Bölüm 21

174 35 64
                                    

    3.5 saat süren ameliyat tahmin edildiği üzere iyi geçmiş, hasta  iki gün reanimasyonda  kaldıktan sonra normal odaya alınmıştı. Doktor  Cemal da her sabah olduğu gibi bu gün de Kamil Bey'i kontrola gelmişti. Hastanın günlük verilerini incelerken Kamil Bey'le de sohbet etmeyi ihmal etmiyordu.  

"Kamil Bey, bu gün nasılsınız?"

"Sağ ol evladım, Allah senden razı olsun, iyiyim, çok şükür."

"Maşallah iyisiniz. Bünyeniz de kuvvetliymiş."

" Alacak nefesim  varmış, ben kimim ki Allah istedikten sonra"

"Öyle tabii. Bundan sonra kendinize dikkat etmelisniz, içki, sigara kesinlikle yasak. Sigara içilen ortamlarda bile bulunmamaya dikkat edin. "

"Sen bak şu işe, onca yıl savaştım, burnum da kanamadı. Geldim de şu içkiye, sigaraya  yenildim"

"Karabağ'da mı savaştınız?"

"Evet"

"Benim babam gönüllülerdendi, belki tanırsınız, Afik Şahbazov"

Kamil Bey biraz düşündü ;

"Afik komutan..." dedi mırıldanarak ve sustu.

Cemal

 "Tanıyor musunuz?" diye  sorunca, 

"Evet" dedi ve  gözlerini kapadı. Cemal Kamil Bey'in susmasının sebebini o günleri hatırlamak istemediği olduğunu düşündü ve

"siz dinlenin, ben yine geleceğim" deyip kapıya yöneldi.

Kamil Bey teşekkür edercesine göz kapaklarını indirdi.

Kardeşinin suskunlaşmasının sebebini hastalığına veren Ahmet Bey

"Abi, sen uyu, ben dışarıdayım, deyip doktorun ardınca odadan  çıktı. Kapıda doktoru yakaladı.

 "Doktor Bey, abimin durumu nasıl ve ne zaman taburcu edilebilir"

Cemal Ahmet Bey'i odasına davet etti.

"Odama geçelim, orada konuşuruz"

Doktor Ahmet Bey'e oturmak için yer gösterdi  ve kendisi de koltuğuna yerleşti.

"Kamil Bey'in durumu iyidir. 7 -8 gün içinde taburcu ederiz bir aksilik olmazsa."

"Peki, önceki gibi olabilecek mi?"

"Evet, taburcu edildikten on beş gün sonra günde 30 40 dakika yürüyüş yapabilir, kendini soğuktan korusun, bir kaç ay sırt üstü yatması gerek.  Yaklaşık 2 ay sonra ise daha önceki günlük yaşamına dönebilir. Ama tüm bunlar zamanlla düzelecektir. İlk günler işthasızlık, uykusuzluk çekebilir, ama merak etmeyin düzelecektir"

"Çok teşekkür ederim Doktor Bey, abimin hayatını size borçluyuz."

"Hayır öyle demeyin, kimin kime borçlu olduğunu yalnız Allah bilir"

Ahmet Bey ayağa kalktı Cemal'e elini uzattı.

"Bir daha teşekkür ederim"

"Teşekküre lüzüm yoktur, ben mesleğimin verdiği görevi yerine getirdim sadece."

Ahmet Bey minnettarlıkla  gülümseyip odadan çıktı.

  Kamil Bey Cemal'in Afik komutanı hatırlatmasıyla bu güne kadar unutmaya çalıştığı olayı aslında unutmadığını fark etmişti. Hep vicdanının sesini dinlemekten kaçmıştı. İçinde onu yiyip bitiren bu azaptan kurtulamadıkça içkye, sigaraya yüklendikçe yüklenmişti. Hırsını, öfkesini karısına dökmüş, evlatlarından çıkarmıştı. İki oğlu vardı oysa, ama bu halinde bile yanında değillerdi. Onları vatanından etmişti zalimce davranışları. Her ikisi geçinemedikleri için para kazanma bahanesiyle kaçıp Rusya'ya gitmişlerdi. Neredeyse on beş yıl olmuştu. Küçüğü arada sırada telefonla konuşsa da büyüğü bir kez de olsun aramamıştı. Ölüm kapısını çalıp 'ben buradayım hazırlan' dediğinde ilk aklına evlatları gelmişti. Onların suçu yoktu. Tek suçlu oydu. Herkesin içinde delikanlı, gencecik çocukaları aşağılamak, dövmek, küfretmekle onların gururuna dokunmuştu.

Doktor Cemal bir sevda hikayesi(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin