Aradan bir hafta geçtiği halde o adamlar evimize bir kere bile gelmedi. Ne zaman evimizin kapısı çalınsa, onların geldiğini düşünerek koşuyor, kapı açıldıktan sonra da hayal kırıklığı içinde geri dönüyordum. Annemden; önümüzdeki hafta okulların açılacağını öğrendiğimde yeni hayaller kurmaya başladım.
Su kuyusunun dibinde, Döndü teyze ve kocası Yakup amcanın evi vardı. Onlarında dört tane çocukları. Çocuklarının iki tanesi benimle yaşıttı. Gecen sene; sırtlarında çanta, üstlerinde önlükleriyle annelerinin elinden tutarak evimizin önünden geçip okula giderlerdi. Onların bu geçişlerini her sabah izler, çantalarında renk renk kalemlerinin, çizgili defterlerinin olduğunu düşünürdüm. O gün gelen adamlar o kadar kesin konuşmuştu ki; aynı o çocuklar gibi, bende annemin elinden tutup okula gideceğime emindim. Belli mi olur; belki o iki çocukla yanyana giderdim.
Sabırsızlıkla beklediğim Pazar günü gelmişti ve ertesi gün okulun ilk günüydü. Ben okul için hayallerime hayaller ekliyordum ama ne kalemim vardı, ne defterim ne de çantam. "Bütün bunları okuldan verecekler herhalde" diye düşündüğüm sırada annem odamızdan içeri girdi. Hoplaya zıplaya annemin yanına gittim.
- Defterimin dışı masmavi olacak, bir de kırmızı kalem. Silgimin de olmasını istiyorum, öğretmenim bana silgi de verir değil mi anne?
Annem hiçbir şey söylemiyordu. Hemen peşinden,
- Önlük, önlükte dikmek lazım. Sen bana dikersin değil mi anne?
Annemin ağzı mühürlenmiş gibi hiçbir şey söylemiyordu. Kaşlarını kaldırıyor, gülümseyen ve hemen ardından somurtan bir yüz ifadesiyle gözlerime bakıyordu. Okula gideceğim için hiç heyecanlı değildi, hatta çok üzgün duruyordu. Yanına iyice sokuldum.
- Anne, ben yarın okula gideceğim değil mi? O adamlar öyle söyledi.
Annem ellerimden tuttu.
- Bilmiyorum kızım, bilmiyorum.
Pazartesi sabahı güneşten önce uyanmıştım. Ev halkının uyanmasını, evimizin önünde ahşap oturaklarda hayaller kurarak bekledim. Güneş de uyandıktan sonra eve geri döndüm ve odamıza girdiğimde; annemin kardeşim Nevzat'la ilgilendiğini gördüm. Birkaç dakika sonra odamızın kapısı açıldı. Dedem kapının önünde çivi gibi dimdik duruyordu. Birkaç adım attı ve odanın ortasına kadar geldi.
- Ne bakıyorsunuz yüzüme. Acele edin, tarlada dünya kadar iş var!
dedi ve odadan çıkıp gitti. O gün okula gidemeyeceğimi anladığımda gözlerimden akan yaşları anlatmakla bitiremem. Annem yanıma usulca sokuldu, saçlarımı okşamaya başladı.
- Sende seneye gidersin kızım, okul kaçmıyor ya.
Bana söylediği bu teselli cümlelerine o zaman inanmıştım ama sonra anladım ki okula gitmek benim için sadece bir hayalden ibaretti. Ne o gün okula gittim, ne de daha sonra. Ben hiç okula gitmedim, gidemedim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)
General FictionDışarı çıktım, kapının önündeki merdivenlere oturup annemi beklemeye başladım. Hemen karşımdaki ağaç dallarının esen rüzgarla eğilmelerini izliyordum. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; ağaçların dalları yere değiyordu. Sonra bir anda aklıma dedem ve...