Bölüm 32

119 25 28
                                    

Afik Bey karısının yanlış duyduğunu düşünse de sabaha kadar uyuyamadı, karısını uyandırmamak için salona geçip kanepeye uzandı.

"Yok hayır, Ahmet bunu yapmaz kendine.  Yok\ yok bunu yapacak adam değildir" diye kendi kendine söylenip durduysa da içinden bir his onun bunu yaptığını söylüyordu. 

Cemal de aynı durumdaydı. Babasının üzüleceğini bildiğindenannesine  göz kırparak;

"annem yanlış anlamıştır" diye onu teselli etmeye çalışsa da, bunun gerçek olabileceğini hesap ederek, yatak odasına geçer geçmez,  interneti açıp saytları araştırmaya başlamıştı.  Bir şey bulamayınca da aynı haberi baştan sona  izlemiş, nihayet haberin son dakikalarında Ahmet Bey'in intiharı haberini geçtikleri kısma rastlamıştı.  "Tural mutlaka gelir" diye kendi kendine konuşunca, ardından  "ne zalim adamsın, adam  intihar etmiş, sen kendini düşünüyorsun" diye kendini azarlamıştı da. Ama yine "ne olur olsun, yarın gitmem lazım" deyip yatağına yatmış sabaha kadar yatağında dönüp durmuştu. 

 Cemal sabah ezanıyla kalkıp bavulunu toplamaya başladı. Bu arada da  babasına  söyleyeceği bahaneyi düşünüyordu ki    salondan sesler, tıkırtılar  geldiğini fark etti. Dışarı çıktı. Babasıydı, kalkmış, kahvaltı masasını hazırlamakla meşguldu. Cemal sabahın köründe  çay koyan babasına; "hayırdı babacığım bu masa ne böyle erkenden?" diye sorunca, Afik Bey Cemal'e  cevap vermeden   "hadi sen geç sofraya, anneni de uyandırayım" diye karısını uyandırmak için yatak odasına geçti ve karısının "ne oluyor, sabahın köründe. Yoksa bir şey mi oldu?" diye telaşına aldırmadan "yeter bu kadar kaldığımız, eve dönüyoruz" deyip daha fazla soru sormasına fırsat vermeden "acele et kahvaltı hazır, çayı soğutma, daha bavulları toplayacağız" diyerek odayı terk etti.

                                                    ***********

Ahmet Bey tutuklandığı günden "oğlumun, torunumun yüzüne nasıl bakacağım diye kendini yiyip bitiriyor, yatağından kalkmıyordu. İlk bir iki gün  çay içmek  için kalksa da daha sonra kalkmaz olmuş, gözünü karşıdaki ranzaya dikip dikip  durmuştu. Karşısındaki mahkum "ne bakıyorsun?" diye diklense de  sonradan Ahmet Bey'in amacının ona bakmak olmadığını görüp ikna olmuştu. Selimle aynı koğuşu paylaşsalar da onu görmezden geliyor, bazen hiç konuşmuyordu.  Selim Bey onun durumunun iyi olmadığının farkında olsa da elinden bir şey gelmiyordu. Tek yapabildiği ailesine onu görmek için gelmeleri gerektiğini iletmek olmuştu. Ama ne yazık ki  bu girişimi sonuçsuz kalmıştı.  Bizzat karısıyla konuşup  oğlu  ile konuşmasını,  babasını görmeye gelmek için ikna etmesini söylemiştise de hiç bir sonuç alamamıştı.  Ahmet Bey günden güne daha da içine kapanıyor, konuştuğu zaman da  "ölümden başka hiçbir şey kurtaramaz beni" diye tühaf laflar ediyordu.  Sadece sayım sırasında ayağa kalkıyor, sayımın ardından  yine aynı şekilde yatağına yatıyordu. Bu böylece günlerce devam etti. Selim'in ona zorlamasıyla  içirdiği bir kaç bardak çay dışında ağzına bir şey koymayan Ahmet  Bey, bir sabah yerinden kalktı, tiraş oldu,  en yeni elbiselerini giydi, saçlarını  taradı, hatta Selim'in "Sabahın Hayır olsun" lafına bile karşılık verdi. Masaya oturdu, herkesle beraber kahvaltı yaptı. Koğuş Ağa'sı, Selim'e;

"gördün mü,  sana söylemiştim bu hal çok sürmez, alışır diye. Onun gibi kaç kişi geldi geçti bu koğuştan, hepsi pes etti sonunda. Elden ne gelir beklemekten başka. Efkarını yutmak gerekir   ki ne kendine zından edesin hayatı, ne de kader arkadaşlarına." dedi.

Ahmet  Bey böylece akşama kadar mahbuslara  ayak uydurdu. Akşam olunca herkes uyumak için yataklarına yattı. Mahbuslar  yattıktan sonra  çarşafı yataktan alıp  sessiz adımlarla tuvalete girdi. Çarşafı açtı. başından biraz yırtıp cebine koydu. Ardından klozetin  kapağını kapattı, üstüne çıktı. Çarşafı daha önce gözüne kestirdiği yere- kapının üst kısmında bulunan demir parmaklığa- geçirerek sıkıca   bağladı. Bağladıktan sonra  test etti sallanarak. Sonra aşağıya indi, üstünü başını düzeltti. Kapıyı kontrol etti  açık mı diye. Açık unutmuştu, içeriden kilitledi. Yüzüne su çarptı, saçını geriye sıvazladı.  "Bismillahirrahmanirrahim" deyip kıvırarak halka şeklinde  astığı  çarşafı  özenle kafasına geçirdi. Cebine koyduğu- az önce çarşaftan yırttığı parçayla- ellerini dişlerinin yrdımıyl birbirine bağladı.  Bir eline,  bir de kafasına geçirdiği çarşafa baktı, gülümsedi.

"Sonun böyle olacakmış. Kaderinde tuvalette ölmek de varmış koca Ahmet" diyerek gözlerini kapadı.  Ayaklarını kaldırarak klozetin üzerinden çekti.  Başı kesilmiş tavuk gibi bir kaç defa çırpındı çırpındı...

  Gürültüye uykudan uyanan Selim Bey odaya göz gezdirdi. Ahmet  hariç herkes yatağındaydı.  Onu göremeyince şüphelendi. Önce kalkmak istedi. Daha sonra "ne olacak, sen de her şeyden işkilleniyorsun, tuvalettedir, canım" deyip  uyumak için  yüzünü tekrar duvara döndü. O anda da yatağın garip hali gözlerinin önünde beliriverdi. Telaşla dönüp yeniden  yatağa baktı. Yastık ve   battaniye yerdeydi.  Çarşaf yerinde yoktu.  Selim Bey ilk aklına gelen düşünceyle  ayağa fırladı. Tuvaletin kapısını açmaya çalıştı,  kapalıydı. Bir kaç kez

"Ahmet , Ahmet" diye seslendi. Ses gelmeyince olanca gücüyle tuvaletin kapısına vurmaya başladı. Yaptığı ğürültüden uyanan ve  bir şey anlamayan mahbuslar homurdanmaya, küfürler yağdırmaya başladı. Selim hiçbirine aldırmayıp "Ahmet, yapma.  Ahmet, yapma. Lütfen yapma" diye  bağırarak tuvaletin kapısına vurarak açmaya çalıştı.  Açamayınca,  geri çekilip  kapıya  güçlü  bir tekme indirdi.  Kapının açılmasıyla koğuş ağası ağzına doldurduğu küfrü gerisin geri yutuverdi.  Ahmet'in düğüne gidiyormuş gibi giydiği yeni elbisesiyle, boyanmış ayakkabısıyla,  taranmış saçlarıyla cansız bedeni  tuvaletin tavanından asılmış, sallanıyordu. Dua edirmişcesine elleri göğsünde birbirine sıkıca  bağlanmıştı.  Kafası önüne düşmüş,  bedeni soğumuştu. Selim "Ahmet, neden yaptın, neden yaptın? Hepsi benim suçum"  diye   kaskatı olmuş ayaklarını omuzlarına alıp ipten  kurtarmaya  çalıştı. Mahbuslar yardıma koştu. Bu arada  gürültüyü duyan gardiyanlar koğuşa doluştu.  Artık geçti. Ahmet Bey çoktan ölmüştü. Onu  alıp yere uzattılar, kendi battaniyesiyle üstünü kapadılar. Selim Bey'i ise onun üzerinden alamayınca sakinleştirici yapıp revire götürdüler.

Doktor Cemal bir sevda hikayesi(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin