SEÇİM

138 2 7
                                    

Düşündüm...Zihnimin içinde sahibine bile yer vermeyecek kaygılarımı.Gözlerim kapalı,elim şakağımın o ince çizgisinde büyük mücadelenin edasını,gülümseme sarhoş eden de bir umursamazlık vardı yüzümde.Ben bunlardan ibaret miydim?Ben neydim?Ne ifade ediyordum duygularım için ?Neydi ki bu kadar anlamayı bekleyen nefes?Neyi duymayı istiyordu kulaklarım?Zihnim şu an iyi miydi? yoksa değil miydi?bilmiyordum.
Nerede kaybolan bir anı matemi vardı ki,geçmişim buna mezar oluyordu.Kelimeler ağzımın içine öyle kolay kolay düşmüyordu ama zihnimin içinde biriken cümleler tecerrüt etmek istercesine,sessizdi .Sanki bir şeyi hep doğru yapıyormuş gibiydi ki o ilk halim...
Parmaklarım üşüdüğüm anlarda hep kahve bardağıma usulca giderdi.Sert kahve sevmezdim şekersiz olan şeyler benlik falan da değildi.Ben az ötede kitap okur,kendini dinler, sayfalara mürekkep damlayan yerinden uzanırdım insanlara.Yıllar sonra bulanacak o kitabın feryadı olacaktı şu an ki ruh halim.Bedenim bu evrende fark edilmeden çürüyüp gittiğinde,acım bile benim arkamdan ağlayacaktı.Öyle söylerdi annem,öyle yalanlar söylerdi gözlerimin yaşını hafifletmek için.Merhametlimiydi?Yoksa ben mi anlamını yalnış biliyordum?Yoksa bu şeytanın rüyasında Cenneti arzulaması gibi bir şey miydi?
Belkide var olan ruhum,bu dünya için fazla silikti.Belkide dünya lekesini bana çoktan bulaştırmıştı kimbilir.Belki de evren çok kayıtsız da bakmıyordu bana.
Annemin siyah saçları sanki avucumdaydı. O kadar gür saçları vardı ki,kendi ellerimi görmem imkansızdı.Uzun ve gür saçlarını babam okşamaktan elini hiç alamazdı.Ellerim istemsizce saçlarını okşamak için yeltendiğinde,kafasını kaldırdı.
"Sakın!"
Annemin sesine benzer çok daha kaba ve tok ses,kulaklarımdan zihnime yol açtığında anlamaya çalışıyordum bana yaşattıkları onca şeyi.O kadar kötü olan anılardan en kötüsünü hatırlamak, sertçe yutkundum.Babam hep susmamı isterdi.Kendimi ifade etme gibi şansım hiç yoktu.Babam hep haklıydı ve ben her konuda haksız olan taraftım.Hiçbir hatasını kabul etmez,hatta çoğu zaman haklı olduğum konularda bile özür dilemek gereken o kişiydim.Sahi babamın kalbinde nasıl bir yerim vardı?Ya da var mıydı?Boğazım kenetlenmiş,yutkunurken bir mermi yutuyor gibi parçalıyordu ciğerlerimi.Gözlerim dolacağını hissetmemle birlikte,burnum baş parmağım ile sertçe bastırıp,dudağımı ısırdım.Bu hayattan böyle geçip gitmek,ne kadar acı bir şeydi.İnsan ölürken anıları göz önüne geleceği aklıma gelince,bütün kötü şeylerin zihnimin içinde ruhum can verirken düşünüyordum.
Ardıç'ın ani fren sesi,başımı sürücü koltuğunun arkasına vurmakla birlikte beni kendime getirebilmişti.
"Bir sorun mu var?"
Çağın sesini duydum,büyük sessizliğin ardından.
"Hayır yok."
Nefes almak için camı indirdim.Ben hep düşünmeyi durduramayan ve bunların içinde boğulan bir kızdım.İçli şekilde havayı ciğerlerime çektim.Yanımızdan geçen arabayı izlemeye başladım.Arabayı kullanan kişiye dikkatlice bakınca,gözlerinin tanıdık olmasıyla yutkundum.Camı aralıklıydı ama gözlerini görebileceğim kadardı.Birini çok anımsatıyordu sanki.Daha dikkatli bakmaya başladığımda,kadın sürücünün annemin göz yapısına bu kadar benziyor olması normal miydi?Yanılıyor olmalıydım.Ya da bu aralar çok stresli olduğum için,zihnim yanıltıyordu gözlerimi.Araba aynı süratle bizi takip ettiğini anlamamla irkilmiştim.O kadın ya anneme çok benziyordu,ya da eray'ın oyunlarından biri?Önümüzü kesmeden bizi takip ediyordu.Sertçe yutkunup,derin nefesi soludum.
"Hayır,bu olamaz."
Sesli söylediğimi fark ettiğimde,bana bakan Çağına baktım.
"Sen iyi misin?"
Çağın,süzerek konuşuyordu tavırlarımı. Yutkunup,ne diyeceğimi bilmiyordum.Neden herşey bu kadar ters köşe olmak zorundaydı?
"Yok bir şey."
Boğazımdan,tişörtüme akan terimle yutkundum.Atletimin arkasını ıp ıslak olduğunu,hissediyordum.Korkutuğumda,
Kıyafetlerim ter içerisinde kalırdı.
"Birini mi gördün?"
Ardıç 'ın keskin mavi gözleri dikiz aynadan gözlerime kenetlendi.Gözlerim,uyuşmuş gibi kapanıp duruyordu.Cama tekrar baktığımda,ela gözler,tıpkı anneminkine benzer çift göz,azıcık göz bebeklerini görecek kadar indirmişti.Siyah araba,önümüze geçip,gitmemize de fırsat veriyordu.
"Ardıç başka bir yola sapsak olur mu?"
Çağın, Ardıç 'ın yanındaki, koltuktan bana baktı.
"Arsen ne oldu? Önemli bir şey mi?Anlat hadi güzelim.Birini mi gördün?Takip mi ediliyoruz?Kim tarafından?"
Çağın bana bakıyordu.
O an mideme ağrılar saplanıyordu. Çok fazla stres yaptığımda hep midem ağrırdı.O kadar yorulmuştum ki,hayatımdan herşeyden kaçmaktan.Hayattan nefret ediyor olmuştum genç yaşımda.
"Midem çok fena ağrıyor.Bilmiyorum.Yanımızdaki arabayı süren kişi..."
Cümlem,boğazıma tetiği çekiyor gibiydi.Boğazıma saplanan ağrı,mideminkinden beterdi.
"Evet,ne var o arabada?"
Çağın,sakin bir tavırla konuşuyordu.
"Anneminkine çok benziyor sanki,ama emin değilim."
Zar zor nefes alarak konuştum.Boğazım çöle dönmüştü sanki kurumaktan.
"Annenin bu şehirde olacağı, ve gecenin bir yarısında başka bir şehire gitmek isteğimizi bildiğini hiç zannetmiyorum.Benzetiyorsun sadece olay bu,rahatla."
Ardıç, o kadar sakin konuşuyordu ki,bir yandan arabayı sürüyordu.
"Bencede minik kuşum Ardıç, bu konuda haklı."
"Eray..."
Zar zor konuşuyordum şu an,kelimeler sanki boğazıma yapışıp ölmemi istiyor gibiydi.Içimde alevler yanıyor,yanaklarım kızgın ateşte közleniyor gibiydi.Elimle yanağımı tuttuğumda, alev alevdi.
"Eray kim?"
Ardıç,gözleri tekrar dikiz aynasına yerleşti.Kaşları sertçe çatıldı.
"Bak Erayı tanımıyorsun."
"Doğru sen onunla tanışmıştın değil mi?"
Ardıç,kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
"Bak konu bu değil Ardıç."
Yutkundum.
"Ne peki?Sahi o adamla nasıl tanıştınız?Nerelerde buluşup benden gizli saklı neler konuştunuz?Arkamdan neler planladınız?Derdi neydi ki?Anlat hadi."
"Ardıç lütfen, dinle beni."
"Neyi?Aptal yerine nasıl koyduğunu mu?Oysa ben sana güvendim."
Ardıç,böyle konuştukça kulaklarıma lavlar düşüyordu.İçim tuz buz olup,paramparça oluyordu.
"Ben onunla tanışmadım o beni gelip buldu.Seninle anlamadığım bir şekilde alacağı var."
"Öyle mi?Bak sen?Tavlamış seni benim aksime, söylesene beğendimi seni?Ya da sen onu?Seni mi alacakmış benden?Onu öldürürüm."
"Ardıç kızı dinle artık!Ayrıca sen kıskandın mı oğlum ne bu tavır?Anlamıyorum."
Çağın,Ardıç'a bakıyordu.
"Hayır,sadece merak ettim öylesine."
Canımı daha ne kadar daha yakabilirdi ki bu durumda?"
"Tabi öyledir.Seni senden daha iyi tanıyorum,lütfen cümlelerini heba etme."
Çağın göz devirdi.
"Anlat minik kuşum,dinliyorum."
"Eray çok tehlikeli biri ve de çok zeki.Her şeyi biliyor benim hakkımda olanı bile.Derin bir araştıma içinde.Intikam istiyor ve nedenini bilmiyorum.Belki anneme yerimi çoktan söyledi güvenilir biri değil."
Ardıç, derince soludu. Dikiz aynasından yutkunup,sertçe kaşlarını çattı.
"İntikam mı?Neyden bahsediyorsun sen?"
"Evet."
Araba sanki,bizi Cehenneme götürüyordu.
"Kimin intikamı peki?"
Çağın,elini çenesinin altına koymuş,çok dikkatli bize bakıyordu.
"Bilmiyorum."
"Bence biliyorsun,bu kadar bilgin varsa o kadar bilgin de vardır."
Yutkunarak,ve korkarak konuşuyordum.Ardıç'ın kıvrak zekaya sahip olması beni çok etkiliyordu.Eray'ın yüzü hafızama yerleştiğinde,derin nefes aldım.
"Ve sende bunu bana şimdi mi söylüyorsun?"
Ardıç, bir anda bağırarak konuşunca, kalbim bir anda korkuyla hızlıca çarpmıştı.
"Söyleyemem bak bu çok tehlikeli ve riskli."
Gözlerimin içine sanki,deniz suyu koymuş gibi göz bebeklerimi dolduruyordu göz yaşım.
"Ardıç bu kadar baskı yaparak,bağırıp çağırarak kız sana nasıl anlatsın?Sakin kalmayı dene biraz."
Çağın,Ardıç'ın omzunu okşadı.
"Yapamam,özür dilerim ama yapamam."
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum,normalde hıçkıra hıçkıra ağlayan bir insan değildim,ama söz konusu onun hayatıydı ve benim seçimim,onun kaderi olması çok acı bir durumdu.
"Yavru kuşum,hadi anlat sana kızmayacağız,ama bilirsek ona göre plan yapabiliriz ayrıca Ardıç'ında bilmeye hakkı var."
Yutkunup,kafamı sallayıp cama yasladım.
"Bak beni zorluyorsun Arsen!"
Ardıç, dişlerini sıkıp yüksek tonda konuştu.
"Ardıç sen karışma!Eğer sakin kalmazsan hiç üstüne düşmem,öğrenemezsin."
"Söylemek zorunda,benim meselem bu.Lanet olsun,şu lanet mektubu almak için gideceğim derken karşılaştığım duruma bak."
Elini direksiyona sertçe vurdu.Daha fazla ağlamaya başladım.
"Kes ağlamayı sinirimi bozuyorsun!"
Daha fazla bağırıp,gaza kökledi.
"Ardıç ne yapıyorsun?Delirdin mi sen?Bu hız ne,bizi öldürmek mi istiyorsun?"
Çağın,engellemeye çalışıyordu.
"Gebersek daha iyi."
"Bunu yapmaya hakkın yok.Ne bana Ne Arsene,ne kendine.Yavaşla hemen."
Kahretsin nelere neden olmuştum.O gün evden kaçmayıp, 20 yıl boyunca çektiğim ızdıraba direnmeliydim,ama dayanabilecek gibi değildi.Ellerimle yüzümü kapatıp ağlamamı durduramıyordum.
"Hepsi benim suçum,evimden kaçmasaydım bunları yaşamak zorunda kalmayacaktınız. Hayatınızı mahvettim.Ben herkesin hayatını mahveden biriyim.Hiçkimse beni istmedi,sevmedi,anlamadı.Ben sadece bana yardım eden birine bunu yapmak istemedim.Senin yanında kendimi güvenli hissettim,nasıl olduğunu inan hiç anlamadım."
Resmen şu an içimin canını kalbimin azraili alıyordu.Canım,babamın yaktığı yerden daha fazla yakıyordu.Neydi bu kadar acıtan şeyler?Neden ondan ayrılmak istemiyordum?Nasıl güvenebilirdim ki?Ben sevdiği insanlardan biri değildim ki.Belki de bana acıyordu.Yutkundum.Nefesim,artık yavaş yavaş bedenimi terk ediyor gibiydi.Sanki ellerim gökyüzüne uzanmış,sessiz vevalyelar atıyordu.Geçmisim,yaralarım çok yorgundu.Bitiyor muydu?Ölüyor muydum?Sanki azrail ruhumu,acıklı bir şarkıyla alıyordu.Sanki o sözler,benim son kez söyleyeceğim sözler gibiydi.Kararıyordu her şey,bu sefer renk yoktu.Karanlıktı ruhum ama bunu hayal meyal gerçekten hissediyordum.Bilincim etrafı duymayı yavaş yavaş bırakıyordu gözlerimin ellerini.Son muydu?Yaratıcıya sesleniyordum,bari hayatını güvende bırakabilseydim. Ben birini öldürmekten daha beter etmezdim umarım.
"Sakin ol Arsen,bunlar senin suçun değil."
Çağın beni yatıştırmaya çalışıyordu.Bir yandan ağlamaklı bir ses duyuyordum,yüzüme düşen göz yaşına baktım.Belki de son kez görecektim kim bilir.Keşke bu şekilde veda etmiş olmasaydık,eğer bu son şansımsa.Her şey sona ermiyordu değil mi?
"Onun suçu,evet şu prenses sarayından kaçıp karşıma çıkmasaydın bu kadar mücadelem olmazdı,mücadelem vardı ama,etrafımdakiler arkamdan iş çevirmedi. Benden bir şeyler saklamadı.Sana güvenerek aptallık etmişim."
Elini direksiyona sertçe vurdu.
Ardıç'ın dediği şeyler daha fazla yok olmamı sağlıyordu.
"Ne saçmalıyorsun sen Ardıç?Zaten berbat bir haldeydi!Kötü kötüdür.Daha iyisi olmaz.Ayrıca gözleri kapanıyor,şuuru yerinde değil bak,ona bir şey olursa Eray seni bitirmeden,ben bitiririm!Ona bir şey olursa Ardıç."
Çağın,Ardıç'a bağırıyordu.
"Herşeyi saklayıp,peşimize bir katil takması normal karşılanabilir mi?"
"Sen de bırakmadın kızı,neden onu yanında istedin?Bunu açıkla o zaman.Bu yardım etmek değil,onu da üniversite ücretini karşıladın, bunu neden ona yaptın?Ne gördüm biliyor musun?Alginden sonra,kalbin Arsene tutunmak istedi.Ben kör değilim,ben de duygusal şeylerden anlayabiliyorum ve sen bu kızla üşüyen duygularını ısıttın. "
"Yeter artık,kes sesini!Ne duygusu?Algin benim için çok farklı,o ayrı karıştırma."
Ardıç resmen avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
Nefesim,kalbime vurduğunda kesik kesik nefes alıyordum.Nefes alamıyordum, öksürmekten ciğerim boğuyordu beni sanki.
"Arsen iyi misin?"
Çağın,telaşlı bir şekilde bana bakıyordu.Ön koltuktan atlayıp,yanıma geldi.Cama tutunup,kafamı geriye yasladım.Elimi göğüs kafesine koydum.Sanırım ölüyordum,öksürüğüm durmak bilmeden,şiddetli bir şekilde ciğerimi yakıp geçiyordu.
"Su var mı Ardıç,kız nefes alamıyor.Bak gerçekten senin suçun değil,seni keşke bu işlere alet etmeseydik."
Çağın sesi titriyordu,hep abim olmasını istemiştim ve Çağın bunu çok güzel karşılıyordu.O da kız kardeşe sahip olmak istiyordu çok güzel şans ve tasedüftü bizim için.
"Sadece öksürüyor,o da ağladığı için,yan tarafta filenin içinden al."
"Ardıç sana inanmak mümkün değil,şaka yapıyorsun değil mi?Kız nefes alamıyor,ciddi bir problem bu."
"Çağın bırak ne olur,ölmek istiyorum."
Zar zor konuşup,hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.Boğazım düğümlenmişti.Gözlerim kararır gibi olmuştu.Bu bir seçim değil miydi?Bende bu hayattı şu an terk edip gitmek istiyordum.
"Saçmalama hayır al iç şunu."
Çağın suyu bana içiriyordu,ama öksürmekten suyu içemiyordum. Ardıç arabanın yönünü, önünde duran arabayı sallayıp hızla geçip yönünü değiştirince yanımızdaki araba geride kalmıştı,ve bu hareketini beklememiş olacak ki,arkamızda yoktu.Ardıç hızlı sürüyordu.Arada makas atıyordu.Issız sokağa girip,arabayı durdurdu.
"Arsen iyi misin?"
Gözlerim kapanmak üzereyken,başımı tutup,yanaklarıma vurmaya başladı.Çağın kolunu başımın altına koyup,yanaklarıma hafifçe vuruyordu.
"Arsen!Duyuyor musun beni!"
Çağının yüksek sesi kulaklarıma doluyordu.Ama ben kendimden geçmeye başlamıştım.Hıçkıra hıçkıra ağlarken,Çağının göremiyordum pek fazla,ağlamamdan kaynaklanıyor olmalıydı.
"Ardıç,ambulansı ara lütfen."
Sesleri duyuyordum,gözlerim yarı açıktı.Çağının sesi o kadar aciz bir tını korkuyordu ki,onu bu şekilde görmek isteyeceğim en son şeydi.
"Bana bırak!"
Ardıç,kafamı göğsüne yasladı.
"Ne yapabilirsin,ver şu lanet telefonu."
"Bana bırak dedim!"
Ardıç,tişörtümü çıkardı.Atletimle kalakalmıştım,siyah atletim ve kenarlarından taşan kahverengi sütyenimi atletime soktu.İşaret parmağını boğazıma koyup, nabzımı kontrol ediyordu.
"Çağın arabadan in!"
"Neden?"
"Başına yastık,koyup yatıracağım öksürüğü kesmek için.Ayaklarını havaya kaldır,elini çenesinin altına dik tut,sabit kalması lazım."
"Bagajda yastık var ver hadi.Kan akışı sağlayalım."
"Sen bu kadar şeyi nerden biliyorsun?"
"Çok soru soruyorsun,dediğimi yap!"
Çağın göz devirip,arabadan indi.Ardıç,başımın altına yastık koydu.
"Derin nefes al,nabzın hızlı atıyor sakin ol tamam mı?"
"Gözleri kan revan olmuş ağlamaktan."
Çağının sesini duyuyordum.
"Sakin ol,Tamam bunlar senin suçun değil,ama anlatman gerekiyordu.Hayal kırıklığına uğradım ve bu kolay bir şey değil. Sinirlendim sadece.Bunları boşver şimdi, derin nefes al ver."
Ardıç,bir andan nefes alarak sakin şekilde konuşup,beni rahatlatmaya çalışıyordu.
"Benim suçum.Korkuyorum,sana bir şey olmasını istemem.Ben sonuma hazırım.Ben zaten hiç sevilmeyen biriydim birbirimizi çok fazla tanımayan yabancıyız,sevmek zorunda değilsin.Canım çocukluğumdan beri zaten yanıyor.Acımana gerek yok, zorunda değilsin gerçekten ben kimim ki?Vicdan azabı çekmenede gerek yok, zaten her şey bitiyor ve sona eriyor benim hayatımda.Bu da bana layık bir son.Bana sunduğun her şey için sana minnettarım. "
Sanki son kezmiş gibi konuşuyordum,ellerimin içindeydi o hayaller,küçükken bile büyük hayallerim yoktu.Biri beni severse nasıl olurdu diye düşünemezdim,çocukluğumun içi kan ağlarken.Bu dünyaya böyle gelip,böyle geçip gitmek istemiyordum.Neyi değiştirebilirdim ki?Nasıl dayanabilmiştim?Hayretler içerisindeydi aklım ara sıra.
"Hayır.Böyle konuşup durma."
Umudum,artık bedenim ve hayallerimle değildi.Ağlamak,gözlerime çok yakışıyordu.Herkes gülüşlerini severken,ben göz yaşlarımı seviyordum.Bunca yıl,çoğunlukla acı çekmiş,hor görülmüş,ağlayıp durmuştum. Annem babam varken,ben yokluk çekmiştim.Yanlarındayken o kadar zor bir şeydi ki,atlatmak,gözden gelmek çok da mümkün olan şeyler değildi.
"Bir gün herkes,bu hikayenin nedenini öğrendiğinde anlayacak.Benim anlaşılmam ölmemle olacak,bunu biliyorum.Lütfen benden nefret etme,anla beni."
"Böyle konuşup durma.Ayrıca senden nefret etmiyorum."
Dediği şeyle,göz yaşım bir kez daha yanağımdan süzülmüştü. Ardıç'a gözlerim kısık bir şekilde baktığımda,gözleri dolmuştu.
"Beni böyle yalnız bırak lütfen, sadece Eray'a çok dikkat et sana bir şey olmasını istemiyorum.Keşke seni güvende tutabilseydim, seni beni bulup güvende tuttuğun gibi."
Yüzümün ifadesi,solup gidiyordu.Zihnimden geçen bu cümle daha fazla canımı yakıyordu.Bir gün,bu son böyle çaresiz,ya da daha mı kötü mü olacaktı?
"Böyle konuşma dedim sana."
Kafamı sallayıp,ağlamaya başladım.O sırada dudaklarımda sıcaklıkla,kendime geldim.Hafifçe değiyordu dudaklarıma.Ama ben hiçbir şey hissetmiyordum. Ölüsleri sertleşince tişörtünü kavradım.Zar zor nefes alıyorken, dudaklarında karada can çekişen canlının suya girip,rahatlaması gibiydi.Elini belime koydu.içimdeki arzu,kalbimin ritimleriyle savaş veriyor gibiydi.Ağırlık üzerimden kalktığında,usulca nefes nefese kalıp,gözlerim kapalı şekilde nefes alıp veriyordum.
"Ben nefesimi bırakamam,yaşamam için buna ihtiyacım var."
Parmakları dudaklarımda gezdirdi.Elini tenime usulca gezdirdi.Bu iltifat mıydı şimdi?Neyden bahsediyordu ki?
"Ben seni asla bırakmam,sonu ne olursa olsun.Varlığınla var olur,yokluğunla yok olurum."
Dediği son cümle,karanlık dünyama ışık yakmıştı sanki bir an.
"Varlığınla var olur,yokluğunla yok olurum."
Cümlesi zihnimde parçalara ayrılıyordu.
"Bunlardan ötesi var,orada seni güvende tutamıyorum.Lütfen beni düşünmeden,sadece kendini düşünerek hareket et.Beni düşünürsen canın çok yanabilir, lütfen."
Elimi,kemiksi yüzüne koydum.İlk defa yüzü avucumun içindeydi.Mavi gözleri karanlıkta daha da koyulaşmıştı. Gözleri hep yorgun gibi bakıyordu.Gözlerinin etrafı kan revandı büyük ihtimal,uykusuzluktandı .Gözlerinin altındaki torbalar çok fazla şişti.Bunu ona sormak istiyordum ama nedenini öğrenmekten de korkuyordum.
"Böyle bu şekilde benden saklaman çok daha beter,bana söyle ki sana da bana da yardımcı olabileyim. Ben seni geride bırakarak kazanamam.Eğer seni kaybedecek bir şey yaptırırsan bana seni asla affetmem!"
Dediği son cümle dudaklarından acımasızca kalbime doğru işlemişti.Dudakları bu kadar ölümcül olmamalıydı.Sertçe yutkundum.Arada kesik kesik öksürüp duruyordum.
"Hadi kaldıracağım seni,elimi tut dik durman lazım."
Elimi sıkıca kavradığında,elleri buz gibiydi.Yavaşca kalkıp doğruldum.
"Su ister misin?Şimdi nasıl hissediyorsun?"
Kafamı salladım.
"Biraz da iyi."
Burnumu çektim.Ardıç eliyle göz yaşımı sildi,dudağımdan akan gözyaşını.
"Biraz nefes al,hadi çık arabadan."
Elimden tutup,arabadan indirdi.
"Buradan biraz daha uzaklaşmamız lazım,ileride bir kafe var,açık hava şehir ayağının altında güzel bir yer,oranın havası iyi gelir sana.Minik benim yanımda oturacaksın."
Çağın ikimize bakıyordu.Ardıç belimden tutup,dikkatlice arabaya oturttu.
"Benim için fark etmez."
Çağın'a baktım.
"Biraz dayan güzelim,nefes almanı sağlıyacağım."
Nefes almak,bir zamanlar hiç istemediğim bir eylemdi.Şimdi nefes almak için,dua ediyordum.Bu neydi şimdi ki?Camı açıp,keskin sert esen rüzgara gözlerimi kapatıp içime çektim.O kadar güzel esiyordu ki,bu soğukluğa ihtiyacım varmış gibiydi.
"Kapat istersen,hasta olacaksın."
"İyi geliyor ama."
"Ardıç biraz hava alsın."
Ardıç sessizce,yoluna devam etti.Ne kadar süre gittiğimizi bilmiyordum saate baktığımda gecenin üçünde biz bir kafeye gelmiştik.Açık olması mümkün değildi.Elimi acıyan boğazıma götürdüm.Saçlarımdan düşen tokayı alacakken Ardıç,saçımdan alıp bileğine taktı.
"Bırak rahatla biraz,saçlarına essin rüzgar."
Ardıç arabasını tam denize yakın olan manzaraya doğru sıfırlamıştı.Etrafa baktığımda,karşımdaki eşsiz sonsuzluktaki güzellikte deniz ve her yerde ışığı yanan küçük evlere baktım.Burası çok güzeldi.Ardıç burayı nereden keşfetmişti?Asker yeşili renginde tişörtünü düzeltti.O kadar spor giyinmişti ki,yeni fark ediyordum.Uzun kumral saçlarını toplamıştı.Altında siyah eşofmanı,kenarlarında ince beyaz çizgisi vardı.Sağ cebinin kenarından düşmekte olan sigara paketine baktım.Sol elinde geniş gümüş bir saat vardı.O kadar güzel durmuştu ki,tişörtü gözleri ile çok güzel uyum sağlıyordu.Gözleri karanlıkta yeşil gibi duruyordu.Ağır erkeksi kokusu,burnuma doluyordu.
"Gel otur yanıma."
Eliyle oturduğu kaldırım taşına baktım.
"Çağın,arabanın bagajında piknik çantasının içinde gazozlar var getir."
Çağın başını salladı.Koyu gri renkte tişörtünü düzeltti.Akşam rüzgarı,o kadar sert esiyordu ki,ayılmama neden oluyordu.
Ardıç böyle bir yeri seçmeyi iyi düşünmüştü.
"Erayla nasıl tanıştın?"
Tekrar dönüp dolaşıp Eray'ın cümlesi geçince,kafama sanki kör kurşun işlemiş gibi bakıyordum Ardıç'ın yüzüne.Onun adını geçmesini duymak,kendimi çok kötü hissettiriyordu.Sanki yalnışlar, doğrularla bütünleşip bedenimi parçalamak istiyor gibiydi.Aklımın ucundan dağılan her bir soru tanesi,zihnimi esir almak istiyordu.Yutkundum.
"O beni buldu."
Ardıç'ın keskin yeşile çalan mavi gözlerine baktım.Yüzü çelik yelek gibiymiş gibi,dudağımdan çıkan kelimelerin kurşununa odaklıydı.Yüzüne nasıl bir ifadede baktığımı bile bilemiyordum.
"Nasıl?Nedeni ne peki?"
"Bilmiyorum,unutamadığı biri vardı sanırım bir kızdı,haksızlık yapıldığını söyleyip duruyordu."
Acıyan boğazıma,yine sert kuru bir öksürük yerleşince canım yerinden çıkacak gibi öksürdüm.
"Kız derken?Hangi kızdan bahsediyorsun?"
"Bilmiyorum bana söylemedi adını.Sadece senden istediğini almak için canınla beni tehdit ediyordu.Birinin kaderinin senin elinde olması nasıl hissettiyor biliyor musun?"
Sertçe yutkundum.Bakışlarımı kaçırdım.
"Haklısın,istediğini söyle ama yapamazdım.Sana bir şey olmasına izin veremezdim.Seni kaybedemem."
Söylediğim cümle,sanki bu gece bedenimi intihara sürüklüyordu.
"Benim hayatımda olan kız."
Ardıç elini çenesine koydu.Çok gergindi ve bu normaldi çenesi kas katı kesildi.
"Algin.Algin için mi yaptı bunları yani?Algin'i nereden tanıyordu peki?Neden onun için intikam alıyor ki,ne haksızlığı? Bir dakika."
Elini çatılan şakağına koydu.
"Yoksa o lise yıllarında olan o çocuk mu?Üzerinden baya zaman geçti.Benden iki yaş büyüktü.Yüzünü hatırlıyor musun?"
Ardıç oturduğu yerden kalkıp,bana doğru gelmeye başladı.Öksürük krizim bir an tutmuştu, gözlerim tekrar sağanak olmaya başlamıştı.
"Olum,o kadar derine koymuşsun ki,bir tanesini kırdım temizlemekle uğraştım ciddiden.Biliyorsun tembel adamım zaten."
Çağın elinde gazoz içecekler ile geldi.Bana doğru baktı.
"Sen hala ağlıyor musun?"
"Yüzünü hatırlıyor musun dedim?"
Ardıç'ın sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki,bedenim titremişti o an.
"Kimin yüzü?Neler oluyor?"
Çağın elindeki şişeleri taşın üstüne koydu.
"Lütfen, lütfen daha fazla soru sorma."
Yere oturup,kollarımı dizlerime bağladım.
"Ne sorusu?Biri bana neler oluyor açıklayabilir mi?"
"Vicdan yapmayı bırak artık!"
Ardıç bir kez daha bağırıp, eğilip kollarımdan tutup bedenimden sarsıyordu.Sanki mavi gözleri simsiyah oluyordu.O kadar öfkeliydi ki,bedenimi sarsmasından anlaşılıyordu.
"Konuşsana!"
"Yüzünü pek hatırlamıyorum,sadece hatırladığım şey korkutucu renkte bakan yeşil gözleri,siyah saçlı bembeyaz teni vardı."
"Tabi ya."
Kalkıp,ellerini uzun kumral saçlarına daldırdı.Ayağını park ettiği arabasına vurup bağırdı.
"Lanet olsun,belasını sikeceğim onun!"
Ettiği küfüre karşı baktım.Resmen kafayı yemiş gibi öfke saçıyordu bedeni.Haklıydı da ondan saklayıp,günlerce hiçbirşey olmamış gibi yüzüne bakmıştım.Başka çarem yoktu ve buna direnmek verdiğim bir insan için ilk ve tahmin edeceğimden daha zorlu bir süreçti benim için.Bedenimi biraz daha içeri çektim.
"Neler oluyor?"
"Şu Eray piçi."
Küfürü bastırarak söylüyordu.
"Algin için intikam almak istiyor,haksızlık yapıldığını düşünüyor şerefsiz!"
"Eray kimdi?"
"Sende biliyorsun,şimdi hatırladım onu.Ama görsem tanımam çok uzun zaman oldu.Kahretsin!Alginle tanışma sırasında ona yardım eden,ama kendi kendine Algin'e aşık olan,ve aşkında sonuç alamayıp Alginin beni seçmesini kabul edemeyen şerefsizin biri!"
"Ne yardımı?"
Merak ettiğim soruma Ardıç bana küçümseyici bakışıyla cevabını vermişti.Çağın araya girdi.
"Lise zamanlarında ben senin yaşındayken Alginle tanışmıştım.Bu hayatıma göre iyi bir hayatım vardı.En azından sakindi.Annem yaşıyordu bir kere en güzeli.Alginin o gözleri,saçları hiç çıkmıyor aklımdan.Bir zamanlar biz Alginle iki yakın arkadaştık.Tıpkı sen ve Çağın gibi.Ama bizim ilişkimize arkadaşlıkta denilemezdi o kadar ötesindeydi.Sonra o şerefsiz Eray'da Alginle arkadaş olmuştu.Ne ara bilmiyorum.Umrumda olmadığı için sormamıştım.Benim için sorun değildi çünkü,ben de Algini o zamanlar arkadaşım olarak görüyordum.Neyse Eray'ın ağır travmaları vardı o zamanlar.Annesi sürekli babasından şiddet görmüş,kardeşini gözünün önünde aynı arabada arabayı kullanırken kaza geçirmesine tanık olmuş,babasının patronu, kardeşine tecavüz etmiş babası da patronu öldürüp hapise girince Eray'ında kardeşi ölünce iyice yalnız kalmıştı diye hatırlıyorum."
Ardıç bu kadar şeyi nasıl unutmamıştı?Ağzım hayretler içerisinde ona bakıyordu.Benimle bir duygusal bağı olsaydı bu kadar şeyi hatırlar mıydı?O an kalbime sertçe bir şey oturmuştu.Ben şu an gitsem,yıllar sonra benimle ilgili neler hatırlardı?Beni hatırlar mıydı?En çok bunu merak ediyordum.Beni hatırlamasını isterdim.Kalbim o kadar acıyordu ki,içimden söküp atmak istiyordum.Güzel,eşsiz yüzüne bakarken ağlamak istiyordum.Dişlerimi birbirine bastırınca,ağlamamak için dişlerimin kırılacağını sanmıştım.
"Bunun çok sevdiği bir kız arkadaşı varmış adı Buseydi sanırım.Ondan bir yaş küçükmüş en yakın arkadaşıyla yatmış,Erayı baya dalga konusu yapmışlar.Salak yerine koymuş çocuğu anlayacağın.Algine her olayını anlatırdı.Algin herkesi dinler,kimseden nefret edemez düşmanından bile öyle kalbi vardı onun.Tabi bunları bana Algin anlatmıştı.Olayın aslını derinini tabi ki bilemem."
Ardıç'a baktığımda zihnini o anlara sürüklerken bedeni donup kalmış gibiydi. Eray için bu durum çok kötüydü.Sevdiği kadının en yakın arkadaşıyla yatması onu hiçe saymaktan beter hale sokmuştu belki de.Onun yerine koyduğumda kendimi,yutkunamadım.Bu gece nasıl bir geceydi ki?Bir an önce güneşin bulutun ardından çıkıp,yüzüme gülümsemesini istiyordum.
"Onun için çok zordur."
Ardıç bir an keskin gözlerini bana hedefledi.
"Zor olabilir,ama benim sevgilimi elimden almaya çalışmak ihanet değil de nedir söylesene?Düşünsene biri gelip benden seni alıyor?Böyle bir şey."
Söylediği son cümleye karşı dona kalmıştım.
"Düşünsene biri, gelip benden seni alıyor."
Benzettiği örneğe karşı yutkundum.Acı...tarif edilmesi çok zor bir duyguydu.Mutluluk gibi uyuşturan bir şey değildi.Her zerresini içine akıtarak,soka soka zehirleyen bir şeydi.Beni Algin'nin yerine koyunca ürpermiştim.Belkide ben onun yerini almaya çalışan biriydim.Ardıç zaten birini seviyordu,bana karşı duygusal bir bağ kuramazdı.Bunu anlamam bir kez daha canıma kızgın demiri sokup çıkarmıştı.
O bebeksi surata dokunmak,ve koyu kirpiklerine daha yakından bakmak isterdim.Boynundaki küçük beninden öpmek,en sevdiğim yerinin kirpiklerinin olduğunu söylemek isterdim.Dayanmak zorundaydım.Ardıç benim hayatımı kurtaran biriydi ve bende ona can borçluydum. Bizim aramızdaki bağ buydu.Nasıl yutkunduğumu bile bilmiyordum.
"Peki Arseni isteseydi senden ne yapardın?Seçimini merak ediyorum."
Çağın açtığı gazozundan bir yudum aldı.Ardıç'a baktığımda gözlerini bana mezar taşı gibi dikti.Elini çenesine götürüp sıktı.Gergin duruyordu neden?Yaşanılan olaylara karşıydı belli ki.Eray'ın neden peşine takıldığını anlamıştı.
"O başka, bu başka."
Gözleri bana baktı.
"Yaralarım ona ait.Eğer güzel temizleyip iyileştirirsen o kadar iyi yaşarım seninle.Şu an birine duygusal bağlanmam kolay değil.Yaralarım var biliyorsunuz seni kandırmam ya da oyalamam güzelim,ama yaralarım çok acıyor,sanki sen..."
Bir an duraksayıp,arkadaki deniz manzarasına bakınca,bende oraya doğru baktım.
" Acıyan yerlerimi çok güzel sarıyorsun.İlacım sensin minik.Seni bırakmam."
Ben onun yaralarını saran bir merhem miydim yani?Bana karşı hissettiği bu muydu?İçime ateş düşüyordu.Kalbime bir ağırlık çökmüş,nefes almamı istemiyor gibiydi.İçimde bir anda büyüyen bir yangın vardı.Haklıydı onun yarası vardı ve yarası iyileşmeden bana bağlanamazdı.Dürüstlüğüne karşı bakakaldım.Yarası iyi olsaydı beni de sever miydin?Beynimin içinde dönüp duruyordu bu soru.
"Bak bunları hak etmedin sana yaptığım,hissettirdiğim her şey için.Keşke başka bir zamanda daha başka bir şekilde karşılaşmış olsaydık."
Ardıç ellerini cebine soktu.
"Arseni yaran olarak kabul ediyorsun yani?Onu bu şekilde tutman,doğru değil.Kabul tabi ki bir anda bir şey hissetmen mümkün değil ama onu kullanamazsın.Buna izin vermem."
Çağın bitirdiği şişeyi,yere fırlatınca bir an nefesim kesilmişti.
"Ben onu kullanmıyorum."
"Yarama iyi geliyorsun dedin?Cümleyi anlamayacak kadar aptal değiliz."
Çağının beni kız kardeşi gibi sahip çıkması çok hoşuma gidiyordu.İlk defa hayatımda biri beni koruyordu.Hayalini bile kurmazdım.
"Yaram var evet ama bu onu kullandığım anlamına gelmiyor.Aksine onu kandırmak istesem çok da güzel kandırırdım. Çünkü Arsen ilgiye aç biri.Ayrıca saf bir yüreği var Algin gibi."
Yutkundu.Dediği şeylere odaklanmam zihnimi saldırıya uğratıyordu.Kandırılması kolay biri miydim onun için?Yutkundum.
"Kandırırsın öyle mi?"
"Evet."
Gayet soğuk kanlı bir şekilde buz gibi bir sesle konuşuyordu.Arkası dönüktü ama kaşlarının öfkeyle çatıldığını hissediyordum.
"Ne sanıyordun Çağın?"
Sanki bu soruyu bana sormak istiyor gibi bir havası vardı tavırlarının.
"Onu kandırıp,bir köşeye atmam daha mı güzel olurdu?Sırf Algini unutayım diye ona dokunup her gün kendime ve ona eziyet etseydim.Daha mı güzel olurdu veya daha kolay?"
Ardıç'ın sesi yükselmişti.
"Tamam o zaman onu kandırmadın en güzeli.O zaman,zamanı geldiğinde hayatına bir gün devam ettiğinde onu hak eden bir adamla yaşar umarım."
"Paylaşmayı sevmediğim bir şey var Çağın Arsen.Unut bunu onu kimseyle paylaşmam."
Dediği cümleyle beynim kurşun yağmuruna tutuluyordu sanki.Beni neden paylaşmak istemiyordu ki?
"Yarana iyi geldiğim için değil mi beni bırakamıyorsun?"
"Hayır, aksine zaten bir çoğunu kendim kapattım.Ama sende bulunan bir şey var.Yüreğin çok temiz,ayrıca bütün bu yaşadığın her şeye rağmen fazla hayat dolusun.Bu benim ilgimi çekiyor.Yeri geldi gülüyorsun,yeri geldi sarıyorsun bunu nasıl başarıyorsun?"
Ardıç'ın dediği iltifatlar,itiraflar beni büyük bir çıkmaza sürüklüyordu.Işık olmadan,ama o karanlığın içinde ellerimin yolu ezbere bildiği gibi bir histi şu an hissettiğim.
"Bilmem. "
Gerçekten bilmiyordum.Ardıç'ın üzerinde böyle bir etkim mi vardı?Bana ihtiyaç mı duyuyordu?Bana karşı ne besliyordu?
"Vay be Ardıç Aydıner'e bak sen."
Çağın alkışlamaya başladı.
"Ne kadar duygusal değil mi?Gülümse hadi bu geceye ithafen.Sırların bilindiği gece."
Çağın bir adım geriye gitti.Eliyle kare yapıp o küçük karede Ardıç'ın Yüzünü kareye sığdırıyordu.
"Gülümse."
"Kes şunu!"
Ardıç boşta duran gazoz şişesini alıp,kafasına dikti.Sanki bundan kaçmak istiyormuş gibiydi.Beni oturduğum yerden kaldırdı.
"Yer çeker.Al iç şunu."
Kalkıp,gazozu kafama diktim.Ardıç yanıma oturdu.Ona zar zor teşekkür bağabında gülümsedim.
"Anılar..."
Ardıç gazozu içerken bana bakıyordu.Biri bir şey yerken,içerken beni izlemesini yüzümü seyretmesini sevmiyordum.Utanırdım hep,küçüklüğümden gelen bir özelliğimdi bu.
"Parçalamaz insanı Arsen."
İsmim çok güzel dökülüyordu dudaklarından bir günah insanın gözüne güzel gelebilir miydi?Benim şu an geliyordu.
"İnsanlar parçalar.Bir şeyi istemek,arzulamak insanın yapısında var. hayatın,ya da senin bir suçun değil.İnsanlar için yaşamışsın sen.Çünkü sana değer veren olmadı öyle değil mi?Öyle söylemiştin."
Kollarını birleştirince, kasları daha belirgin oluyordu.
"Özür diledin sen hep değil mi?Haklı olsan bile.Çünkü senden özür dilemediler.Hiç konuşmadın değil mi ailene?Çünkü susturmak istediler doğruyu duymamak için.Bazen yalanlardan çok doğrular daha çok acı verir.Tabi bu nasıl bir insan olduğuna bağlı."
Mavi gözlerine usulca baktım.Beni bu kadar iyi çözmesi haksızlık değilde neydi?Daha ben onu çözemiyorken.
"Çözebilmiş miyim seni?"
Hafifçe sırıttı.
"Beni çözmek basit,çünkü ben duygularımdan kaçamayan biriyim.Yüzüm Herşeyi ortaya döker.Ama seni çözmek,o kadar zor ki,tanıdığını sandığın birini tekrar tanımaya çalışmak,keşfetmek kafa karıştırıcı sadece."
Ardıç gözlerime usulca baktı.Sanki Çağın burada değilmiş gibi davraniyordu.
"Sahi insan böyle bir yaşantıda nasıl oluyorda unutup gülümseyebiliyor?"
Gözlerini kaçırıp bana baktı.Gözlerine bir şey kaçmış gibi temizliyordu.
"Kendin söyledin Ardıç,unuttuğumuz için gülümsüyoruz."
Elini taşa koydu.Gözlerim yeşil tişörtüne kaydı.Nasıl olurdu da onu bu kadar huzur verici gösterebilirdi?Bana kaskatı kesilmiş bir ifadeyle baktı.
"Bak hatırladığında suratın nasıl ölü gibi bakıyor."
Ardıç yutkunup,kafasını tekrar denize doğru çevirdi.Saat gecenin kaçıydı bilmiyorduk.Ne kadar süre buradaydık?
"Telefonunu verir misin?"
Ardıç gözlerime anlam arayan bir ifadede baktı.
"Ne yapacaksın?Bak birilerini arayıp başımızı belaya sokma."
"Hayır,seni bu uçsuz bucaksız hayranlıkla baktığın bu manzarada çekmek istiyorum."
Ardıç gözlerini devirip,telefonunu bana uzattı.
"Beni mi çekmek istiyorsun?"
"Evet."
Dedim,bir an içimdeki kıpırtıyla.
"Al bakalım."
Telefonunu açıp,kamerayı açtım.Tam kareyi yakalayacaktım ki,bileğimden tutup kendine çekti.
"Uzun zamandır fotoğraf çekinmek istememiştim.O zaman gel yanıma güzelim."
Bir an ne olduğunu anlayamadan,yanağım, yanağına değince içimde alevler patlıyordu.Elimi göğsüne koyunca nasıl göründüğümüzü bilmeden fotoğrafa gülümsedim.Ardıçla bir fotoğrafımız vardı.Hiç böyle tahmin etmemiştim kulağıma şaka gibi geliyordu. Ardıç aniden,kahverengi gözlerime bakınca, gözleri dudağıma kaydı.
"Alt dudağın, üst dudağına göre fazla dolgun ama güzel."
Sırıtınca, iltifatına karşı yüzüm kızarmıştı.
"Teşekkür ederim."
"Onu bunu boşverinde bakın arabada ne buldum?Ardıç bence gelip bakmak isteyeceğin bir şey."
"Ne buldun?Sonra bakarım."
"Bence önemli,bir kitap var ve içinde birinin resmi var,ayrıca da erkek. Bahsettiği çocuk olmasın?"
Ardıç,Çağının dediği şeye karşı bir an ayağa kalktı.
"Neyden bahsediyorsun?Kitap da nerden çıktı alakası ne?"
"Git ve bak bilmiyorum.Bunu kim,ne ara koymuş onu da bilmiyorum."
  "Eğer fotoğraftaki kişi oysa bir karar vereceksin, sana iki yol sunacağım."
  "Ne yolu?"
  "Seçim,seçim yolu."
Ardıç Arabaya doğru yol alırken,umarım korktuğum şey başıma gelmiyordu.Eğer Eray yüzünü gördüğünde ne hisseder veya nasıl davranırdı?O yüzü görmek dahi istemiyordum.Kalbim atışlarımla savaş verirken hızlıca Ardıç'ın yanına doğru yol aldım.

İPE ASILAN HAYATLAR (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin