Bölüm 19

181 32 45
                                    

        Şehre gökyüzünü  karabulutların kapladığı bir zamanda vardılar. Rehinken bir daha dönemeyeceğini düşünerek, kalbinde vedalaştığı ülkesine  inerken kendini tühaf hissetti. Sonbaharın yağmurlu  günlerinden biriydi, her zamanki gibi rüzgar vardı. Hafiften esen rüzgar denizin kokusunu yüzüne sürdü. Cemal'in gelişiyle sevinen bulutlar sevinç gözyaşları döküyorlar gibi ses çıkarmadan hazin hazin ağlıyorlardı. Ama onun bu yarım halini görünce de rüzgarla birleşip isyan çıkarmış gibi birbirine girdiler. Asi rüzgar  bulutları sürükleyerek birbirine çarptı. Ansızın gökyüzü karardı, şimşek çaktı, yağmur yerini sağnağa bıraktı. 

 Havaalanından ambulansla hastaneye götürüldü. Kendi çalıştığı hastanenin kapısından sedyeyle geçirildi. Doktor arkadaşları ve hemşireler güzel yüzlü, yüceboylu, ela gözlü Cemal'in kendi hastanesine böyle gelişini onu karşılayan rüzgarla, yağmurun selamını tamamlamak istercesine  ağlamaklı, sevinçle karışık, hüzünle  karşıladılar. Herkes acil kapısına dizilmiş, ona gülümser, fakat yaşlı gözlerle bakıyordu.  Elini  sıkan, saçlarını sıvazlayan baş hekimin babacan tavrından etkilenen Cemal, göz yaşlarına engel olamadı.   Sedyeyi içeri aldılar. Cemal, gördüğü manzara karşısında şaşırıp kaldı.  Büyük büyük çiçek demetleri ile süslü hasta odası ünlü  bir  pop şarkıcının odasını  andırıyordu.  Kendisini tutamadı  serum takılmış elini yukarı kaldırdı.

"Çok teşekkür ederim, hepinize teşekkür ederim" dedi. "Beni bu kadar sevdiğinizi bilmiyordum. Oradayken;  'burada ölürsem kimsenin umurunda olmaz, üzülmez kimse'  diyordum. Size haksızlık etmişim, yanılmışım, affedin beni.

 "Evet, evet" dedi baş hekim:

"Doğru, yanılmışsın, bizim içn ne kadar kıymetli olduğunu anlamaman çok kötü olmuş.  Af dilemeye gelince,  suç bizde.  Sana, birbirimize, bu sevgiyi aktarabilmediğimiz için hepimizde. Ölümün kaşla göz arasında olduğunu bilmediğimizden bir birimize sevgimizi anlatmıyoruz,  göstermiyoruz, birbirimize iyi davranmıyoruz. Başarılarını kıskanıyoruz birbirimizin. Bir şeyi anlamıyoruz: Biz hepimiz ayrı ayrılıkta kıymetliyiz doğru,  ama birlikte daha da kıymetliyiz. Bedenimizdeki organlarımız gibi;  yüreğimiz kıymetli, akciğerimiz önemli, böbreğimiz daha  önemli, karaciğerimiz hepsinden önemli.  Bağırsaklarımız, midemiz, beynimiz, gözümüz, ağzımız...yalnız başına hiçbir işe yaramayan organlarımız  biraraya gelince bizi  insan yapar. Biz de öyle; Eczacımız, Cerrahımız, Terapistimiz, Ortopedistimiz, Oftalmologumuz,  Ürologumuz, Anestezi  uzmanımız ayrı ayrılıkta önemli kişiler doktorlar, ama birlikte hastane oluruz insanlığa-hastalara  hizmet ederiz! "dedi  gururla, genç doktorlara, hemşirelere baktı ve devam etti.

"Hepinze teşekkür ederim, iyi ki varsınız, unutmayalım ki biz  şifa dağıtmakla görevlendirilmişiz. Vazifelerimizi yerine getirmesini bilirsek, hastaları kurtarırız, o zaman insan oluruz.  Ellerimiz, beynimiz, gözlerimiz, nefesimiz o zaman boşuna çalışmaz, bir işe yarar.  O yüzden  kendimize iyi bakmalıyız; ellerimize, kalbimize, ciğerlerimize, gözlerimize, beynimize-aklımıza iyi bakmalıyız ki bir işe yaraya bilelim. Biz seçilmiş insanlarız,  bunu unutmamamız gerekiyor. Kendimiz ne durumda olursak olalım, bize verilen bu görevi yerine getirmek için dimdik ayakta durmalı ve durmaya çalışmalıyız. Bizim hastalanma lüksümüz yoktur. Odur ki güzel adam, oğlum, Doktor Cemal, bu kadar dinlendiğin yeter, biran önce iyileşmene bak, hastaların seni bekliyor." dedi ve yüzünü diğerlerine dönüp "hadi, hepiniz  iş başına Cemal'i de rahat bırakalım dinlensin, uzak yoldan geldi." dedi ve çalışanlarla beraber odayı terk etti.

Baş hekim Cemal getirilmeden önce ona fakslanan belgelerle tanışmış durumundan haberdardı. Onu uzun bir tedavi süresinin  beklediğini biliyordu. İnternet üzerinden yaptığı konferansta oradaki  doktorların  izlediği tedavi yöntemini devam ettireceklerini, aynı yolu izleyecekerini konuşmuşlardı. Cemal'le baş hekim kendisi bizzat ilgilenecekti. 

Uzun tedavi süresi ardından taburcu edilmişti. Yürümesi düzelmiş, asayı bırakmıştı. Elleriyle ise kavgası hala sürüyordu. Onu da yenebilirse önceki hayatına geri dönebilirdi. Doktor yaralanma sonucu  sinirde travmayla oluşan kırık veya kopukların yeniden dikilme durumuna bağlı  sinir yaralanması ve sinir sıkışması oluştuğunu söyledi. 

 "Ellerin  mesleğini sürdürmen için sana gereken en değerli organdır. Onu tedavi etmeye çalışacağız, bu dönemde amacımız  senin  tekrar yaralanma öncesi fonksiyonel aktivite düzeyine dönüşünü sağlamaktır ve bu nedenle  bir an önce rehabilitasyon sürecine başlamamız   gerekiyor. Tedavi sürecinin uzun olduğunu ve sabır gerektirdiğini sen de biliyorsun. Tedavinin bu konuda uzmanlaşmış doktor ve fizyoterapistler tarafından yapılacağını bilmeni istiyorum.  Bu işle bizzat kendim ilgileneceğim. Senin de çabanla bunu başaracağız, yeter ki iste", dedi doktor Halis Veliyev. Ve yeniden ameliyat yapılması gerektiğini  söyledi. Cemal da düşüneceğini söylerken  ameliyattan kaçmayı sürdürdü.  Düzelmeyeceğini, daha da kötüleşeceğini düşünüyor, o yüzden kararını geciktriyordu.  Bir an önce ameliyat olunması gerektiğini bilmesine rağmen günü güne satıyordu...

"Artık bir işe yaramamanın acısına, üzüntüsüne dayanamıyorum. Hayat öyle sıkıcı geliyor ki baktığımla bıktığım arasında kaldığımı fark ediyorum.

Evet işte bu, diyorum, işte bu: Hayat ne yazdığımda, ne baktığımda, ne gördüğümde, ne küstüğümde, ne incindiğimde, ne de ayağımı bastığı yerdeymiş. Hayat ellerimdeymiş, ellerimde, parmaklarımın ucunda. Bu bedenimin tek parçası, çalışmamakta direniyor, aklıma karşı geliyor. Yapmak istiyorum, ama yapamıyorum. Aklım ne yapabileceğimi biliyor, gözlerim yanlışları görüyor, ama ellerim bana karşı geliyor. Tek bir uzvum sadece titriyor ve bu titreme korkudan titremeyle aynı değil. Korkunun olayın bitmesiyle geçtiğini görürsün ve rahatlarsın, ama bu öyle bir şey değildir. Bu titreme, tek bir titreme bir insanın ölümüne, hayattan kopmasına sebeb olabilir. Hayatım ellerimden asılı duruma geldi ve ben ölümle kalım arasında bilindik bir yerden bilinmezliğe kaydım. Umutsuzum , umudumun umudu kırılmış.  Artık ne ben geleceğin, ne de gelecek benimdir. Artık bir sabahım yok, ne açacak güneş beni sevindirir, ne de ay. İstediğimi yapamamam, özlemim ve ben- yaşadığım bu dramın  kahramanları, makinemsi hayatımın monoton süresinde benliğimin devinmesi ile, karmaşaya dönüşmüş beynimde sürekli çalışıp duran motordan çıkan sesler gibi devamlı aynı şeyi tekrarlayıp duruyor. Kafamın içinde bir birine karışmış sesler içinde işime yarayan iki kelimeyi duyuyorum sadece birisi; artık yaşam yaşanılacak gibi değil, diyor, diğeri ise hayatımı değiştirmemin gerektiğini söylüyor."

Kalemi masaya bıraktı. Sağ elini açarak avucunu aşağıya bakacak şekilde tuttu bir süre. Elinin titremesine baktı, diğer eliğle titreyen elini avuçladı. Ellerini birbirine kenetledi. 

"Yapabilirsin, iyileşe bilirsin, bir ameliyat daha, güvenmen lazım, nasıl sana güveniyor canlarnı emanet ediyorlardı sen de güveneceksin ve her şey bitecek, yine eskisi gibi olacaksın. Hastalara umut olacaksın." dedi. Ellerini ayırdı. Sağ elini birkaç kez açıp kapadı, gözlerini yumdu. Başka şey düşünmek istiyordu. Bu stresin ona iyi gelmeyeceğini biliyordu. Önünde uzun bir süreç vardı, bu süreci değerlendirmesi gerekirdi. Bu sıkıntısını atlatması lazımdı.  Onun zaafından beslenen kötü düşünceleri aklından çıkarması gerekirdi. Amacına ulaşmak için araç-ameliyat gerekliydi. Daha da doğrusu onun için, gideceği bu yolda araç amaçtan da önemliydi.

İstemenin getirdiği sapkınlık ve acelecilik amacına ulaşmasına engel olabilirdi. Her şeyden önce sabır gerekirdi. Gözlerini kapadı, açtı. 

"Ne var?" dedi "gözlerimde. Şimdi ne var? Öfke mi, keder mi, umutsuzluk mu, acelecilik mi, yetişememe duygusu mu? her şey var sadece bir şey yok  ihtiyacım olan bir şey.Peki, neye ihtiyacım var  "sabra, belki de sabırdan doğan gülümsemeye, rahatlamaya, inanca, evet, inanca. İnanmam lazım, inanırsam, yine aynısı olacağım. Bu parmaklarım yine çoğu kişini hayata döndürecek, tuttuğum neşterler elimde titremeyecek , evet, evet aklımın söylediğini ellerim yapabilecek." dedi. Önce kendisini inandırmalıydı.

"Sabır" dedi "ya sabır, sabır be Cemal, herkese teklif ettiğin sana da gerek, bak bakalım, işine yarayacak mı?"

Doktor Cemal bir sevda hikayesi(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin