43) Elvan Ameliyat Oluyor

67 6 0
                                    

Sekiz yatağın olduğu bu odaya geleli 1 ay olmuştu ve doktorlar neyimin olduğunu hala bulamamışlardı. Burada yatmaya başladığımdan beri bir kişi bile ziyaretime gelmedi, tek bir kişi bile.. Babam beni bu hastaneye resmen atıp kaçmıştı. Kardeşlerimi ve annemi çok özlemiştim. Onlar aklıma geldikçe, diğer hastalar görmesin diye kafamı yorganın altına sokup sessizce ağlıyordum.

Hemen yanımda yatan kadın taburcu olduktan bir gün sonra başka bir kadın hasta getirdiler. Bu kadın çok yaşlıydı ve gece gündüz öksürüyordu. Bunu bilerek yapmadığını biliyordum ama o geldiğinden beri odamızdaki bütün hastalara uyumak haram olmuştu.

Gecenin bir vakti; gözlerinin içi kıpkırmızı olan bu kadının yarım saatten daha uzun süredir öksürmediği dikkatimi çekti. Kafamı ona doğru çevirdiğimde göz göze geldik ama kadının göz bebekleri hareket etmiyordu. Hafifçe doğruldum.

- Teyze, teyze,

Kadın ne ses çıkarıyor, ne de hareket ediyordu. Kadının öldüğünü anladığımda o gece gözümü kırpmadan sabaha kadar onu izledim. Sabah olduğunda doktorlar odamıza geldi.

- Teyze öldü, teyze öldü!

diye bağırdım. Doktorlar çok sakin bir şekilde kadının yanına geldiler. Önce boynuna sonra da gözlerinin içine bakan doktor hiçbir şey söylemeden diğer hastalarla ilgilenmeye devam etti. Kadının başına gelen hemşireye,

- Teyze ölmüş değil mi?

diye sorduğumda, odadaki diğer hastalarda pür dikkat bana, yaşlı kadına ve hemşireye bakıyordu. Hemşire,

- Yok be kızım ne ölmesi. Gözleri açık uyuyor.

Ben dahil odadaki hiç kimse buna inanmadı elbette. Hem insan gözleri açık niye uyusun ki? Tilki mi bu? O kadın bana o günün geç saatine kadar donuk bakışlarıyla baktıktan sonra hemşireler geldiler ve kadını alıp götürdüler. Sonradan; kadının benim söylediğimde öldüğünü ama morgda yer olmadığı için bir gün daha yatağında bırakmak zorunda kaldıklarını öğrendim.

Odadaki diğer hastaların ziyaretçileri geldiği bir gün, kafamı yine yorganımın altına sokup sessizce ağlamaya başladım. Kısa süre sonra, hemşirelerden birinin yorganımı çekiştirdiğini fark ettim. Hemşire başımın üzerindeki yorganı çekip aldığında odadaki herkesin bana doğru baktığını gördüm. Bu sefer sessiz ağlamayı becerememiştim anlaşılan. Hemşire bana yaklaştı.

- Neden ağlıyorsun kızım?

Hemşirenin yüzüne baktığım sırada ağlamamı durdurmaya çalışıyordum ama bir türlü yapamıyordum. Hemşire; önüme doğru eğdiğim başımı kaldırdı ve aynı soruyu tekrar sorduktan sonra.

- Herkesin ailesi, sevdikleri geliyor ama benim kimsem gelmiyor. Aylardır buradayım ve hastalığımın ne olduğunu bulamadılar. Ölene kadar burada kalmak istemiyorum.

Odadaki insanların bazıları acıyarak, bazıları da üzülerek bana bakmaya başladı. Hemşirenin bana teselli cümlelerinden başka bir şey söyleyemeyeceğini de biliyordum. Ucundan tuttuğum yorganımı başımın üzerine doğru çektim. O günden sonra benimle ilgilenen doktorumla birlikte diğer doktorlarda sık sık ziyaretime geldi. Hatta bir doktor bana çiçek bile getirmişti. Çiçeği hemşireden aldığım vazoma koydum. Çiçeğim solmadan bu hastaneden çıkmak için sürekli dualar ediyordum.

Aradan iki hafta daha geçmişti ki, babam çıkageldi. Onu gördüğümde boynuna atladım ve uzun uzun kokladım. Aslında babamı özlememiştim. Kardeşlerimin, belki de annemin kokusu üzerine sinmiştir diye sarılmıştım. Beni gördüğüne bir gram bile mutlu olmadığını anladığım babam beni boynundan ayırdı ve odanın başında duran doktorun yanına gitti. Doktorla bir şeyler konuştuktan sonra yanıma geri geldi. Beni yakında ameliyat edeceklerini söyledikten sonra "yine geleceğini" söyledi ve neredeyse koşa koşa çıkıp gitti.

Ertesi gün, İstanbul'dan yeni gelmiş olan bir doktor yatağımın başına geldi.

- Kızım, senin böbreklerinden birinde sorun var, onu almalıyız!

Önce doktorun ne demek istediğini anlamamıştım. Doktor gittiğinde yanıma gelen hemşireye neyimin olduğunu sorduğumda, o da doktorun söylediklerine yakın şeyler söyledi. Neyimin olduğunu anlamamıştım ama böbreklerimden birinin alınacağını biliyordum. Birkaç gün sonra ameliyata girdiğimde yanımda ailemden kimse yoktu. Hiç kimse! Hemşireler ve doktorlar bana çok iyi davranıyordu. Allah onlardan razı olsun ama ben kendimi yalnız ve kimsesiz hissediyordum.

Ameliyattan çıktıktan birkaç gün sonra yüzümdeki ve vücudumdaki kılların hemen yok olacağını sanmıştım ama hiçbir eksilme olmadı. Ameliyat yerimde ara ara ağrıyordu. Bir hafta sonra yine babam geldi.

- Seni eve götürüyorum.

dediğinde çok mutlu olmuştum. Hastaneden iki büklüm ayrıldım ve babamla yine otobüse bindik ama bu sefer yan yanaydık. Babam cam kenarına oturmuş, bana da koridor tarafı kalmıştı. Kardeşlerimi, annemi sorduğumda ise sadece "iyiler" diyordu. Aylarca hemşirelerin dışında kimseyle konuşamadığım için babamla konuşmak istiyordum ama babam yüzünü camdan ayırmıyordu. Sonradan öğrendim ki; babam hastaneye iki kere daha gelmiş, doktorlarla konuşup beni görmeden geri dönmüş. Bu son yaptıklarından sonra babama, baba gözüyle değil de, dedemin oğlu gözüyle bakmaya başlamıştım.

Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin