Afik Bey karısının yanlış duyduğunu düşünse de sabaha kadar uyuyamadı, karısını uyandırmamak için salona geçip kanepeye uzandı.
"Yok hayır, Ahmet bunu yapmaz kendine. Yok\ yok bunu yapacak adam değildir" diye kendi kendine söylenip durduysa da içinden bir his onun bunu yaptığını söylüyordu.
Cemal de aynı durumdaydı. Babasının üzüleceğini bildiğindenannesine göz kırparak;
"annem yanlış anlamıştır" diye onu teselli etmeye çalışsa da, bunun gerçek olabileceğini hesap ederek, yatak odasına geçer geçmez, interneti açıp saytları araştırmaya başlamıştı. Bir şey bulamayınca da aynı haberi baştan sona izlemiş, nihayet haberin son dakikalarında Ahmet Bey'in intiharı haberini geçtikleri kısma rastlamıştı. "Tural mutlaka gelir" diye kendi kendine konuşunca, ardından "ne zalim adamsın, adam intihar etmiş, sen kendini düşünüyorsun" diye kendini azarlamıştı da. Ama yine "ne olur olsun, yarın gitmem lazım" deyip yatağına yatmış sabaha kadar yatağında dönüp durmuştu.
Cemal sabah ezanıyla kalkıp bavulunu toplamaya başladı. Bu arada da babasına söyleyeceği bahaneyi düşünüyordu ki salondan sesler, tıkırtılar geldiğini fark etti. Dışarı çıktı. Babasıydı, kalkmış, kahvaltı masasını hazırlamakla meşguldu. Cemal sabahın köründe çay koyan babasına; "hayırdı babacığım bu masa ne böyle erkenden?" diye sorunca, Afik Bey Cemal'e cevap vermeden "hadi sen geç sofraya, anneni de uyandırayım" diye karısını uyandırmak için yatak odasına geçti ve karısının "ne oluyor, sabahın köründe. Yoksa bir şey mi oldu?" diye telaşına aldırmadan "yeter bu kadar kaldığımız, eve dönüyoruz" deyip daha fazla soru sormasına fırsat vermeden "acele et kahvaltı hazır, çayı soğutma, daha bavulları toplayacağız" diyerek odayı terk etti.
***********
Ahmet Bey tutuklandığı günden "oğlumun, torunumun yüzüne nasıl bakacağım diye kendini yiyip bitiriyor, yatağından kalkmıyordu. İlk bir iki gün çay içmek için kalksa da daha sonra kalkmaz olmuş, gözünü karşıdaki ranzaya dikip dikip durmuştu. Karşısındaki mahkum "ne bakıyorsun?" diye diklense de sonradan Ahmet Bey'in amacının ona bakmak olmadığını görüp ikna olmuştu. Selimle aynı koğuşu paylaşsalar da onu görmezden geliyor, bazen hiç konuşmuyordu. Selim Bey onun durumunun iyi olmadığının farkında olsa da elinden bir şey gelmiyordu. Tek yapabildiği ailesine onu görmek için gelmeleri gerektiğini iletmek olmuştu. Ama ne yazık ki bu girişimi sonuçsuz kalmıştı. Bizzat karısıyla konuşup oğlu ile konuşmasını, babasını görmeye gelmek için ikna etmesini söylemiştise de hiç bir sonuç alamamıştı. Ahmet Bey günden güne daha da içine kapanıyor, konuştuğu zaman da "ölümden başka hiçbir şey kurtaramaz beni" diye tühaf laflar ediyordu. Sadece sayım sırasında ayağa kalkıyor, sayımın ardından yine aynı şekilde yatağına yatıyordu. Bu böylece günlerce devam etti. Selim'in ona zorlamasıyla içirdiği bir kaç bardak çay dışında ağzına bir şey koymayan Ahmet Bey, bir sabah yerinden kalktı, tiraş oldu, en yeni elbiselerini giydi, saçlarını taradı, hatta Selim'in "Sabahın Hayır olsun" lafına bile karşılık verdi. Masaya oturdu, herkesle beraber kahvaltı yaptı. Koğuş Ağa'sı, Selim'e;
"gördün mü, sana söylemiştim bu hal çok sürmez, alışır diye. Onun gibi kaç kişi geldi geçti bu koğuştan, hepsi pes etti sonunda. Elden ne gelir beklemekten başka. Efkarını yutmak gerekir ki ne kendine zından edesin hayatı, ne de kader arkadaşlarına." dedi.
Ahmet Bey böylece akşama kadar mahbuslara ayak uydurdu. Akşam olunca herkes uyumak için yataklarına yattı. Mahbuslar yattıktan sonra çarşafı yataktan alıp sessiz adımlarla tuvalete girdi. Çarşafı açtı. başından biraz yırtıp cebine koydu. Ardından klozetin kapağını kapattı, üstüne çıktı. Çarşafı daha önce gözüne kestirdiği yere- kapının üst kısmında bulunan demir parmaklığa- geçirerek sıkıca bağladı. Bağladıktan sonra test etti sallanarak. Sonra aşağıya indi, üstünü başını düzeltti. Kapıyı kontrol etti açık mı diye. Açık unutmuştu, içeriden kilitledi. Yüzüne su çarptı, saçını geriye sıvazladı. "Bismillahirrahmanirrahim" deyip kıvırarak halka şeklinde astığı çarşafı özenle kafasına geçirdi. Cebine koyduğu- az önce çarşaftan yırttığı parçayla- ellerini dişlerinin yrdımıyl birbirine bağladı. Bir eline, bir de kafasına geçirdiği çarşafa baktı, gülümsedi.
"Sonun böyle olacakmış. Kaderinde tuvalette ölmek de varmış koca Ahmet" diyerek gözlerini kapadı. Ayaklarını kaldırarak klozetin üzerinden çekti. Başı kesilmiş tavuk gibi bir kaç defa çırpındı çırpındı...
Gürültüye uykudan uyanan Selim Bey odaya göz gezdirdi. Ahmet hariç herkes yatağındaydı. Onu göremeyince şüphelendi. Önce kalkmak istedi. Daha sonra "ne olacak, sen de her şeyden işkilleniyorsun, tuvalettedir, canım" deyip uyumak için yüzünü tekrar duvara döndü. O anda da yatağın garip hali gözlerinin önünde beliriverdi. Telaşla dönüp yeniden yatağa baktı. Yastık ve battaniye yerdeydi. Çarşaf yerinde yoktu. Selim Bey ilk aklına gelen düşünceyle ayağa fırladı. Tuvaletin kapısını açmaya çalıştı, kapalıydı. Bir kaç kez
"Ahmet , Ahmet" diye seslendi. Ses gelmeyince olanca gücüyle tuvaletin kapısına vurmaya başladı. Yaptığı ğürültüden uyanan ve bir şey anlamayan mahbuslar homurdanmaya, küfürler yağdırmaya başladı. Selim hiçbirine aldırmayıp "Ahmet, yapma. Ahmet, yapma. Lütfen yapma" diye bağırarak tuvaletin kapısına vurarak açmaya çalıştı. Açamayınca, geri çekilip kapıya güçlü bir tekme indirdi. Kapının açılmasıyla koğuş ağası ağzına doldurduğu küfrü gerisin geri yutuverdi. Ahmet'in düğüne gidiyormuş gibi giydiği yeni elbisesiyle, boyanmış ayakkabısıyla, taranmış saçlarıyla cansız bedeni tuvaletin tavanından asılmış, sallanıyordu. Dua edirmişcesine elleri göğsünde birbirine sıkıca bağlanmıştı. Kafası önüne düşmüş, bedeni soğumuştu. Selim "Ahmet, neden yaptın, neden yaptın? Hepsi benim suçum" diye kaskatı olmuş ayaklarını omuzlarına alıp ipten kurtarmaya çalıştı. Mahbuslar yardıma koştu. Bu arada gürültüyü duyan gardiyanlar koğuşa doluştu. Artık geçti. Ahmet Bey çoktan ölmüştü. Onu alıp yere uzattılar, kendi battaniyesiyle üstünü kapadılar. Selim Bey'i ise onun üzerinden alamayınca sakinleştirici yapıp revire götürdüler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktor Cemal bir sevda hikayesi(TAMAMLANDI)
Misterio / SuspensoÖnceleri acılara dayanamadıkları için ağlıyorlardı, şimdi de ağlamadan duramadıkları için. Şimdi sıra geldi "Doktor Cemal'"e Keşfedenlerin dikkatini çeken ve bitirmeden bırakmadığı bir hikaye olduğunu söyleyebilirim. Doktor Cemal iç çatışmalarında...