Sergey Annalara geldiğinde kızı Alisa okuldaydı, tahmin ettiği gibi Mariya Hanım'ın durumdan haberi yoktu. Anlatsın mı, anlatmasın mı diye düşünürken kadının onu gördüğü zaman ne kadar sevindiğini fark etti.
"Son zamanlar kendimi kötü hissediyorum, içimde bir sıkıntı dolaşıp duruyor. Kızımı çok özlüyorum ondandır diyorum. Gittiği ilk günler her gün arardı. Sonra nedense geç geç aramaya başladı. Kaç gündür ise hiç aramıyor. Onun kokusunu senden alıyorum, sen de gelmeyince zor oluyor. Alisa da, ben de yalnız kaldık, günler yalnız geçmiyor, Saşacığım." dedi Mariya Hanım Sergey'le beraber mutfağa geçerken. Bir fincan çay Sergey'e birini de kendine aldı.
Sergey lafı nereden başlayacağını düşünürken her karesini ezbere bildiği mutfağı süzüyordu. Eski moda dolaplar sağlam duruşlarıyla karşısında oturan şu hanım kadar yaşlı ve tecrübeliydi. Kimbilir ne kadar tabak çanak ağırlamış, ne kadarını yolcu etmişlerdi. Nuryüzlü, görüp geçirmiş sahibi gibi pırıl pırıl, huzur dolu mutfak yaşanmışlık kokuyordu. Mariya Hanım Sergey'in konuşmadığını görünce özür diledi.
"Afedersin, oğlum. Senin de bir hayatın var tabii. Bunu senden istemeye hakkım yok biliyorum. Sadece seni kızımdan ayırmadığımı bil istedim. Belki senin haberin vardır Anita'dan . Onunla konuşuyor musun?" Sergey hala nasıl söyleyeceğini bilmediğinden soruyu cevapsız bırakıp kızını sordu.
"Alisa okuldan geldi mi?".
"Bu gün piano kursu var, geç gelecek"
Mariya Hanım Sergey'i çok seviyordu. Anna'yla boşanmasının nedenini anlayamıyordu. Her fırsatta 'Sergey iyi adam neden onunla barışmayı denemiyorsun?' diye soruyordusa da Anna her defasında lafı ağzına tıkıyordu.
"Of anne hiçbir şey bildiğin yok"
"Ne yaptı bu adam sana, aldattı mı?"
"Hayır öyle bir şey yok."
"O zaman aranızda öyle büyütülecek bir mesele de yok."
"Hadi anne, sonra konuşuruz" diye sohbeti kapatırdı. Belli ki aralarında bir güvensizlik oluşmuştu. Serge'ye;
"sen biliyorsun ne olduğunu değil mi? Hata sendeyse telafi et, affettir kendini. Belli ki hala seviyorsun onu, o da da seni seviyor... Ah çocuklar, çocuklar, neden yaptınız, neden ayrıldınız. Bu küçüğe yazık değil mi?" diyor, kendi kendine söylenir dururdu.
Sergey iki taşın arasında sıkışıp kalmıştı. Söylesin mi, söylemesin mi derken söyleme kararı aldı. Nihayetinde Anna onun kızıydı bilmek hakkıydı. Başkalarından duymaktansa onun ağzından duyması daha doğruydu. Nasıl olsa akşama haberlere düşecekti.
Mariya Hanım kızının kaçırılma haberini duyunca çok ağladı. Yaşlı kadının gözyaşları yüzünde çığır açmış kırışıkların arasından süzülerek burnuna, dudaklarına oradan da masada kenetlediği ellerine damlıyordu. Sessiz sessiz ağladı bir süre.
"Hissetmiştim ona bir şey olduğunu, hissetmiştim, dün gece rüyamda gördüm, kızının ellerinden tutmuş ellerime bırakıp gidiyordu" Mariya Hanım kendini toparlamaya çalıştı, gözlerinin yaşını silip:
"Kızımı bul Saşa, evladını annesiz bırakma, onu bana getir" dedi yalvarasıya.
Sergey Mariya Hanım'a Anna'yı ne kadar sevdiğini, onu oralarda bırakmayacağını. Anita'sını neyin pahasına olursa olsun bulacağını söyleyip gitti.
Yolboyu Anna'dan nasıl haber alabileceğini düşünürken Hasbulat'ı hatırladı. Ne kadar ağır olsa da onunla konuşmalıydı. Eski ortak arkadaşlarından Vladimir'e telefon açıp Hasbulat'ın numarasını aldı. Hasbulat Annay'la Sergey'in Üniversiteden arkadaşıydı. Sergey onun örgüt işleri ile ilişkisi olduğunu biliyordu. Onunla konuşup olanları anlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktor Cemal bir sevda hikayesi(TAMAMLANDI)
Misterio / SuspensoÖnceleri acılara dayanamadıkları için ağlıyorlardı, şimdi de ağlamadan duramadıkları için. Şimdi sıra geldi "Doktor Cemal'"e Keşfedenlerin dikkatini çeken ve bitirmeden bırakmadığı bir hikaye olduğunu söyleyebilirim. Doktor Cemal iç çatışmalarında...