Hemşire uzun süren ameliyatın ardından odasına dönen Cemal'e bir misafirinin uzun süredir onu beklediğini söyledi ve
"İsmini söylemedi ama siz onu tanıyormuşsunuz, ben de ayıp olmasın diye odanıza aldım." diyerek ilave etti. Hemşire öyle söyleyince, Cemal misafirinin kim olduğunu merak ederek aceleyle açtı kapıyı. Anna güzel gülümsemesiyle karşısında duruyordu.
"Anna, bu sen misin? Gözlerime inanamıyorum. Hoş geldin, seni buralarda göreceğimi tahmin etmezdim."
"Hoş bulduk. Ama ben seni bekliyordum oralarda, bir gün gelir beni görmeye diye. Sen tahmin bile etmiyorsun. Yoksa seni unutacağımı mı sandın?"
Cemal yerine oturdu. Onu görünce ayağa kalkan Anna'ya da oturmasını, rahatsız olmamasını söyledi ve devam etti.
"Gelecektim, gelecektim de olaylar üst üste geldi, o yüzden gelemedim, biliyorsun işte."
"Alınma canım, öylesine söyledim."
"Alınmadım, aslında doğru söylüyorsun, gelmesem de bir telefon edebilirdim. Hep sen aradın beni. Kabul et, vefasız çıktı arkadaşın."
"Hayır efendim, benim arkadaşım vefasız falan olamaz, mutlaka bir sebebi vardır aramamasının."
"Beni boş ver. Sen nasılsın? Sergey nasıl, Alisa, annen nasıllar?"
"İyiler."
"Onlar da buradalar mı?"
"Evet, annem gelmedi ama Saşa ile Alisa burada, hep beraber geldik. Bakü'de gezdirirsin bizi artık."
"Gezdiririm tabii, neden olmasın. Daha önce hiç gelmedin değil mi buraya?"
"Hayır, ben ilk kez geliyorum. Ama Saşa gelmiş yıllar önce. Şehrin çok değiştiğini söylüyor."
"Evet, çok hızlı değişti şehir."
"Neyse, şehri filan bir yana bırakalım, toparlana bildin mi sen? Daha iyi misin? Geçen telefon ettiğimde 'hala kendimle savaşıyorum' diyordun."
"Bilmiyorum be Anna, nasıl olduğumu ben kendim de bilemiyorum. Ama iyi olacağım. Mutlaka iyi olacağım. Sen söyle bakalım, İşler nasıl gidiyor, Sergey'le mutlu musun?"
"Evet mutluyum, hem de çok mutluyum."
"Aman, nazar değmesin."
Anna elleriyle saçlarını arkaya atarak edayla:
"Maşallah." diyince
Cemal kahkahasını tutamadı.
"Evet Maşallah."
Cemal bir şey hatırlamış gibi gülmeyi kesip,
"benim gibi ev sahibine ne demeli. Onca yoldan misafirim gelmiş bir çay bile ikram etmiyorum." dedi, elini telefona götürüp çay söyledi. Söylerken 'misafirim var ona göre, he bir de çay keklikotulu olsun ' diye de ilave etmeyi unutmadı. Anna
"gerek yoktu çaya filana, su yeterdi " dese de Cemal artık çayı sipariş etmişti.
Az sonra limon, cennet elması reçeli ve çikolata, bir de nefis kokulu çayla dolu tepsiyi getirdiler. Anna çikolatayı görünce gülümsedi. Cemal çikolatlardan birini eline alıp;
"Sizin oranın mahsulu buralarda çok sevilir."
"Güzel değil mi?"
"Evet."
Anna çayın tadına bakar bakmaz;
"çok güzel, tıpkı tarif ettiğin gibi. 'Dağlar gibi kokuyor, sıcaklığında bile serinlik var.' Yorgunluğumu aldı götürdü. Nasıl diyordunuz? Keklikotulu çay"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktor Cemal bir sevda hikayesi(TAMAMLANDI)
Misterio / SuspensoÖnceleri acılara dayanamadıkları için ağlıyorlardı, şimdi de ağlamadan duramadıkları için. Şimdi sıra geldi "Doktor Cemal'"e Keşfedenlerin dikkatini çeken ve bitirmeden bırakmadığı bir hikaye olduğunu söyleyebilirim. Doktor Cemal iç çatışmalarında...