Üçüncü Bölüm
Beykoz Devlet Hastanesinin bahçesi - 2009
Elvan teyze; yanına bıraktığı telsizden dedesinin sesini duyduktan sonra hızlı bir şekilde ayağa kalktı. Anlatmaya başladığında yanında sadece iki kız varken, devam ettikçe çevresi onu dinlemek isteyen insanlarla dolmuştu. Sol dizine eliyle bastırdı, bez poşetini aldı ve kalabalığı yararak yürümeye çalıştığı sırada kızlardan biri arkasından bağırdı.
- Teyze, gelecek misin? Hikayenin devamını merak ettik.
Elvan teyze arkasını döndü.
- Valla kızım, hikayenin devamında bir şey yok. Şimdi gitmem gerekiyor, dedemin gebermesini kaçırmamalıyım.
İnsanların garip bakışları içinde hastaneden içeri girdi. Telsizinden gelen sesler arttığında adımlarını hızlandırmaya başladı. Kısa süre sonra odadan içeri girdi. Dedesinin başında iki tane hemşireyle birlikte bir de doktor duruyordu. Ayağının acısını umursamadan dedesinin başına geldi. Dedesi bembeyaz olmuş, gözleri de tavana doğru sabit bakakalmıştı. Elvan teyze dedesin gözünü ayırdı ve doktora döndü.
- Ölmedi değil mi?
Doktor önce yatakta hareketsiz yatan yaşlı adama, ardından yanındaki iki hemşireye ve en sonunda da Elvan teyzeye baktı.
- Bu geceyi çıkaramaz, beklemekten başka yapacak bir şey yok. Hazırlıklı olun.
Elvan teyze içinden "ben yıllardır hazırım da, bu gebermek için hazırlanamadı!" diye geçirdikten sonra yüzünde bir gülümseme belirdi. Doktor ve hemşireler odadan çıktıklarında Elvan Teyzede yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Dedesinin başını kendisine doğru çevirdi.
- Haydar, çimen ezmez Haydar. Biliyor musun; insanlar ölüm anında Azrail'i, işledikleri amellere göre görürlermiş. Ben senin Azrail'in olacağım. Ben alacağım o iğrenç canını! Yarı çıplak hurilerin canını alacağını sanıyorsan yanılıyorsun?
Dedesi; günlerce özür dileyerek affedilmek isteyen bir ifadeyle torunu Elvan teyzenin gözlerinin içine bakıyor, morarmış dudaklarını hareket ettirmeye çalışıyordu. Elvan teyze, dedesinin başında birkaç dakika daha mırıldandıktan ve dedesine bakışlarını; kinden nefrete, hazdan acımaya doğru evrilttiği sırada aklına kardeşi Umut geldi. Çarçabuk odadan çıktı. Hastanenin altından ki caddenin kenarında taksi beklemeye başladı. Gelen taksilerin hepsi dolu geçiyordu. Yağmur çiselemeye başladıktan birkaç dakika sonra elini kaldırdığı taksilerden biri durdu. Seri bir şekilde taksiye bindi.
- Evladım, Paşabahçe'deki on çeşmenin arkasına gideceğiz. Sonrasını tarif ederim.
Taksici onaylarmış gibi başını salladı. Elvan teyze yerinde duramıyor, arka koltukta bir saha bir sola sallanıyordu. Taksi ne zaman dursa yüzünü buruşturuyor, içinden de "kesin geç kalacağım" diye geçiriyordu. Önemli bir şey unutmuş gibi elini yanına koyduğu bez çantasına vurdu. Aceleyle poşetinin içinden telefonunu çıkarttı, komşusu Sakine hanımı aradı.
- Alo Sakine. Sana zahmet kardeşime söyleyiverde hazırlansın. Onu almaya geliyorum.
Elvan teyze, daha çocukken geldiği dayısının evinde kardeşi Umut'la birlikte yaşıyordu. Yedi yıl önce dayısı, iki sene önce de yengesi ve kardeşi Nevzat peşpeşe ölmüştü. Dayısı ve yengesinin çalışarak aldıkları ikinci evde kiracı vardı ve kiradan gelen para bu iki kardeşe yetiyordu. Ne kardeşi, ne de kendisi hiç evlenmemişti.
Kısa süre içinde taksici Elvan teyzenin tarifleriyle, yüksek binaların arasında, bahçeler içinde kalmış evin önünde durduğunda taksiciye,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)
General FictionDışarı çıktım, kapının önündeki merdivenlere oturup annemi beklemeye başladım. Hemen karşımdaki ağaç dallarının esen rüzgarla eğilmelerini izliyordum. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; ağaçların dalları yere değiyordu. Sonra bir anda aklıma dedem ve...