Bölüm 25

152 28 39
                                    

 Cemal, annesi hastaneden neden böyle erken dönmesinin sebebini sormaya fırsat bulamamış   hızla odasına geçti.

 "Oğlum neyin var, hasta mısın yoksa?" 

"Bir şeyim yok, sadece yorgunum, dinleneceğim. Beni rahatsız etmeyin" diye sert şekilde kapının ardından ona seslenen annesini uyarınca, Gülnar Hanım da bir şey söyleme cesareti bulamayıp mutfağa geçti. 

Cemal odaya girip kapıyı ardından kilitledi. Kendini yatağa attı. Gözlerini tavana dikip bir süre öyle kaldı. Aklına bir şey gelmiş gibi  aniden kalkıp odayı karıştırmaya başladı. Komodini, çekmeceleri açtı, kapattı,  şifyoneri  altüst etti. Aradığı şeyi bulamayınca annesinin aldığını  zannedip kendi kendine söylendi; 

"bir şeye de dokunma, bırak durduğu yerde dursun. İnsan bir sorar, sonra alır." diye sinrli sinirli konuşarak mutfağa geçti.  Gülnar Hanım mutfakta bulaşıkları yıkamakla meşguldu. Oğlunu karşısında görünce;

"acıktın mı oğlum, sana yemek hazırlayayım mı?" diye sordu. Belli ki  Cemal'in aklı başka yerde idi annesini duymadı bile. Aradığını onun  götürdüğüne emin bir tavırla   direkt sordu; 

"nereye koydun?" 

"Neyi, nereye koydum."

"Kutuyu, beyaz kutuyu, düne kadar dolapta duruyordu."

Gülnar Hanım oğlunun telaşlı halinden  endişelenip;

 "önemli bir şey miydi? Yoksa evrak falan mıydı? Bir bakayım" diye odaya gitmek için ellerini kuruladı. 

"Hayır anne, ıvır zıvır yığdığım bir kutuydu. Sen aldıysan yerini söyle."

 Annesi oğlunun bu tavrından  alınsa da belli etmedi. Kaç gündü Cemal'in halinden endişelenip dururken, kendini düşünemezdi. Onu sakinleştirmek amacıyla; 

"biliyorsun, senin eşyalarına izinsiz dokunmam. İyice düşündün mü, belki yerini unutmuşsundur."

 Cemal hiçbir şey söylemeden geri döndü. Gülnar Hanım elindeki bezi lavaboya bırakarak sandalyeye çöktü.

"Bu çocuğun nesi var acaba, kaç günden beri böyle.'   dedi kendi kendine ve bir ah çekip ardından 

"Allah sonunu hayır etsin" deyip işine döndü. 

Cemal  odasına dönerek kutuyu yeniden aramaya başladı. Bir süre aradıktan sonra,  dolabın üst raflarının birinde köşeye itilmiş  olarak buldu, alıp yatağın üzerine koydu, kendisi de yanına oturup, hazine bulmuş gibi alelacele açtı. İçindekileri çıkarmadan önce kapıya baktı. Kapı  aralıktı. Kalkıp kilitledi,  sonra yatağa oturup anılarını sakladığı kutuyu açtı. Bir sürü resmin ve kalın bir defterin bulunduğu kutuda, bir siyah kemerlli sportif saat, bir de kalem vardı. Onları geri  bırakıp defteri eline aldı. Tek tek sayfalarını çevirdi. Sayfaların birinde tarih düşmüştü;

1999 15 Ekim. saat 21:30. 

Altında  düzgün ve özenle yazılmış bir yazı vardı.

"...Kızıl kıvırcık saçları rüzgarla savruluyor, güneş gibi parlıyordu. Bembeyaz saf suratında ışıldayan boncuk gözlerinde kendimi gördüm. 

'Sen  benim kısmetimsin'  dedim.  Farkında olmadan sesli söylemiştim. Beni duymuştu. Hiçbir şey söylemedi, gülümsemekle yetindi. Arkasını dönüp gitti. Biliyordum, benim de gelmemi bekliyordu. Ama ben  gitmedim. Neden öyle yaptığımı bilmiyorum.  

   Akşamı nasıl geçirdiğimi bilemedim. Sabahı gün erkenden  Universitenin kapısına dikildim. Kimsecikler gelmemişti. Birileri benim bu kızı beklediğimi fark edecek diye çok utanıyordum. Ama yine vazgeçmedim. Arada beklediğim yeri değiştirdim. Mesela  Universiteye giden yolun sağ tarafında durmuştum, sol tarafına geçtim. Daha sonra otobüs durağında bekledim biraz. Metro çıkışına dikilen gözlerimin o kadar insanın içinden onu seçemeyeceğini düşünüp, oraya gittim.

Doktor Cemal bir sevda hikayesi(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin