BÖLÜM ❅ 4: "VİCDAN RAHATLATMA TERAPİSTİ"

5K 361 120
                                    

Multi; Kaleo - I Can't Go on Without You

Merhabaaa Yorum yapıp oy vermeyi unutmayın, keyifli okumalar!

Merhabaaa✨ Yorum yapıp oy vermeyi unutmayın, keyifli okumalar!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


BÖLÜM 4
"VİCDAN RAHATLATMA TERAPİSTİ"

6 YIL ÖNCE;

Krem renkli montumu askıdan hırsla çekerek aldığımda öfkeden kendimi yemek üzereydim. Tüm hafta boyunca haksızlığa uğramanın verdiği o yakıcı duyguyla baş etmeye çalışmıştım ve bunu yaparken hiçbir gece gözüme bir gıdım uyku girmemişti. Uykusuzluğun getirmesi gereken o yorgun histen bedenimde eser yoktu, aksine oldukça dinçtim. Montumun fermuarını çekip siyah botlarımı aceleyle giyindim, evin anahtarını cebime atıp dış kapıdan çıktım. Apartmandan çıkıp birkaç sokak ötedeki daha işlek caddeye doğru yürürken bastığım yerde bıraktığım öfke tohumlarından haberdardım. Yorgun bedenime güç veren, başımı dik tutmamı sağlayan şey içimde gittikçe büyüyen öfkeydi ve bunu hak edenlere öfkemi kusmadıkça kendimi iyi hissetmeyecektim.

Günlerdir öfkeden kudurup odamdan çıkmazken ailemin düşündüğü, yarımanın kaybı için biraz zamana ihtiyacım olduğuydu. Aslında eminde kupayı tutmuyor oluşum beni bu kadar sinirlendirmiyordu, öfkemin sebebi haksızlıktı. Birkaç gündür asla toplamadığım yatağımda internet aramaları yaparken, Öykü'nün abisinin kim olduğunu bulmuştum.

Sıraç Emir Yıldırım.

Yirmi yaşındaydı, babasının sahip olduğu enerji santrali ve ortak olduğu holding sayesinde muhtemelen eli hiç soğuk suya değmemişti ve kaybetmek nedir bilmiyordu. Çünkü parası vardı...

Şubat ayının azizliğine uğradığımda kıvırcık tutamlarımın arasına yağmur damlaları büyük bir hızla düşüyordu. Montumun büyük şapkasını örtüp ellerimi ceplerime yerleştirdiğimde gözlerim bir taksi görmek umuduyla etrafta dolanıyordu. Beşinci dakikanın sonra ben hâlâ dikildiğim yerde kıpırdanırken uzaktan gelen taksiyi durdurmayı başarabildim. Kendimi arka koltuğa attım, internetten bulduğum adresi kırklı yaşlarındaki taksiciye okudum. Taksi kalabalık yollar arasında sürmeye başladığımda şapkamı kafamdan çıkarttım, ellerimi titreyen dizlerimin üzerine kapattım. Böylesine ani kararlar veriyor olmak bana ve çevremdeki insanlara zarardı ama hakkımın çiğnenip basit bir şeymişçesine atılması beni delirtmişti. Oraya gidecek, bunun hesabını soracaktım. Ben ve arkadaşlarım gecenin bir yarısına kadar atölyede prova yaparken, bir başkası benim emeklerimin karşılığını parayla satın alamazdı. Böylesine bir adaletsizliğe göz yumacak, susacak ve sindirecek değildim. Tüm haftayı kimseye bir şey demeden odamda geçirebilmem bile büyük bir mucizeydi.

Taksici beni epey uzun holding binasının önünde bıraktığımda cebimdeki elli liranın otuzunu taksiciye vermiştim. Geri dönerken beni alması için babamı arayabilir veya bir noktaya kadar taksiyle gidip yürüyerek devam edebilirdim. Çıkışım tam olarak nasıl olurdu bilmiyordum ama binanın otomatik döner kapısından içeriye girerken oldukça adrenalin yüklüydüm. Bedenimin her zerresindeki heyecanı, öfkeyi; damarlarımda cayır cayır yanan zehirli kanımı hissedebiliyordum. Tüm bunlar beni karşı konulamaz bir canavara çevirmiş olabilirdi.

İNFİLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin