ANLAŞMA

171 15 0
                                    

Çaresizlik,asla mutlu edilemeyecek bir duygudur,ne kadar göz yaşlarının tesiriymiş gibi görünse de değildi.Acı deri kabuk bağlayan yaraların altında ki kırmızı sıvıydı.Feryat ise ardından eşlik eden ölüm marşıydı.Tüm bu acı evrenin içinde,umudu aramak yerin güneşe uzaklıydı.Kelimeler koşup random biçiminde sürüklenen adımlarıyla,seçtiği kurbanları artık öfkesinin bedenine hapsediyordu.Bildiğim tek şey ise çocukluğumun ruhu,yetişkin bedenimden çoktan soyutlanmıştı.Yeri belliydi kıvılcım ateşlerinin.Düştüğü tek bir yer artık dumanın gölge gösterisiydi.Elim ne kadar yanarsa,belli etmemeliydim,yoksa zevk verecekti ateşe kafa tutan kıvılcıma.Aslında alıştım sanırdım oysa,ben sadece kibritin verdiği ateşi tatmıştım.Ötesi düşünüldüğünde hayatımın izlerini yansıtan bir yerde,azap çekmem manasızdı.Kesik kesik aldığım her duygu geçişimin ezberi akebinde yeni bilgiyi,eskiye öğretmek ister gibi,farklı duygular kitabının sayfalarını açıp göz bebeklerimin içine sokuyordu.Sanki yeni öğrenen bilgi gibi,sevgi vucüdumda yeni bir hal alıp, öfkemle birleşiyor,bağırırken,sahip çıkıyordum.Bir oğlan çocuğu vardı,kaçarken hayatımdan benzerine rastlayacağımı asla düşünmediğim,sevginin bakire ruhunda bedenimi teslim vereceğim hiç aklımın ucra köşelerine bile düşmezdi.Bir oğlan çocuğu vardı,acının içinde sevgi mağdurunun kadının kollarında ölmüştü,bir çocuk vardı,salıncak sırasını kimseye vermek istemeyen,ama dışarıda sırası bekleyen çocuklara yer vermediği için hesap vereceğini bilmeyen.Oysa kağıtta uçuşan kelimeler sadece yazının kölesiydi.Hayatta yaşananları asla gözler önünde canlandıramazdı.Vücuttaki yanık gibi beyazlardı, ama izi aynaya yaklaştıkça görülürdü.Kıyafetin içindeki saklı izler gibiydi çocukluğum.Söyleyeceklerim için susturulmuş,derdimi ifade etmek yerine kan kusuyordum.Kimsenin düşüncesinin içinde duygularımıdan daha çok benliğim kayıptı.Umursanmayan taraf asla duyguların yolundan bile sürmezdi.Acı doğmamış bir çocuk gibi dünyayı tadamayacaktı.Yaşanması gereken neler varsa,yaşanmak için zorlanacaktı.Oysa kalem sadece hüküm verecekti, satırları diriltecekti.Huzur bulmayan ruh sadece bedenin içinde hapsolacaktı.Neydi ki bunca yaranın edepsiz izleri?Aslında bakire değildik,hayat bir şekilde dokunuyordu masum bedenimize,ama şehvetle dokunarak ama kötü edepsizliği yaşatarak.Geriye kalan göz yaşları,yalnızlığın zaafıydı.Sığınacak tek yanı olması kadar gerçekti.Hissetirmesi kadar da acımasızca.Kötü hissetmek ise,iyi hissedince insanları seni özgürlüğünde kısıtlamasıydı.Ben böyle bir kız çocuğuydum,ailem konuşurken ben susturulmuş,düşüncelerim ise kimsenin asla kıyısının ucundan bile geçmezdi.
Ardıç garsonun yakasına hayatına tutunmaya çalışır gibi sıkı tutuyordu.Kaşları öfkesinin bedelini ödetecek gibi keskin ve acımasız bir şekilde çatılmıştı.
  "Kim verdi lan bunu sana?Kim sahibin!"
Kelimelerin yüksekliği,etraftaki göz bebeklerini bize doğru yönlendirmeye yetiyordu.Adam Ardıç'ın sıkı kavrayan elini gevşetmek istiyor,ama Ardıç'ın kalıplı vücudu buna izin vermiyordu.
"Efendim,benimle ilgili bir şey yok.Bir adam size vermemi rica etti.Üstelik burada yemeğini yiyip,hesabı ödeyip de gitti efendim."
   "Nasıl bir beyefendiydi?"
   "Siz yaşlarında genç,siyah saçlı,sert bakışları olan bir adamdı.Birde boynunda dövmesi vardı efendim."
Ardıç sıkı kavrayan elini gevşetti.Masadaki arabanın anahtarını hızla aldı.
   "Hesabın parası masanın üstünde.Yürüyün gidiyoruz!"
Ardıç'ın ayak random sesleri,evreni yok edebilecek güçte gibiydi.Kafeden çıkıp ilerlediğim sırada beyaz renkli köpek karşıdan bize doğru gelmeye başladı.Ardıç'ın bir an kolundan tutup süratini yavaşlattım.
   "Ne var minik !"
   "Ardıç biraz dursak mı köpek var."
Ardıç arkasını dönüp,mavi gözlerini kahvelerime kenetledi.Kaşları hala çatıktı.
   "Sakın köpekten korkuyorum deme !"
   "Korkuyorum.Küçüklüğümden geliyor."
Köpek Ardıç'ın siyah dar pantolonunda okşanmak için bacaklarına sürtüyordu.Nefesim kontrol dışı kesik kesik veriyordu.
   "Bu itden korkuyorsun ama benden korkmuyorsun öyle mi?"
   "Ardıç,şu an çok kötüyüm."
Derin derin nefes alışverişlerim keskin bir bıçak gibi,canı fazla acıtıyor gibiydi.
   "Tut elimi !"
Ardıç damarları belli olan elini uzattı.Titreyen ellerimi şuursuzca onunkilere kenetledim.Benim korkudan kanım çekilip soğuyan ellerime nazaran onunkiler sıcaktı.Ardıç köpeğin yanından geçip ilerlemeye başladık.
   "Üşümüssün.O kadar korkuyorsun yani."
Bir yandan karşı kaldırımdan bizimle ilerleyen köpeğe bakıyordum.Göz bebeklerim attığı her adımı sinyallerini beyin hücrelerime gönderiyordu.Ardıç'ın kalın tok kahkaha sesi kulaklarımda ahenkli dans ediyor gibiydi.
   "Sanki seri katil seni takip ediyormuş gibi bakıyorsun ite."
Ardıç'a baktığımda kemiksi suratında gamzesi belli olacak şekilde gülümsüyordu.Gülerken suratında yerleşen ifade masumluğun beden hali olabilirdi.
   "Komik olduğunu düşünmüyorum.Herkes bir şeylerden korkabilir."
   "Doğru.Ama senin korkarken kabuğuna saklanan kamplumbağa olduğunu söylemem lazım.Hatta itirazının bedelini buldum.Bu korku sana yeter !"
   "Bunu bana şantaj olarak kullancaksın yani ?"
   "Anlayabiliyorsun güzel."
   "Sen çok düşüncesizsin."
   "Öyleyim !"
Arabaya doğru ilerledik.Ardıç kapımı açıp oturttu.Elimin içinde alıştığım sıcaklık bir an çekilince boşluktaymış gibi hissettim.Kapımı kapatıp sürücü koltuğuna oturdu.Çağın arkaya doğru oturdu.
   "Güzellik köpekten korktuğunu bilmiyordum.Şimdi daha iyi misin ?"
Arkamı dönüp,Çağın'a gülümsedim.
  "Şimdi öğrendin.İyiyim."
  "Ben yanındayım tabi iyi olacaksın !"
Gaza kökleyen Ardıç'a doğru baktım.
   "Yardımın için teşekkür ederim."
   "Güzel.İtiraz edilmedi !"
Elini alnıma götürdü,bir yandan yolu gözlüyor,bir yandan da bana bakıyordu.
   "Ateşin de yok."
Hafifçe gamzesi belli olacak şekilde gülümsedi.
   "Şu an sindirmek istiyorum."
Ardıç 'ın gözleri vücudumu süzdü.
   "Neden bu kadar korkuyorsun ?"
   "Küçükken pitbull peşimde yirmi dakika boyunca koşturmuştu.Bakkal'a girip kendimi zar zor kurtarmıştım.O günden itibaren köpeklerden korkuyorum.Seviyorum ama korkuyorum."
   "Saat kaç ?"
Elimdeki telefona baktım.
  "Üç."
  "Akşam'a beş saat var.O sırada ben Arya hanımla görüşeceğim.Sen de istersen evde bir duş al.Korkudan terlemişsin."
Ardıç dediğiyle elimi terli alnıma götürüp baktım,terlemiştim.
   "Hep böyle oluyor zaten."
   "Farkındayım."
Araba eve gelince durdu.Arabadan indik,eve doğru yol aldık.İçeri girince,Ardıç telefonunu çıkarıp,kulağına götürdü.
   "Arya hanım bugün benim evimde dava hakkında konuşabilir miyiz?Uyar mı size?Peki tamamdır bekliyorum."
Ardıç telefonu kapatıp,kendini siyah koltuğa attı.
   "Mekan neredeydi Çağın ?"
   "Hangover Cafe barda."
   "Barda?Daha düzgün yer bulamamış mı gavat?"
   "Bulamamış belli ki."
Çağın da Ardıç 'ın yanına oturdu.
   "Bir daha böyle bir şeyi kabul etme tamam mı oğlum ?"
   "Ben karar vermedim.Arsen kabul etmiş."
Ardıç'ın gözleri kahvelerimi bulunca ölüm fermanı imzalayacak gibiydi.Sanki birazdan gelecek ve boğazıma yapışacak gibiydi.
   "Sen ne yaptığını sanıyorsun ?"
   "Senin dediğin arkadaşlık vazifemi yapıyorum."
   "Bu cesaret nereden geliyor lan açıkla bana !"
    "Bana bağırıp durma !"
"Sen de her seferinde beni sinir etmeyi başarabiliyorsun !"
"Ayrıca tek gitmiyorum,Çağın var ayrıca da sen.Tek olacağımı bilsem zaten kabul etmezdim."
"Aferin.Bazen aklını kullanabiliyorsun,o kadar aptal değilsin."
"Hakaret edip durma !"
"Kes sesini !"
Kapının çalınan zili gergin ortam sisini biraz olsa dağıtabilmişti.Kapıya doğru baktığımda avukatı üzerine yapışan krem rengi bluzu,altına kalçalarını göz önüne seren siyah mini deri eteği vardı.Üzerinde de deri ceketi vardı.Saçı dağınıktı,makyajı koyu tonlardaydı,altında siyah deri botları vardı.Gülümseyerek içeri girdi.Ardıç'ın elini sıktı.Benim elimi tutan elini sıkınca içime neden cemre düştüğünü anlayamıyordum.
  "İçeri geçin Arya hanım."
  "Teşekkürler."
İlerleyip içeriye doğru kıvırtarak yol aldı.Siyah deri koltuğa oturunca, bacakları artık neredeyse ortadaydı.Ardıç'a baktığımda kızın bacaklarına bakıp,sonra tekrar gözlerine odaklandı.
  "Ardıç bey dava haftaya salı günü olacaktır.Babanızla bir an önce görüşme yapın.Zaman kısıtlı yoksa dava başarısızlıkla sonuçlanacak.Bir avukat olarak ve insani değerlerim olarak her zaman adaletten yanayım."
Kadın arada bana bakıp dosyaları Ardıç'a gösteriyordu.O kadar yakınındadır ki içim lavların kurban ettiği patlama gibiydim.İçimde oluşan his yılan zehri gibi yavaş yavaş etkisini kana veriyordu.
  "Çok teşekkürler ilginize her zaman hayranım."
Arya hanım gülümsedi.
   "Ne demek işim bu."
Kapıya doğru ilerlediler.Ardıç kapıyı kapatıp içerideki koltuğa oturdu.Duş almak için kalktım.
   "Nereye?"
   "Duş alacağım."
    "Biz konuşurken neden almadın ?"
    "Şimdi almak istiyorum."
    "Öyle mi?"
   "Öyle."
İlerleyeceğim sırada bileğimi tutup,yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
   "Benim kız çocuğum sinirlenmiş sanki bir şeye."
   "Alakası yok."
Bileğimi kurtarmaya çalıştım.
   "Genelde suratın sert bir ifade alınca,kızgınsın demektir.Gözün seyiriyor sinirlenince.Seni senden daha iyi gözetliyorum."
    "İyi.Bırak akşama kadar hazırlanmam lazım."
   "Bırakmayacağım.Neye kızdığını anlatacaksın !"
   "Çağın nerede?"
Etrafı yokladım.Ama yoktu.
    "Mutfaktadır.Konu o değil !"
   "Kızgın değilim !"
   "Ben kandırabileceğin yaşta değilim güzelim.Anlat !"
    "Sadece köpekten dolayı böyleyim sanırım."
    "Yalan söylemeyi neden beceremiyorsun !"
    "Yalan söylediğimi nereden biliyorsun ?"
    "Çünkü gözlerini kaçırıyorsun !"
    "Sen sürekli beni mi inceliyorsun?"
   "Evet.Anlat !"
   "Sadece Arya hanım biraz sinirimi bozdu."
Artık saklandığım yeri bulmuştu.Çıkmaktan başka çarem yoktu.
  "Neden?"
  "Bakışları hoşuma gitmiyor."
   "Ne gibi ?"
   "Yani seninde bakışların hiç iç açıcı görünmüyor ."
Ardıç kahkaha atmaya başladı.
  "Hadi oradan.Nasılmış bakışlarım?"
Kaşını havaya kaldırdı.
"Sapık gibi.Bana da öyle bakıyorsun,yani bu rahatsız ediyor."
  "Fiziği çok iyi ama kabul et."
Göz kırptı.Elimi göğsüne vurdum.
  "iğrençsin !"
   "Öyle mi?"
  "Öyle !"
  "Biz erkekler,tahrik edici beden gördük mü yenik düşüyoruz malasef."
"Defol !"
İteceğim sırada,kollarımı daha sıkı sıktı.
  "Dokunma bana !"
  "Tabi ki o kadın umrumda değil.Alay ettiğimi anlamıyor musun aptal !"
  "Bağırma bana!Duş alacağım."
Ardıç ellerini gevşetti.
  "Bana bağırmak yok !"
Sıktığı yeri ovuşturdum.Yukarı merdivenlerden çıkıp,banyoya gittim,kapımı kilitleyip,suyu ılıklaştırıp duşa girdim.Bazen nereye saklanacağımı bilmiyordum nereden kaçsam kurtulurum, hangi yol beni
kurtarabilir diye düşünürken, koca bir tükenmişliğin içindeyim .Göz yaşlarım kalbimin
son vasiyetini imzalarken,ben sadece oturmuş küs olan kalbimle barışmaya çalışıyordum , acıyı tadan her insan gibi yutkunmuşluğum ve her yutkunduğum da kontrol ettiğim acılarım vardı. Aslında hiçbir şey yoktur ama sen boğazında seni rahatsız eden nedenleri düşünüp durursun, acının tetiği çektiği o gece varlığımı hissettirdim mi? ya da sadece hayal miydi?
Uyandı mı ki ruhum çoktan uykusundan? böyle hissetmemek için o kadar çok kendimi soyutluyorum ki, avucumda beklemediğim terdim belki, ya da sadece soğuk nefes,belki sadece zihnimin içindeki düşünce ,hatırlamak istersem zaten hatırlayacaktım.Suyu kapatıp,havluyu vücuduma sardım.Aynadan solmuş bedenimin acizliğini seriyordu ortaya.İlerleyip Ardıç'ın odasına girip,bana aldığı kıyafet ve iç çamaşırını alıp giydim.Saçlarımı kuruttum.Odada ki siyah saate baktığımda altıya geliyordu.Az bir zaman içinde neler giyeceğine dair fikir oluşturmak için dolaba ilerledim.Siyah beyaz çizgileri olan mini eteği giydim.Üzerine siyah kazağımı giydim.Ardıç'ın bırakmış olduğu siyah dantel detayı olan topuklu ayakkabıyı giydim.Saçlarımı at kuyruğu yaptım.Hafif makyaj yapıp aşağıya doğru indim.Ardıç siyah kazak,siyah dar pantolon,siyah kaban,siyah saat,baş parmağı ve orta parmağına yüzük takmıştı.Sol kolunda siyah bileklik takmıştı.
Ardıç topuklu sesimi duyunca kafasını bana doğru çevirip,baştan aşağıya süzdü.Kaşları çatıldı.
  "Giyindin mi?"
   "Evet."
   "Yok,unutmuşsun giyinmeyi !"
   "Ortama böyle bir şey giyilir diye düşünüyorum."
  "Ya sen hiç bara gitmedin.Ya da orada ne kadar abaza kaynıyor bilmiyorsun !"
   "Yalnız değilim farkındaysan !"
   "Yanımızdan ayrılmak yok.İçmekte !"
   "Oldu beyim !"
  "Şu lakabı götüne sokacağım !"
  "Küfür etme !"
  "Bugün yeterince gerginim.Bana sinirliyken bulaşmamanı tavsiye ediyorum.Yürü !"
Resmen hırlamıştı.Evden çıkıp,arabaya doğru yol aldık,hava kararmak üzereydi.Çağın mercedes'e uzanmış bizi bekliyordu.Çağın siyah kısa kollu tişört,siyah asker pantolon tarzı giymişti.Gri kemer takmıştı.Altında da siyah asker botları vardı.Saçları uzun ve dağınıktı,septümüyle çok iyi uyum sağlıyordu.
   "Güzellik,çok iyi görünüyorsun.Fazla iddialı."
   "Teşekkürler."
Gülümsedim.Ardıç sinirli bir tavırla kapıyı açıp oturdu.
  "Sikerim bunun iddiasını !"
Yerime oturdum.Telefonunu açıp,adresi navigasyona yazdı.Arabayı çalıştırdı.Yaklaşık on beş dakika sonra gelmiştik.Etrafa baktığımda siyah kocaman bir bina vardı.Kaldırımdan ilerleyip yürümeye başladık.Bir sürü kafe vardı.
  "Kafe nerede ?"
  "Bilmiyorum oğlum."
Önümüzde duran valeye doğru yol aldık.Ardıç içeri girdi.
  "Pardon,Hangover Cafe bar nerede?"
  "Buradan düz ilerleyin,solda."
  "Sağolasın."
Ardıç bir an durdu.
  "Kimliklerinizi alın.Yaş sınırı var ."
Kimlikleri uzattı.Yürümeye başladık.Tabeleda yazan Hangover Cafe bar yazısıyla içeri göreceğimiz yerde,siyah kazak,siyah pantolon,siyah ceket,kulağında beyaz kulaklığı olan adam girişte duruyordu.
  "Kimlikler."
Kimlikleri uzattık.
  "Buyrun içeri geçin ."
Kadın görevli üzerimizi kontrol etti.İçeri girdiğimizde,sarı neon ışıkların altında içki standına vardı.Her çeşit içki raflara dizilmişti.Tezgaha yaslanmış çocuk elindeki birayı kafaya dikiyordu.Barmen yuvarlak sandalyelere oturanlara içki veriyordu.Mekan tamamen siyahtı,içeriyi renkli ışıklar aydınlatıyordu.Masalarda koyu kahveler hakimdi.Çağın elimi tuttu.Masadaki Berkanları arayacağımız sırada Berkan yanımıza gelmişti.
  "Şu masadayız."
Üzerine giymiş olduğu beyaz gömlek,siyah pantolonu vardı.Gömleğinin iki düğmesi açıktı.Kolunda altın saati vardı.Zengin olduğu her halinden belliydi.İlerleyip Berkan'ı takip etmeye başladık.Masaya geldiğimizde İren dahil takımdaki kişiler vardı.İren neden buradaydı?Bade Ardıç'ı süzüp gülümsedi.Üzerine siyah dantelli sırt dekoltesi olan mini bir elbise tercih etmişti.Bordo ruju yüzünü daha çekici hala getirmişti.İren ise siyah şort ve beyaz gömlek giymiş,saçlarını salaş topuz yapmıştı.
   "Geldiniz,süper."
Badenin sesi kulaklarımda yankı uyandırdı.Çağın'ım yanına oturdum.Ardıç badenin yanına oturdu.Kabanını çıkarınca,kalıplı olan vücudu gözler önündeydi.
   "Ne içiyoruz."
   "Lagavulin içeceğim ben."
Berkan'ın tok sesi araya girdi.
   "Jack Daniels."
Ardıç yayılmış olduğu koltuktan bana bakarak konuştu.
   "Olmeca Tekila."
Badenin söylemesiyle gözler ona doğru döndü.
  "Çok ağır bir viskidir.Emin misin?"
Ardıç'ın mekanik ve erkeksi sesi ortama ayak uyduruyor gibiydi.
   "Alışığım.Genelde bunu içiyorum."
Gülümsedi.Garsom bir yandan elindeki kağıda isimleri yazıyordu.Benim içki konusunda pek bir bilgim yoktu.Çağın'a doğru eğilip,kısık sesle konuşmaya başladım.
  "Benim pek bir bilgim yok.Ne yapacağım ?"
  "Bana bırak."
  "Tamam."
Ardıç'a baktığımda kaşları çatılmıştı.Çağın gorsonu çağırıp kulağına fısıldadı.
  "Meyve suyuyla karışık votka verin,şu gördüğünüz hanımefendiye."
Adam başını salladı.
  "Sen Çağın ?"
  "Chıvas Regal."
Garson kafasını sallayıp gitti.
"Ee.Turnuva birincileri kim?"
İrenin naif sesi kulaklarımıza doldu.
"Şu gördüğün benim tayfa."
Eliyle bizi gösterdi.
"Neden içmek için bahis ?"
Ardıç'a döndü bakışlar.
"Eğleniyoruz.Kasma bu kadar."
Berkan gülümsedi.
"Eğlence anlayışını geliştir tamam mı ?"
Göz kırptı.
"Başka zevklerim de var.Kızlar bu konuya müsait değil."
"iğrençsiniz!"
Sesli düşününce herkes bana doğru baktı.
"Oğlum kızlar var diline hakim ol."
Çağın araya girdi.
"Sevgilin sevmedi galiba."
Önümüze tek tek içkileri takdim etti.
"Başka isteğiniz efendim."
"Yok olursa, söyleriz."
"Peki efendim."
Garson yanımızdan uzaklaştı.
"Evet.Sevmiyor bu konuları."
"Hadi canım."
Cem araya girdi.
"Kızım,sen ciddisin değil mi?"
"Şaka yapar gibi yanım olduğunu görmüyor musun?"
Sinirlenmiştim.Olabilirdi.
"Oo.Sert.Sert kızları seviyor galiba Çağın."
Kahkaha atmaya başladılar.
"Kadınımdan uzak durun da işinize bakın."
Ardıç'a baktığımda viskiyi kafaya dikiliyor,Badenin kulağına bir şeyler fısıldıyordu.
"Mert'in kafa gitti bile."
"Oğlum,Gökte durur paslanmaz,suya düşer ıslanmaz."
Herkes kahkaha attı.
"Bu iyice uçmuş baksanıza."
Herkes güldü.İlk defa içtiğim için boğazıma sanki ateş topları geçiyordu.O kadar acı bir tadı vardı ki sanki bütün asitleri yumru yumru boğazımdan geçiriyorlardı.Bir bardağı içince midem bulanmıştı.
"Ben lavobayo gidip geliyorum Çağın midem çok kötü."
Elimle ağzımı tuttum.
"İyi misin?Geleyim mi seninle?"
Kafamı salladım.
"Tamam.Burada bekliyorum."
Kalkıp lovaboya gittim.Klozeti açıp,kusmaya başladım.Kapım açılıp,bir el saçlarımı geriye aldı.Kusmam bitince,zar zor nefes alıp sifonu çektim.Arkamı döndüğümde sırtım sert bir şekilde duvara çarptı.Bıçağın soğukluğu boğazımdaydı.
"Sakın,ses yapma.Seninle anlaşma yapacağız !"
"Sen kimsin?Bırak beni."
Adama baktığımda yeşil gözleri öfkeden siyaha dönmüş gibiydi.Boğazında kılıç dövmesi vardı.Saçları siyahtı.Sakalları yeni çıkmıştı.
"Beni iyi dinleyeceksin !"
"Seni dinlemeyeceğim.Bırak!"
"Dinlemeyecek misin?"
Elindeki bıçağı biraz daha bastırdı.
"Sana güzel tekliflerle geldim.Ben senin yerinde olsam dinlerdim.Senin yararına olur."
"Boğazıma bıçak dayayıp,beni tehdit ediyorsun ama bu yararıma öyle mi?"
"Evet."
"Ardıç beni burada bulursa,sana olacakları düşünemiyorum."
"Asıl ben sana şimdi olacakları düşünemiyorum.Ardıç benim saç telime dokunamaz."
Hafifçe gülümsedim.
"Sen kendini ne sanıyorsun ?"
Kaşları tekrardan öfkenin bedenine girmişti.
"Bu cesaret içtiğin votkadan sanırım.Ama yanındaki erkek arkadaşın akılıymış,sarhoş etmeyecek türde içirmiş seni."
"Çağın zaten akıllı biri.Seni de alt edecektir."
Kahkaha attı.
"Sen öyle sanıyorsun güzelim."
"Bana güzelim deme !"
"Ne o başka bir şekilde mi hitap edeyim ?"
"Ne istiyorsun benden?"
"Bana gerekli ipuçlarında yardımcı olmanı !"
"Neyden bahsediyorsun ?"
"Ardıç hakkında her şeyi bana anlatmanı.Haberi dahi olmayacak şekilde."
"Bunu yapmam !"
"Yapmazsın öyle mi?"
"Evet !"
"Neden?Yoksa onu seviyorum musun?"
"Hayır !"
"O zaman neden bana yardımcı olmuyorsun?Ödülün özgürlük olacak.İyi düşün aptal olma !"
"Sana yardım etmem,anlıyor musun?İhanet edemem !"
O sırada ayağımı erkekliğine geçirdim,şokun etkisiyle elindeki bıçağı düşürüp,elini orasına koydu.Acıdan inlemeye başladı.Yerde ki bıçağı kaptım.
"Yaklaşırsan koluna saplarım."
Bu korkak tarafım gerçekçi olmamda dalga geçiyor gibiydi.
"Seni aptal !"
Koşarak ilerledim,koridorda arkamı doğru dönüp bakacağım sırada ikinci bir başka bedene çarptım.Göz göze geldik.Gördüğüm tek şey şu an karanlıktı.

Can kuşlarım,yeni karakterleri karakter bölümüne ekledim.Seni,sizi sevdiğimi unutmayın.💕Hikaye sonunda süprizlere karşılaşacağız.

İPE ASILAN HAYATLAR (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin