Çaresizlik?Bu kelimeyi pek çok kez anlatmaya çalışsam da,bardağımda yarım kalan viski gibiydi.
İlk içişte acı tat veren sonra alıştıran.Zihnim,bu duygumla birlikte tökezliyordu.
Acı?Bir bedenin içinde hapsolmuştu ve çıkamadığı için mi,ruhu acıtıyordu?
Tek tek kelimeler yağıyordu gökyüzünden ve cümleler ardında bastığım topraklar haline geliyordu.
Bunları ruhum mu yazıyordu?Yoksa içimde yıllarca susturmuş olduğum geçmişim mi?Hangisi acı veriyordu?
Hepsi.Tek kurmuş olduğum bu cümleydi şu anlık.
Bu hayattan kim kurtarabilirdi ki?
Ardıç,gözümde bir seher gibi yarı bulanık şekilde canlanınca,boşta kalan elimi, avucunun içine alan biri vardı.
"Birini hayatına almak kolaydır,ama atmak zordur."
Annemin bu cümlesi,odamın kapısından araladığım krem renkte olan kapıdan zihnime cümleleri çarpıyordu.
Sayıkladım,sayıkladım onca söylemem gereken kişileri ağzımın içinde sayıkladım.
"Yürü,doğru eve pansuman yapmak lazım."
Kolumdan çekiştirince,bana çarpacak olan arabadaki adam kapıdan çıkıp,arasından bize bakıyordu.
"Hanımefendi iyi misiniz?"
Bana seslenen adama baktığımda,elindeki telefonundan bir şeyler yapıyordu.
"İyi,bir dahakine bu şekilde arabayı sürmeyeceksin,derdin ne senin lan adam öldürmek mi?"
Ardıç,kolumu bırakıp adamın yanına koşup,bebe mavisi renginde gömleğine yapıştı.Oturduğum yerden hışımla kalktım.
"Abi,görmedim elini çeker misin?"
Ardıç'ın yanına gidip kolundan çekiştirdim.
"Çekmiyorum lan,var mı diyeceğin?"
Ardıç,iyice sıkıp dişlerini birbirine sürttü.
"Bak,yaşın benden küçük sana zarar vermek istemiyorum."
Ardıç bu cümlesine karşı sırıtmaktan başka bor tepki vermeyince,adama doğru baktım.
"Taktığın gözlük,sanırım gözlerine uygun değil."
Adamın saydam olan hiçbir etrafında şekil veya çerçeve olmayan gözlüğüne baktım etrafı siyahtan gümüşe doğru gidiyordu.
"Ağzını burnunu kırmamı mı istiyorsun?"
"Ardıç,ben kötüyüm."
Bir anda elimi karnıma koydum çünkü bu işin sonu emniyette bitecekti ve bizim için iyi olmazdı.
"Israr edersen polisi arayacağım."
"Yok,bayım siz kusuruna bakmayın.Lütfen Ardıç kötüyüm."
Ardıç bir an bana doğru döndü.Elimi koyduğum yere baktı.
"Ne oldu?"
"O adamla kavgayı bitirirsen anlarsın."
İnleyerek dişlerimi birbirine bastırdım.
"Seninle işim bitmezdi,bu kızın başına iş gelmeseydi."
"Yürü git işine."
Adam sinirle sürücü koltuğuna yerleştirdi.Araba hareket edecekken Ardıç sinirle arabanın önüne yumruk geçirdi.Adam,uğraşmak istemediği belliydi ve son hızla oradan çekip gitti.
"Neyin var?"
Kolumu tutup,yüzüme baktı.
"Bilmiyorum,karsıklarım çok ağrıyor."
"Başına ne geldiğini anlatsan,ona göre fikir üreteceğim."
Ardıç,soluyarak baktı.
"Yürü eve."
Peşinden sürükleyince,attığım her adım daha çok yakıyordu canımı.İnleyecince bana baktı.
