık bıraktım.Beyaz küçük çekmeceden rimel alıp sürdüm,bir de parlatıcı sürdüm,çok fazla makyaj yapmazdım. Banyodan çıktım.Ardıç duvara yaşlanmış,bana bakıyordu.
    "Pantolonun fazla dar !"
   "Biliyorum."
   "Çıkar onu !"
   "Hayır."
   "İtirazını sikerim !"
   "Ardıç diğeri makinede.Bu arada dersen ki mini eteği giy,giyeyim.Çok fazla kıyafetim malasef ki yok."
   "Kalsın,çıkışta sana bir beden büyük gelen kıyafetler alalım."
   "Tamam beyim."
   "Şu lakabı söyleme.Sinirimi kobra yılanı sokacak şimdi !"
   "Sustum.Tamam."
Hafif gülümsedim.Merdivenlerden indik.Kapıyı kapatıp ,arabaya doğru ilerlemeye başladık.Çağın siyah gömlek,asker yeşili üstü bol altı dar pantolon giymişti.Pantalonunda ki siyah zincir çok iyi görünüyordu.Çağın bize bakıp gülümsedi.
"Hadi çabuk binin.Ders'in başlamasına yirmi dakika var.Anca yetişeceğiz."
"Sen avukatınla görüştün mü oğlum?"
Arabaya yerleştik.
"Görüşeceğim.Babam davayı geri çekecek."
   "İlk günün minik kuşum.Heyecanlı mısın?"
   "Yani."
Ardıç mavi gözleriyle dikiz aynasından bana bakıyordu.
   "Sadece Çağın'a ayak uydur.Çağın sen de bokunu çıkarma."
   "Tamam lan."
Ensesine tokat attı.Yaklaşık yirmi dakika sonra.Üniversitenin önünde durdu.Arabadan indim.Büyük altın sarısı girmek için geniş bir kapısı vardı baya büyük bir yerdi.Beyaz bir bina,ve güneş vuran lacivert camları vardı.Ardıç bir an durup,kaşlarını çatıp karşıya baktı.Bir an koşmaya başladı.

İPE ASILAN HAYATLAR (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin