İşin içine dedem girdiği için korkmaya başlamıştım. O ne yapar ne eder beni evlendirirdi. Annem bütün bu olanları ciddiye almıyormuş gibi çok sakindi.
- Hadi kızım, su kovalarını içeri taşıyalım. Şunun döktüğü ayranı da temizlemek lazım.
Yerdeki kovayı eline aldı ve içeriye doğru götürdü. İçimden "annemin bir bildiği var" diye geçirdim ama dedemi aklıma getirdiğimde tüm bildiklerimin yanlış olduğunu da biliyordum. Bu evlilik işi başıma çorap örecekti ama beklemekten başka yapacak bir şeyim de yoktu. Annem, su kovasını içerideki odaya bıraktıktan sonra dışarı çıktı, buğdayları biçtiğimiz tırpanla geri döndü. Tırpanı odamızın ortasındaki ocağın yanına bıraktı. Bunları o kadar sakin yapıyordu ki; şaşkınlıkla onu izliyordum.
Aradan yarım saat kadar geçtiğinde, kapımız deli gibi çalınmaya başladı. Annem sakin bir şekilde,
- Kızım Aç kapıyı.
dedi ve ocağın kenarına oturdu. Kapıyı açtım ama dedem kapıya vurmaya devam ediyordu. Yüzü kıpkırmızıydı ve ağzının kenarları da kuduz köpek gibi bembeyazdı. Beni kenara ittikten sonra içeri daldı.
- Nerede o yosma?
Dedem, annemin ocağın kenarında sakin bir şekilde oturduğunu görünce biran durdu. Normalde annemin sağa sola kaçması gerekiyordu ama bu sefer kendinden emin bir şekilde korkusuzca bekliyordu. Bu sakinliği sadece beni değil dedemi de çok şaşırtmıştı. Bende annemle dedemin arasında duruyordum. Dedem olur da annemi dövmeye kalkarsa araya girecektim. Artık küçük bir kız değildim. Dedeme bir tane bile vursam bana yetecek, içimde biriktirdiğim nefreti bir nebze olsa dışarı çıkaracaktım. Dedem kısa süre daha anneme baktı.
- Sen kim oluyorsun da, benim kararıma karşı geliyorsun?
Dedemin ağzından tükürükler çıkıyor, eli ayağı titriyordu. Annem bakışlarını dedemden ayırmadan, ağır ağır doğruldu. Ocağın yanındaki tırpanı eline aldı.
- Bak çimen ezmez Haydar. Kime ne söz verdin umurumda değil. Sen değil, kurban olduğum Allah gökten inse bile, kızımı kimseye vermem. Hee, yok ben illa vereceğim, Allah'tan daha büyüğüm, daha güçlüyüm diyorsan, bu orakla seni öğle doğrarım ki, ezmeye çalıştığın çimenlerin altına yatarsın.
Annemin sinirden elindeki tırpan titriyor, gözlerini dedemden ayırmıyordu. Dedemin o anki hali görmeye değerdi doğrusu. Hani köpekler uzun uzun havladıktan sonra karşısına daha güçlü bir köpek gelince kuyruğunu bacak arasına alıp kaçar ya, dedemde aynı böyleydi. Annemin, kendinden emin ve dik duruşuna kısa süre daha baktı.
- Bunu sana ödetirim kahpenin evladı.
dedi ve geldiği gibi çıkıp gitti. Dedemin evden çıkmasının ardından annem elindeki tırpanı yine ocağın yanına sakin bir şekilde bıraktı.
- Kızım, kapıyı kapat. Tencereler boş. Aş yapmak lazım,
Bütün bu olanları şaşkınlık ve korku içinde izlemiştim. Annem Türk askeri gibi dimdik ve korkusuzca, düşman dedemin karşısında durmuş ve bütün bunları benim için yapmıştı. Aynı Atatürk'ün de dediği gibi, düşman dedem geldiği gibi gitmişti. Çuvalın içinden mısır almaya çalışan anneme sarıldım, sarıldım, sarıldım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)
General FictionDışarı çıktım, kapının önündeki merdivenlere oturup annemi beklemeye başladım. Hemen karşımdaki ağaç dallarının esen rüzgarla eğilmelerini izliyordum. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; ağaçların dalları yere değiyordu. Sonra bir anda aklıma dedem ve...