Birinci Bölüm

124K 5.7K 2.9K
                                    

                 

Herkes gibi benim de sevip sevilmediğim dönemler oldu. Hayatımın en dertli köşesi ise on beş on yedi yaş aralığımı buldu. Öylesine sevilmiyordum ki bunu tanımlamak için Türk dil kurumundaki kelimeler dahi yetersiz kalıyordu. Oysa her şey basitti. Sevilmiyordum.

Okul numaram kadar sivilce vardı yüzümde. Marmara üniversitesi eğitim ve araştırma hastanesinde yirmi yaşlarında asistan bir kız saymıştı sivilcelerimi. Nasıl da mutsuz oluyordum o saydıkça. Ergenliğin vermiş olduğu bir utangaçlıkta çöküyordu üzerime. Kız en son dokuz yüz on üç deyip yüzüme bakmıştı. Ardından önündeki beyaz kağıda küçüklü büyüklü dokuz yüz on üç adet sivilcem olduğunu raporlamıştı. Sivilce dediysem gördüğün en minik nokta bile dahildi buna...

İçimden ''Yok artık bu kadar da olamaz, tamam sivilce var ama dokuz yüz on üç nedir ya'' dedim. Dışımdan ise ''Abla gerçekten dokuz yüz on üç tane mi?'' diye sordum.

İnanır mısınız benimle bildiğiniz dalga geçti. ''Yok aslında zorlasam beş yüz tane daha bulurdum ama sıkıldım o yüzden dokuz yüz on üç de bıraktım saymayı.'' Bana söyleyecek bir şey kalmamıştı yine...

Zor şeyler değildi yaşadıklarım ama mutsuzdum işte. Samimiyetimle söylüyorum ki mutsuzun tekiydim. Her şeyi üzerine alınmak bende. Afrikalıların çalgısı vuvuzela'dan çıkan sese benzeyen ses yine bende. Ne giysem yakışmaz. Burun zaten tüm çocukluk masumiyetimi almış götürmüş durumda. Bildiğin ölüyorum mutsuzluktan. O yaşlarda insan dış görünüşüne haddinden fazla takılıyor ama bunun çok da önemli bir şey olmadığını büyüdükçe öğreniyor.

Zaman zaman rüyalar görüyorum ama o rüyalarda bile yalnızım. Bu kadar şeyin üst üste gelmesi hepten bitiriyor beni. Sonra böyle şeyler filmlerde olur derler ya hani, öyle şeyler gelmeye başladı başıma. Dilek diye bir kız benden hoşlanıyormuş. Yakın olmayan bir arkadaşım Özge söyledi onu da. Arkadaşım dediysem bir kere ''Günaydın'' dediğimde cevap vermişti, hepsi bu yani... Özge, Dilek'in benden hoşlandığını söylemişti yoksa kızın gelip bana bir şey dediği yok.

Dilek güzel bir kız şimdi Allah'ı var. Bense o sıralar kendi halimde bir tipim. Özetle hiçbir çekiciliğim ve sevgilimin olmasını gerektiren bir özelliğim yok. ''Dilek benden nasıl hoşlanır ya?'' diye en az üç hafta düşündüm. Olamaz ki öyle bir şey. Bir kere kızın boyu benden uzun. Ayrıca manken gibi. Ben onun yanında tıfıl bir tipim yani ikimiz yanyana gelince başımı okşuyor kız. Hiç okşamadı tabii, benim ki sadece bir öngörü...

Gel zaman git zaman Özge dedi ki ''Dilek senden gerçekten hoşlanıyor bence git bir konuş''  Özge'den aldığım gazla çarpık bacaklı Dilek'in yanına gittim. Siz bu cümleden reddedildiğimi anlayacak kadar zeki insanlarsınız.

Aklıma o gün mıh gibi saplanan o sözleri aynen aktarıyorum.

''Ne ben mi senden hoşlanıyormuş? Kafan mı güzel senin ya! Basket takımındaki Kayhan ile çıkıyorum ben duyarsa seni o potaya sokar. Bence hemen uza buradan''

Tabii hemen uzadım oradan. Ne pis bir ağzı vardı öyle. Kibarca ''Şu tipine bak Eray, ben seninle çıkacağıma, merdiven çıkarım en azından spor olur''  diyebilirdi. Ben de onu anlayışla karşılardım ve konu da masumca kapanırdı. Ancak insanlar bazı konularda aşırı şekilde acımasız olabiliyor.

Her gün bakıyordum tipime ve hiçbir değişiklik yoktu. İnsan hiç olmazsa biraz yakışıklılık eğilimi gösterirdi. Bu tiple olmayacaktı. Özge de bana kazık atmıştı. Okulda selamımı alan tek kız da bunu yaptıysa, diğerlerine nasıl güvenecektim ki... Hayat zordu ve aşk yem verdiğiniz bir kuşun ağzınıza pisleyip gökyüzünde süzülmesinden başka bir şey değildi. Bir şeyler yapmalıydı ama ne yapılabilirdi ki? Raporunda dokuz yüz on üç tane sivilcesi olan bir genç kime kendini ne kadar sevdirebilirdi?

Bir arkadaş grubuna girmeye karar verdim ama hiçbir şey o kadar kolay değildi. Hiç kimse beni grubuna almıyordu. Küçümseniyordum bildiğiniz, fakirlik de var. Onlar gibi olamıyordum. Fakirlik demişken, fakirlik benim en son derdimdi. Ben zengin görünmek istemiyordum zaten sadece arkadaşlarım tarafından sevilmek istiyordum. Bir de geometri sorularını çözebilmek işte...

Ne yaparsam yapayım bazı şeyleri düzeltmeye gücüm yetmiyordu. Hayat zordu, sivilcelerim gün geçtikçe artıyordu ve ben hâlâ yalnızdım.


^^ Yorumların hepsini okuyorum, arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim ^^

Gökkuşağına Aşık Aptal Bir Bulut #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin