Kardeşimin bana üzerimdekileri sorduğu bir gün bu sefer, entari ya da şalvar demek yerine,
- Domates desenli yazma, yaprak desenli entari, domates ve buğday desenli şalvar ve limon desenli lastik pabuç.
Kardeşim söylediklerimi duyduktan sonra gülümseyerek düşünmeye başladı. Başını sağa sola çeviriyor, gülümsemesini belirginleştiriyordu. Birkaç dakika sessiz kalan kardeşim soruları peşpeşe sıraladı
- Peki aneyin, bumamın, abayımın üzeyleyindekileri de söyleysin demi?
Nihayet kardeşime renkleri anlatabilmiştim. Kardeşimle ne zaman konuşsak, ilk işi çevremizdeki insanların üzerinde ne olduğunu soruyor, söylediğimde de düşe kalka yürüyerek anlattığım kişinin yanına gidip, dokunarak tanımlamaya çalışıyordu.
Bu şekilde kardeşimle birkaç hafta geçirdik. Büyüdükçe merakı giderek daha da artıyordu. Yine bir gün, evimizin yanındaki, babamın yaptığı oturağın üzerine kardeşimi oturttum ve sorularına cevap vermeye başlamadan önce, yanağına bulaşan kazan is'ini sildim.
- Bak yine yüzünün her yeri İS olmuş.
Kardeşim her zaman yaptığı gibi aynı soruyu sordu,
- Aba, is ne yenk?
Siyah rengini nasıl anlatacağımı uzun uzun düşündüm ama bir cevap bulamadım. İçimden de "inşallah siyahın nasıl bir renk olduğunu sormaz" diye geçirdikten sonra
- Siyah
dedim. Bu sefer Allah sesimi duymamış olacak ki kardeşim.
- Aba, siyat nasıy bir yenk?
diye sorduğun da konuyu değiştirmediğime çok pişman olmuştum. Ulaşabildiğimiz şeyler o kadar kısıtlıydı ki, siyah rengi anlatacak doğal bir şey yoktu. Zeytinin siyah olduğunu tabi ki biliyordum. Bir kaç yıl önce, büyük amcamın evinde görmüştüm. Bizim evimizde zeytin olmadığı için kardeşime zeytin desenli diyemezdim. Desem dahi anlamayacak, hemen ardından da "zeytin ne?" diye soracaktı. Bu çıkmaza bir daha düşmemeliydim. Onun; dokunmuş ya da dokunabileceği şeylerle renkleri anlatmalıydım. Aslında aklıma bir şey gelmişti ama bunu kardeşime söyleyemezdim. "Toprak desenlinin daha koyusu" demeyi düşündüm bir ara. Bu seferde "koyu ne?" diye soracaktı. Siyah; bazı renkler gibi olmasa da olur renklerden değildi ki! Ben bütün bunları düşünürken, kardeşimde hiç susmadan aynı soruyu sormaya devam ediyordu. Ağzımdan; yıllar sonra da pişman olacağım o sözler çıktı.
- Senin sürekli gördüğün şey..
O an ağzımdan çıkan bu sözleri kardeşimin kulağına ulaşmadan havada yakalayıp, kimsenin duyamayacağı kadar uzağa fırlatmak istedim. Belki biraz daha düşünsem, başka bir şey bulabilirdim ama ağzımdan çıkmıştı bir kere. Kardeşim bir süre bekledi, ağzını büzüp çenesinin altını gerginleştirdi.
- Aba, ben siyattan nefyet ediyoyum.
dedi ve sustu. Gözleri görenin de, görmeyenin de siyahtan nefret etmesi için çok sebebi vardı. Bende kardeşim gibi o günden sonra siyahtan nefret ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)
General FictionDışarı çıktım, kapının önündeki merdivenlere oturup annemi beklemeye başladım. Hemen karşımdaki ağaç dallarının esen rüzgarla eğilmelerini izliyordum. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; ağaçların dalları yere değiyordu. Sonra bir anda aklıma dedem ve...