"Başımdaki türlü belalar yetmiyor,birde sen."
Aniden beni kucağına alınca baktım.Sanki oyuncak bebekmişim gibi, kucağında taşıyordu.Eve doğru gelip,zile bastı.Çenesi katı bir şekilde,zihni ise dalgındı ve büyük ihtimal bunu bana Eray'ın yaptığını düşünüyordu.
"Eray yaptı dimi bunu sana?O orospu çocuğu."
Kapı açılınca,kafamı salladım.
"Hayır,kaza dedim.O bana zarar vermedi."
Yalanlar tarafından soyutlanıyordum ve böyle olmak zorundaydı eğer Ardıç,Eray'a giderse bütün o kara bulutlar üstüne sağanak yağmur şeklinde inerdi.
"Minik kuşum bu halin ne?"
Göz mercekleri büyüyen Çağın'a baktım.Kapıyı o kadar sert kapatmıştı ki,o bile farkında değildi.
"Kaza yapmış,buna inanacak kadar aptal değilim ne yazık ki."
Ardıç beni yavaşça koltuğun üzerine bıraktı.
"Ne kazası?"
Çağın yanımdaki tekli koltuğa oturup beni süzmeye başladı.
"Öymen'e sor o bilir."
Soy ismimle hitap edince,kaşlarımı çattım.
"Minik kuşum ne kazası?"
"Boşver Çağın,kavga eden insanların mağduru oldum işte."
"Ne kavgası?"
Çağın kaşını kaldırdı.Ardıç,oturma odasından çıktı.Boşluğun ışık görmeyen tarafında düşmüştüm.İçim ruhumun öldürdüğü bedende cenaze kaldırıyordu.
Nefes almam,hayatım gibi kayıptı.Zehir saçan oksijen,ciğerlerimi öldürüyordu ve ben boşuna nefes alıyordum.
Başka bir şey daha tarif etmeye mecalim yoktu.Yaşadıklarım üstüme yullanmıştı ve insan kaldırabileceği kadar vardı.
Sol ayağımın ayak bileğini sallamaya başladım.Gözlerim oraya takılsa da,takıldığım tek yer orası değildi.
Boğazımdan aşağıya kaynar su iniyor gibi hissediyordum.İçim,ölmek ve korkmak arasında tercih yapıyordu.
Ardıç,beyaz kasenin içine koyduğu suya pamuğu bastırdı.İşini o kadar çok dikkatli yapıyordu ki,sanki tek bir hata beni ölüme sürükleyecek gibiydi.Sadece izlemek istiyordum bazen şu dilimin,alfabeyi unutmasını canımı yakan cümelelerin tam ağzımdan çıkacakken alzheimer olmasını istiyordum.
Gözlerimin sadece iyi anıyı görmesini,kalbimin sadece heyecandan teklemesini...
"Acıyor biliyorum,kim yaptı bunu sana?"
Alnıma batırdığı yerde kafamı çekip bağırdım.
"İzin ver de şu lanet yaranı temizleyeyim."
"Acıyor,içinde cam parçası kalmış olmalı."
"Cam mı kırıldı?"
Ardıç yüzümü sağa çevirip incelemeye başladı.Sıcak nefesi soğuk olan yüzüme çarpıyordu.
"Arsen cevap ver!"
Bağırınca,ona doğru baktım.
"Kaza işte.Kimse yapmadı."
"Bana yalan söylemen senin zararına,doğruyu istiyorum dudaklarından."
Mavi gözleri zehir saçan sıvı gibi bakıyordu.
"Doğru bu.Yalan söylemiyorum."
Yalan söylemiyor muydum?Şeytan görse, cehennemine kabul etmezdi.
"Bu alnı, oturduğun yerde vurdun öyle mi?Buna inanacak kadar aptal değilim."
Pamuğu yavaşça oraya vurunca,yoğun erkek parfümü burnuma doluyordu.Ardıç'ın adem elmasının biraz daha altında olan benine doğru baktı.Çok küçükte değildi,çok büyük de olduğu söylenemezdi.Dişlerimi sıkıp,gözlerimi kapatıyordum her pansuman yaptığı darbeye karşı canım çok yanıyordu.
"Bu pansuman bitince anlatacaksın minik."
"Kaza diyorum Ardıç,anlamıyor musun?"
Sinirim zaten çok gergindi ve neden aniden patlayınca Ardıç,öylece dona kalmış bana bakıyordu.
"O zaman açıkla madem kaza?"
"Kavga ettikleri zaman taş karşı tarafa fırlatacakken,çocuk kaçınca ben ne olduğunu anlamadan isabet etti kafama."
"Ben gelmesem araba çarpıyordu ve dalgındın."
Soğuk nefesi yüzüme çarpıyordu.
"Görmedim.Sonuçta şok yaşadım bir an alnıma isabet edince."
Ardıç,kaşlarını çatıp bir iki dakika öylece yüzüme baktı.Derin nefes alarak kafasını sola doğru çevirdi.
"Umarım doğruyu söylüyorsundur."
Yara bandını açıp alnıma bastırdı.
"Neden yalan söylesin?"
Çağın'a doğru baktım.
"Gözlerini kaçırıyor çünkü ve tırnaklarını avuç içine batırıyor."
Çağın avucumun içine baktı.Tırnaklarımı batırırken gözlerimin içine bakıyordu.Tırnaklarımı aniden avuç içimden çektim.
"Hayır,yalan söylediğim falan yok."
Yutkunmaya çalışıyordum.Ardıç'ın çenesi kapkasatı kesilmiş,sadece aramızdaki sessizliği dinliyordu.
"Sana sıcak bir şeyler getireyim,kendine gelirsin.Hiç iyi gözükmüyorsun."
Kafamı olumlu bir şekilde salladım.
"Çok iyi olur."
Çağın gülümseyerek oturma odasından çıktı.
"İçinden bir şey olmadığına emin misin?"
Ardıç,yara olan kısma değdirince,bağırıp kafamı geriye attım.
"İçinde parça var."
"Ne yapacağız peki?"
Çağın'nın sesini duymakla beraber,ona doğru baktım.Elindeki siyah,üzerinde beyaz yazılar yazan bardağı bana doğru uzattı.
"Buraya doktor çağırmam şart,durumu izah edeceğim."
Oturduğu yerden kalktı.
"Gerek yok,sadece dokunulduğunda acıyor zaten."
"Bunu sana sormadım,bana soruldu ve ben cevap verdim."
Malzemeleri sert bir şekilde kutuya koydu.
"Tanıdığın biri var mı bu civarda?"
Çağın kaşını kaldırdı.
"Benim yarış yaptığım çocuklardan birinin,babası sağlıkçı bu işi o halledebilir,diye düşünüyorum."
"Onlardan yardım mı alacaksın?Kendi ayağımla götürürüm daha iyi."
Çağın koltuğa doğru oturup,ellerini göğsünde birleştirdi.Kızgınlığı hala geçmemişti onlara karşı.
"Kapa çeneni.Ben işimi bilirim."
Elini dar olan pantolonun cebine koyup,telefonunu çıkardı.Odadan çıkınca,Çağın yerinden kalkıp yanıma geldi.Alnımı incelemeye başladı.
"Bana doğruyu söyle minik kuşum.O şerefsiz yaptı değil mi?Bak Ardıç'a söylemem.En son onun yanındaydın.Tehdit mi etti seni?"
Eray ellerini dizlerinin üzerinde birleştirdi.Siyah uzun saçlarını geriye yatırıp,gözlerimin içine dikkatlice bakıyordu.Karanlık,ruhumu geçmişimle birlikte hapsetmişti.İçinden çıkamadığım kör geçmiş kuyusu,içinde duygularımı aç susuz bırakıyordu.
Hep ihtiyaçım olan sevgi öğününe ihtiyacım vardı.
Aralarda kurulan bağ önemi,hayatımdan esip geçmişti.Kapı aralıktı ve hayalet gibiydi bedenim, kimsenin fark edemediği...
Yattığım yatak bile,kışın yağan kar taneleri gibi ruhuma konuyordu.Üşümüş olan bir tarafım her vardı.Yaşadıklarım soğuk bir yel gibi,duygularımın kanını donduruyordu.
İyi değildim,bu beden iyi değildi bu ruh iyi değildi,bu psikoloji iyi değildi.Bunları hissetmeme ve düşünmeme rağmen ne söyleyebilirdim ki?
"Hayır,gerçekten kaza Çağın.Ardıç'a anlatmayacağından zaten eminim."
Ardıç, içeriye girdi.
"On dakikaya burada olur."
"Biraz dinlenmek ister misin?"
Çağın yanımdan ayrılıp tekli koltuğa oturdu.
"Doktor işini bitirsin,sonra ne yapıyorsa yapsın."
Ardıç elini beline koyup,kaşlarını çattı.
"Zaten,bende öyle düşünüyordum Çağın teşekkür ederim."
Elimdeki kahveyi yudumladım.
"Polis falan olay yerine gelmemiş iyi ki,senin ifaden alınsa olay nereye doğru giderdi haberin var mı?Hiç dikkatli değilsin,başına bir iş bile gelse beni aramıyorsun."
Sağa sola gidip, bağırıyordu.
"Neden ha?Ne diye zarar mı gelsin istiyorsun kendine,ben yapayım."
Saçlarını çekmeye başladı.
"Niye bu kadar aptalsın?!"
"Bana hakaret edip durma,orada senin yapacağın bir şey yoktu ayrıca nereden bilebilirdim?"
Kaşımı havaya kaldırdım.
"Sonrasında arayabilirdin Arsen."
İsmimi dudaklarından telafuz edince,kıvrılan dudaklarına doğru baktım.
"Tamam abi,şu an bu vaziyette ve iyi olacak."
Çağın,ortamı yumuşatmaya çalışması hoşuma gidiyordu.Ardıç'ın aksine daha ılımlı ve daha soğuk kanlıydı yerine göre.O sırada zil çaldı.Ardıç,odadan çıktı.
"Oraya dikiş atacak büyük ihtimal,acıya dayanıklı mısın?"
Çağının bu sorusuna geçmişimi yapıştırmak istesemde,yutkundum.
"Aslında acıyı pek sevmem, vücudumda hastalık bile olsa ona bile tahammül edemiyorum."
Çağın gülünce içeriye doktor girdi.
"Ne değişik kızsın."
Saçları ağırlaşmış adam içeri girdi.Üzerinde krem,her türlü renkte çizgileri olan gömleği ve altında kot pantolon vardı.Elindeki sağlık çantasını masanın üzerine koyup, gözlüğünü düzeltti.
"Evet,küçük hanım alnınızda cam parçası varmış, yalnış bilmiyorsam."
"Evet, özellikle şu bölge."
Ardıç alnımı gösterdi.
"Ben orayı temizledim ama ne kadar iyi oldu emin değilim.Bir bakın isterseniz."
"Evet."
Adam derin nefes alarak,beyaz eldivenlerini damarlı olan ellerine geçirdi.Kutuyu yavaşça açıp gerekli malzemeleri çıkardı.
"Uzan,sen buraya küçük hanım."
Elindeki makas,iğne,cımbız ve ipliğe baktım.Gazlı beze bir şeyler sürüp o bölgeye sürmeye başladı.
"Dikerken hissedecek miyim?"
"Yok."
"Ama ben kana bakamam."
"Gözlerini kapat."
Yutkunarak yaslandım.
"Panik atağım,büyük ihtimal açarım."
"Biri gözünü kapatabilir mi?İşim de var."
Ardıç üfleyerek kafamı göğsüne bastırdı.Elimi beline sıkıca sarınca,Ardıç bunu anlamış olacak ki,saçlarımı okşamaya başladı.
"Sakin ol minik.Bitecek en fazla on dakika."
Alnımı hafif açık bırakıp,gözlerimi kapattı.Adam işini halledip,dikince dişlerimi sıkıp bitmesini bekledim.
"Bitti küçük hanım."
Gözlerimi açıp,Ardıç'a baktım.
"Bu kadar işte."
Elimi alnıma götürüp sarılan bezi yokladım.
"Demek benim keratanın arkadaşı sensin."
"Evet efendim."
"Bu kız kız arkadaşın mı?"
Ardıç bana bakıp, çenesini kaşıdı.Ona doğru dikkatlice baktım.
"Evet."
"Yakışıyorsunuz."
"Teşekkürler."
Ardıç gülümseyince,gamzelerine baktım.
"Neyse ben gidiyorum."
"Tamam efendim yolcu edeyim."
Adam gülümseyip onaylayıp oturma odasından çıktılar.
"Odana geç dinlen,şu yorgunluğuna bak."
"Sadece ben yorgun değilim Çağın."
Çağın yanıma gelerek,omzumu sıvazladı.
"Hadi minik kuşum,uyu sen."
Kalkıp omzuma girdi.Ardıç içeri girdi.
"Ne oldu?"
"Dinlenmeye ihtiyacı var."
"Yürüyebiliyor."
Ardıç cebinden sigara paketini çıkarıp koltuğa doğru oturdu.
"Hadi minik kuşum gidelim.Dinlen sen."
Odaya doğru gidip, ilerlemeye başladık.Odaya girip yatağa yavaşça yatırdı.
"Ben çıkıyorum."
Battaniyeyi üzerime serip,makas aldı.
"Hadi güzelim,uyu."
Çağın yanımdan ayrılıp kapıyı kapattı.Göz yaşı?Acizlik miydi?Yoksa yıpranış?Ağlamak ruhun aynasıydı.Bütün duyguların aksine,paramparça eden bir duyguydu ve ben artık yorulmuştum.
Yoruldum artık bu kelimeyi kullanıyordum.İnsanların nankörlüğünde boğulmuştum çoğu gece.Kapanmayan bir geçmişin,kapanmayan insanları olacaklardı.
Ve ben ruhumu teslim etsem bile,affetmeyecektim.
Yalnızlığım,azrailleri olacaklarına yeminliydi...
Düşünüp duruyordum ne istiyordu ki hayat benden?
Ne alacaktı boş olan bir bedenden?
Hangi ruhun kaybı,bir çok haksızlığı kurtaracakti ki?
Ne kadar umrundaydım?
Ne kadar da dinlenmeyecektim?
Bunu aslında on yedi yaşımda öğrenmiştim,küçükken kuzenlerimin beni oyuna almayışları,o soğuk duvarlar arasında oyuncaklardan nefret edişim düşüyordu göz kapaklarımın içine.
Kıskanarak baktığım,o mutlu insanlar nasıl oluyordu da böyle güzel gülümseyebiliyordu?
Psikoloğum "Bu yaşta bu kadar düşünce çok fazla ve ağır."
Dediğini hatırlıyordum o renksiz duvarların,beyaza açan kapının ardından babama söyledikleri.
Ve delirdiğimi düşündüğümde ise kuzenimin bana
"Sen delisin."
Diyerek hayatımdan soyutlamasıyla başlamıştı kendime karşı nefretim.
Ve ben istesemesem de bu nefretten kurtulamıyordum.
Ruhumun içindeki büyümeyi unutan kız çocuğu,hayattan nefret ediyordu.Battaniyemin altındaki siyahlık üstüme toprak gibi örtülmüştü.Uyuyamıyordum,geçmişim her seferinde göreviymiş gibi hatırlatıyordu.Bunları atlamam için birine ihtiyaç duyuyordum.Normalde böyle zamanlarda ailemin veya kardeşlerimin benim yanımda olmaları gerekirken,ben ruhumla bedenimi bu şekilde avutuyordum.
"Uyudun mu minik?"
Ses çıkarmadan öylece kırpmadayarak dursam da,ele verecekmişim gibi hissediyordum.Aniden pikem açılınca Ardıç,çıplak olan gövdesi ile bana bakıyordu.
"Uyumaya çalışıyorum."
Gözlerim karsıkların hemen altında olan elleri bağlı kadın dövmesine kaydı.Buna daha önceden fark etmeyişime şaşırsam da,çok fazla bakmadan Ardıç'ın mavi gözlerine odaklandım.
"İstiyorsan destek alalım.Eve psikolok çağırabilirim."
"Bunu kendim başarmam lazım,zamanında babam çok götürdü ve işe yaramadı."
"Nasıl yani tedavi mi gördün?"
"Hiç iyi değildim,her şeye takılıp kalıyordum duygusal anlarım ve evden sıkça kaçışlarım."
Ardıç yüzüme dikkatlice baktı.
"Yoksa evden kaçmandaki sebep psikolojik sorunun muydu?"
"Aslında değil,babam çok ağır derecede sinir ve ruh hastası."
"Derken?"
Ardıç'ın dikkatini çektiği belliydi.Gözleri yüzünün her bir zerresine bakıyordu.
"Babam,zamanında çok hayatı için mücadele vermiş öyle bir adamdı.Ama annesi,sürekli üzerine yürür yaptıklarından tatmin olmadığı için bu hale geldi."
Ardıç'ın kalkıp inen göğsüne,ve aralıklı olan dudağına bakıyordum.Şaşkınlığı yutkunmasına neden olsa da,birbirimize sadece bakıyorduk.
"Annen?"
Yutkununca boğazındaki küçük bene odaklandım.
"Annem."
Derin nefes aldım.
"Annem sadece babamı umursardı.Onu çok severdi işi gücü babamdı.Bana nasılsın bile demedi bir gün."
"Gerçekten mi?"
"Evet."
"Suçluyorum aslında annemi ve babamı,çocukluğum dünyaya hiç uğramamış gibi sanki,hatırlamıyorum bile.''
Boşluğun içinde yuvarlansam bile,ölümcül bir yara almıyordu.Canımı yakan geçmiş,canımı acıtıyor ve kalbime saplanıyordu.Ardındaki tarif edilmesi güç olan duygum,sol yanıma düşen parçası öldürüyordu nefes aldığım her dakikada.
"Beni şimdi anlıyorsundur."
Yutkunacakken,başını yere doğru eğdi.
"Neyi?"
"Geçmişi acı ile dolu olan ve ailesi kalbinde yara olan insanın asla gülemeyeceğini."
Ardıç'a baktığımda kafası hayata karşı küs kalan çocuk gibiydi.Sanki cümlelerini en sevdiği romandan alıp konuşuyor gibi havası vardı.
"Acı sona erer mi?Yani bu geçmişi kurcalamasak bile mutlu olacağıma dair garanti verir misin?"
Gözlerim ne halde,bir duygunun katili oluyordu bilmiyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/177552364-288-k79c9e7.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPE ASILAN HAYATLAR (DÜZENLENİYOR)
Novela JuvenilHayattaki herkesin,belki sahip olduğu yada sahip olmak için imrendiği birileri vardır.Herkesin silmek istediği bir geçmişi yada öldürmek için cesaret bulamadığı gerçekleri vardır.Gözünüzü kapattığınızda hatırladığınız iyi veya kötü giden her şeyi ka...