Günlerimiz bu şekilde devam ettiği bir sırada yine tarlaya yemek götürdüğümde dedemin uyuduğunu gördüm. Ailenin geri kalanı, dedemin "yemeğe gelin" sözünü duymadan işi bırakamayacaklarını bildiğim için bir süre tarla da çalışmalarını izledim. Annem, babam, nenem, amcam ve büyük halam. Fakat bir eksik vardı. Benden bir yaş küçük halamı görememiştim. Biraz daha çevreye bakındım ama ortada yoktu. Dedemi uyandırmaya da korkuyordum. Sahte bir öksürükle uyandırmayı denedim ama nafile. Annemin bana bakışlarından bitkin düştüğünü anlamıştım. Birkaç kez daha yüksek bir sesle öksürdüm. Dedem, yattığı yerden sıçradı ve "geber ulan eşek oğlu eşek" diye bağırdı. Çok büyük bir kabahat işlemişim gibi uyumaktan kanlanmış gözleri ile bana baktı. Çimenlerin üzerine düşen kasketini başına taktı, yavaş bir şekilde doğruldu. Cebindeki köstekli saatine baktı.
- Söyle şunlara, aşlarını yesinler.
Bana bakan anneme doğru sağ elimi kaldırdım ve gelmelerini için işaret ettim. Hepsi bir anda ellerindekileri bıraktılar ve sofranın başına geldiler. Dedem bu arada uyuklamaya devam ediyordu. Yemek yediğimiz esnada küçük halam tarlanın yanındaki ağaçların arasından çıkageldi. Sofra örtüsünün kenarına oturur oturmaz.
- Aşın hepsini bitirmişsiniz, ben ne yiyeceğim?
dedi ve hemen ayağa kalktı. Birkaç metre uzaktaki ağacın yanına gitti, arkasını döndü ve ağlamaya başladı. Aslında biz yemeğe yeni başlamıştık ve yiyecek çok şey vardı. Halamın ağlamasına dedem homurdanarak yattığı yerden tekrar doğruldu. Kısa bir süre bizleri süzdükten sonra ağacın dibinde ağlayan halamı gösterdi.
- Ne oldu buna?
diye sorduğunda nenem,
- Ne olacak, her zamanki hali. "Sofra da yemek kalmamış" mış!
Dedem ayağa kalktı ve sofranın üzerindeki yemekleri göz ucuyla süzdü.
- Eee, çocuk haklı. Yemek bırakmamışsınız ki!
Sofradaki herkes bezin üzerindeki yemeklere bakmaya başladığın da Babam;
- Baba, burada yeterince yemek var. Gelip yiyebilir, huysuzluk yapıyor işte.
Dedemin, babama bakışlarından ona sinirlendiğini anlamıştım. Ayağa kalktı ve babamın başında dikildi.
- Talip, sen onun yaşındayken daha huysuzdun. O daha çocuk.
dedi ve küçük halamın yanına gitti. Halamın gözlerindeki yaşları sildikten sonra kucağına aldığı halamla birlikte sofranın önüne geldi, örtünün kenarına oturdu. Sol dizine de halamı oturttu. O an tanımlayamadığım bir duygu içimi kaplamıştı. Yıllar sonra içimi kasıp kavuran o duyguyu şimdi tanımlayabiliyorum. Eksiklik ve acı. Babam beni bir kere bile böyle dizine oturtmamış, yemek yedirmemişti. Halamı içten içe çok kıskanmıştım ama kıskançlığımın tamamen iyi niyetle olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)
Ficción GeneralDışarı çıktım, kapının önündeki merdivenlere oturup annemi beklemeye başladım. Hemen karşımdaki ağaç dallarının esen rüzgarla eğilmelerini izliyordum. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; ağaçların dalları yere değiyordu. Sonra bir anda aklıma dedem ve...