Bölüm 2

659 77 104
                                    



"Nasıl yani? Ben anlamadım. Düğünümüzle mi ilgili, yoksa başka bir şeyle?"

"Düğünümüze daha altı ay var. Şimdiden konuşmak anlamsız, değil mi?"

Neden anlamsız olsun, yapılacak o kadar iş var ki. Yoksa sen düğünümüzü önemsemiyor musun?"

"Öyle demek istemedim, daha vaktimiz var, konuşuruz elbet."

Emel morali bozulduğunu yüzünü asarak belli etti. Cemal kızı kırdığını düşünüp, gönlünü almaya çalıştı.

"Hadi asma yüzünü, konu düğün değil. Onu da zamanı geldiğinde konuşacağız. Ama şimdi başka bir şey söyleyeceğim"

Bu arada garson yemekleri getirmiş masaya diziyordu. İşini bitirirken de

"istediğiniz başka bir şey var mı ?" diye sordu.

Cemal "yok,  hayır teşekkür ederim" diyerek  yüzünü Emel'e döndü.

"Hadi ye yemeğini, soğutma." Bir yudum su içip bir iki çatal da yemekten aldıktan sonra Emel meraklı bakışlarını Cemal'a dikti.

"Çatladım meraktan, konu neydi hadi söyle artık"

Cemal çatalı tabağa bırakıp, peçeteyle ağzını sildi ve direkt konuya girdi.

"Bugün uzun zamandır beklediğim bir cevap aldım"

"Ne cevap? İşinle ilgili mi? Yoksa yönetime mi geçiyorsun? Ya.. tebrik ediyorum. Biliyordum..."

"Hayır, o teklif epey oldu geleli, ama ben kabul etmedim."

"Nasıl? Neden kabul etmedin. Aşkım, bu senin için, bizim için çok önemli, kariyerin için de öyle. Neden kabul etmedin?"

"Kızım, annenin karnında nasıl durdun sen. Bıraksana lafımı bitireyim. Gidiyorum, birkaç ay burada olmayacağım. Onu söylemek için getirdim seni buraya."

"Nasıl yani? Nereye gidiyorsun? Avrupa'ya mı? Hep hayalimdi zaten oralara gidebilmek.  Senin için de iyi olur. Sana söylemiştim. Bir gün oralardan davet alacağını biliyordum."

Nihayet Emel Cemal'ın bakışlarından meselenin bu olmadığını anlayıp biraz durdu ve gözlerini ona dikip devam etti.

"Başka bir şey mi yoksa? Benim bilmediğim bir şey mi var?."

"Gidiyorum, gidiyorum da senin tahmin ettiğin gibi ne Avrupa'ya, ne de başka bir yere. Orta Doğu'ya gidiyorum. Gönüllü."

"Ama neden? "

"Öyle gerekiyor. Biliyorsun, oraların durumunu, onların doktorlara  ihtiyacı olduğunu."

"Sen daha önce o görevini yaptın. Hem senden başka doktor yok mu? Şimdi de başkaları gitsin."

"Gitmek zorundayım, hem dediğin  o görev için değil, insanlık için gidiyorum. Orada onca insan doktorsuzluktan hayatını kaybederken  ben Ali gitsin, Veli gitsin, Ahmet gitsin  diyemem. Onlar kendileri bilir, ama ben gideceğim.

"Hayır zorunda değilsin, değilsin." Emel farkında olmadan sesini yükseltmiş, emir kipiyle konuşuyordu. İzin vermiyorum, gidemezsin, bunu bana yapamazsın, gidemezsin."

Cemal Emel'in konuşma tarzından gerilerek, ona nazaran daha sakin konuştu.

"Biraz sakin olur musun? Herkes bize bakıyor." Emelin sinirden gözlerinden yaş süzülüyordu.

"Sen beni, bizi önemsemiyorsun, önemseseydin bana sormadan başvurmazdın bile"

"Hayır önemsiyorum. Hem bunun seninle bir ilgisi yok. Şunun şurasında kaç aydır ki. Gelince de düğünümüzü yaparız.

"Emel onu dinlemiyor sadece "gitmeyeceksin" diye tekrarlıyordu. Cemal sakinliğini koruyamadı, sinirle çıkıştı.

"Kimseden izin istediğim falan yok. İki güne yolcuyum. Bu iki günü seninle geçireyim diye şimdi anlatayım dedim, sen de burnumdan getirdin."

"Sen mi, ben mi?"

"Peki tamam, şimdi senin sinirin bozulmuş git, dinlen, yarın konuşuruz."

"Emel hem sabah kurduğu hayallerinin suya düştüğüne, hem de düğün arifesinde Cemal'in yaptığı emrivakiye kızarak yüzüğünü  çıkarmak için eliyle parmağını kavradı. Cemal

"Hayır Emel, yapma, pişman olacaksın, bunu yapma." diyerek Emel'in  elini tuttu. Emel

"Ben hiçbir şeyden pişman olmam." deyip sinirle  yüzüğü çıkardı ve Cemal'in elini açıp avucuna tutuşturdu. Cemal ona bakan meraklı bakışların altında kaçar gibi restorandan çıkan Emel'in ardınca masadan kalkıp hesabı ödedi ve orayı terk etti.

Doktor Cemal bir sevda hikayesi(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin