Bölüm 8

253 48 77
                                    

Adam küçümseyici tavrını sürdürerek,

"Baksana, kırmışlar bizim doktoru. Güzel ağırlayamamışlar." dedi ve ardından daha da sinirlendi.

"Sizi buraya yedirip içirmek için getirtmedim. Bir yaralıyı iyileştirmeniz lazım. Lazım diyorum çünkü iyileştiremezseniz öleceksiniz. Anladınız mı?

Cemal cevap vermek için davranırken söylemek istediklerini Anna'nın sorusuyla gerisin geri yutuverdi.

"Yaralı nerede?"

"İşte böyle...Bu sizin göreviniz Doktor Hanım, biz size hastayı iyileştir diyeceğiz, siz de iyileştireceksiniz."

Cemal bu kez kendini tutamadı.

"İnsan gibi çağırsaydınız gelirdik, arkadaşlarımızın ne günahı vardı? Onları neden öldürdünüz?

"Doktor, eceline mi susadın sen. Dua et ellerin bize lazım, yoksa seni şuracıkta gebertir, arkadaşlarının yanına yollardım."

Anna ortamı yumuşatmak adına

"Hasta var diyorsunuz ama bizi ona götürmüyorsunuz. Geç kalırsak şansı azalabilir değil mi?" diyerek 'sus'der gibi yalvaran bakışlarla ve endişeyle Cemal'e baktı. Cemal ise umursamaz tavrını sürdürerek küçük çocuklar gibi omuzunu silkti.

Komutan doktorları götürmek için işaret etti. Önde Komutan, ardından doktorlar onların da ardından elinde silahını ateşlemek için hazır tutan Sabo geliyordu.

Adamlar doktorlarla beraber odalardan birine geçtiler. Eski, elbise dolabına benzer dolabı ittiler, kapı görevini gören dolap hareket etti ve açıldı. Adamlardan biri yukarıdan aşağı sarkan merdiveni elleriyle çekip aşağıdaki merdivenin üstüne oturttu. Komutan ışığı yaktı ve eliyle arkalarınca gelmeleri için işaret etti. Önce kendisi, ardından Doktor Cemal ve Anna, arkadan da Sabo denen eşkiya aşağıya indiler. On onbeş merdiven indikten sonra geniş bir alana çıktılar. Buradan iki yol ayrılıyordu. Birisi geniş, bir araba geçecek kadar, diğeri dar, iki kişi yan yana geçecek şekildeydi. Komutan işaret etti, adamlardan biri cebinden siyah bir şal çıkarıp doktorların gözünü bağladı. Cemal gözleri bağlı olsa da adımlarını sayıyor, ne kadar sonra hangi yöne dündüklerini hafızasında tutmaya çalışıyordu. Yüz ikiyüz metre kadar gitmeleri ardından sağa saptılar. Yine aynı şekilde yüz ikiyüz metre daha gittiler. Bu kez de sola saptılar. 15 - 20 dakika falan yaya gittikten sonra onları durdurup gözlerini açtılar. Karşılarında gelirken tunele indikleri merdivenin aynısından duruyordu. Merdivenle yukarıya tırmandılar. Demir parmaklıklı küçük penceresi olan büyükçe bir odaya çıktılar. Uzaktan çocuk sesleri geliyordu. Galiba burası bir köy eviydi.

Saklanmak için ideal mekan seçmişlerdi. Anlaşılan, canlarını garantilemek için köy halkının arasına karışmışlardı. Karargahlarını tespit etseler bile onları köyün içinde ararken bu yeraltı tuneller sayesinde çoktan kaçmış olacaklardı. Onları başka bir odaya aldılar. Yaralı buradaydı. Yüzleri kapalı iki kişi hastanın başında dikilmiş duruyordu.

Kurşun adamın sağ taraftan boğazının altından, çenesinin alt kısmından girmiş, dişlerini kırmış, ağzının içini parçalamış, yüzünün sol kısmında büyük bir ödem oluşturmuştu. Yaralı nefes almakta zorlanıyordu, buna rağmen bilinci yerindeydi. Kanamayı durdurmayı kısmen de olsa başarmışlardı. Fazla kan kaybından olsa gerek hastanın rengi bembeyazdı.

Cemal kurşunun hangi silahtan açıldığını sorduğunda adamlardan biri hemen atlayarak, "bilmiyoruz" diye cevaplayınca, sesin tanıdık gelmesiyle irkilen Anna dönüp ona bakmaktan kendini alamadı. Bu sesi neredeyse duyduğuna emindi. Puşisiyle kapatmış olduğu yüzü gözlerini saklayamamıştı. O idi. Eflin'in kocası. O gün de kolu omuzundan aynı atkıyla asılmıştı. Ona kolunu muayene ettirmesi için diğer komyona geçebileceğini söylemişti .

Doktor Cemal bir sevda hikayesi(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin