O yılın yaz ayları bitmek üzereydi. Annem, nenem ve iki halamla birlikte iki saat yürüdükten sonra Çakır köyünde oturan dedemin en küçük kardeşinin evine geldik. Bu evde dedemin evine çok benziyordu ama tek farkı çok sayıda penceresinin olmasıydı. Bir süre sonra annem, nenem ve ev sahibi kadın ketenden ip eğirmeye başladı. Bir kaç dakika sonra iki halam dışarı çıktı. Bende peşlerinden çıkmak istedim ama nenem önce bana, hemen ardından da ayaklarımda uyutmaya çalıştığım kardeşim Nevzat'a baktı. Yerimden hiç hareket etmeden kardeşimi sallamaya devam ettim. Kısa süre içinde Nevzat uyuduğunda yavaşça dizlerimden kaldırdım ve yanımdaki minderin üzerine yatırdım. Annemlerin ip eğirmelerini izlediğim sırada halamların seslerini duydum. Pencerenin yanına koştum. İki halamla birlikte tanımadığım iki çocuk kapının önündeydi. Tanımadığım çocuklardan biri sol elinin içini yukarı kaldırdı. Diğer elinin işaret parmağını, kaldırdığı elinin içine dokundurdu.
- Saklambaç oynayan kaleye mum diksin.
"Saklambaç, bir oyun çeşidi herhalde" diye düşündüm. Bütün çocuklar işaret parmaklarını çocuğun kaldırdığı elinin içine koydular. Onları, neredeyse soluk almadan izliyordum. Tanımadığım diğer çocuğa "ebe sensin" dediklerinde çok şaşırmıştım. İçimden "çocuktan ebe olmaz ki. Ebeler anneleri doğurtur. Benden daha küçük olan bu çocuk mu anne doğurtacak?" diye düşünürken ebe dedikleri çocuk; evin yanındaki kalın ağaçlardan birine yüzünü döndü. Sağ elini dirsekten büktü ve yukarı kaldırdı. Kolunun orta kısmına yüzünü dayadı. Yüksek sesle sayı saymaya başladı. Annem bana 10'a kadar sayı saymayı öğretmişti. Çocukla birlikte sayıları saydım. Bu sırada diğer çocuklarda sağa sola koşuşturmaya başladı. Çocuk saymayı bitirdiğinde ortada hiç kimse kalmamıştı. O an içimden "demek oyunun adı bu yüzden saklambaç" diye geçirdim. Çocuk kolunu indirdi, ağaçtan bir adım geri attı ve saklanan diğer çocukları aramaya başladı. Bu esnada kardeşim Nevzat'ın ağlaması kulağıma geldi. Hemen yanına gittim. Dizimde kısa bir süre salladıktan sonra hemen uyumuştu. Tekrar pencereye döndüğümde çocukların hep bir ağızdan yüksek bir sesle "çelik çömlek patladı" dediklerini duydum. Bu söz o kadar çok hoşuma gitmişti ki; ne zaman bu söz aklıma gelse; önce gülümser, ardından da ağlarım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)
General FictionDışarı çıktım, kapının önündeki merdivenlere oturup annemi beklemeye başladım. Hemen karşımdaki ağaç dallarının esen rüzgarla eğilmelerini izliyordum. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; ağaçların dalları yere değiyordu. Sonra bir anda aklıma dedem ve...