Yaz aylarının başındaydık. Evdeki herkes tarlaya gitmeye başladı. Dedem, babama sürekli tarlanın sınır çitlerini daha ileri almasını söylüyordu. Dedemin bunu yapmaktaki amacı tarlayı genişletmek olduğunu çok sonraları anladım. Babam bir gün tarlamızın sınırındaki çitleri söküp ileri taşımaya başladığı bir sırada orman bölge şefi babamı yakalamış. Çitlerin eski yerlerinin çok daha beride olduğunu anlaması zor olmamış tabi. Bölge şefi babamı tesadüfen mi gördü ya da şikayet edildiği için mi oradaydı bunu hala kimse bilmiyordu. Kısa süre sonra da babam apar topar mahkemeye çıkarıldı. Babama 4 ay hapis cezası verildi ve bu ceza 250 lira paraya çevrildi. İki koyuna karşılık gelen bu para ödendiğinde babam hapse girmeyecekti. O dönemde dedemin ilk defa bu kadar sessiz kaldığını gördüm. Babam cezaevine girmek üzereydi ama dedemden çıt çıkmıyordu. Buğday, mısır, fasulye, kabak çekirdeği gibi bir sürü ürün satan dedem; sürekli parasının olmadığını söylüyordu. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de arkasından şöyle demişti;
- Kendi düşen ağlamaz. Devletin malını çalmak kimin haddine, yapmasaymış.
Dedem o parayı ödemedi ve babam cezaevine girdi. Bir ay geçti geçmedi, annem eniştesinden üç ay sonra geri vermek şartıyla 150 lira borç aldı ve babamı cezaevinden çıkarttı. Babamın sürekli başka kadınlarla ilişki yaşadığını bilen annemin; babamı çok sevdiğini anlayabiliyordum. İnsan çekeceği çileye aşık olur ya, anneminki de o misaldi. Annem hiçbir zaman babamı sevmekten vazgeçmedi.
O günden sonra babam bir daha tarlada çalışmadı ve köylerde marangozluk yapmaya devam etti. Tabi bu durum babamın işine geliyordu. Ayda birkaç kez eve geliyor, kazandığı tüm parayı dedeme veriyordu. Üç ayın sonunda borç aldıkları annemin eniştesi parasını istemeye başladı. Annem; evimizin önündeki gölgelikte oturan dedemin yanına gitti. Ellerini önünde birleştirdi.
- Baba, Şükrü eniştem parasını istiyor.
dediğinde dedem önce oralı olmadı. Annem aynı sözleri tekrarlayınca.
- Sen o parayı, kocanı mahpustan çıkartmak için almadın mı? Git ondan iste, benden niye istiyorsun!
Annem de bunun üzerine; eliyle evimizin karşısındaki yolu gösterdi.
- Baba, Talip evlerden kazandığı parayı sana getiriyor ya.
dedi ve elini boşluğa doğru hafif bir şekilde savurdu. Dedem, annemin kalkan elini görünce,
- Sen bana el mi kaldırıyorsun?!
der demez bir hışımla ayağa kalktı. Annem hemen elini indirdi.
- Yok baba, benim ne haddime sana el kaldırmak. Ben Talibin çalıştığı köyleri göstermek istemiştim.
dediyse de dedemin dayağını yemekten kurtulamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)
General FictionDışarı çıktım, kapının önündeki merdivenlere oturup annemi beklemeye başladım. Hemen karşımdaki ağaç dallarının esen rüzgarla eğilmelerini izliyordum. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; ağaçların dalları yere değiyordu. Sonra bir anda aklıma dedem ve...