O gün hava ne terletiyor, ne de üşütüyordu. Güneş sarısı buğdayların boyları göğe uzandığı bir günde annem; kayadan yaptığı ocağın içine ekmek koymuş pişmesini bekliyordu. Dedem annemin başına geldi, bir süre onu izledi. Hemen ardından da ocağın yanındaki un çuvallarının içine uzun uzun baktı. Anneme döndü ve çuvalları gösterdi.
- Feride, bu çuvalın içindeki un nerede?
- Baba, bir tekne hamur yoğurup ekmek yaptım, dağılmasın diye de iki kürek mısır ununun içine kattım.
Dedem çuvalların başından ayrıldı ve annemin yanına kadar geldi.
- Yalan söyleme! Şalvarı delik anana verdin değil mi?
Başka köyleri bilmem ama bizim köyde "şalvarı delik" lafı kocası olmayan kadınlar için söylenirdi. Tabi bu söz bu kadar masum değildi elbette. Bu konuyla ilgili iki inanış varmış. Birincisi; kocası ölen ya da bir yaşa geldiği halde hiç evlenmemiş kadının bacaklarının arasındaki ateşi bir nebze de olsa serinletebilmek için şalvarlarına delik açtıkları içinmiş. Bu kadınlar; delik şalvarından içeri erkeklerin girmesini isterlermiş. İkincisi ise; yine aynı kadınların yatağına girecek erkeklerin sayısız olacağı ve şalvarlarını rahatlıkla sıyırabildikleri içinmiş. Aslında şalvarı demek yerine "orospu" demek daha doğruydu sanırım. Köylü insanın bakışı böyleydi. Aklıma "delikli boncuk yerde kalmaz" sözünü getirdiğimde de şimdiki insanların o zamandakilerden bir farkının olmadığını anlıyorum. Neyse; konumuza döneyim.
Dedem anneme iyice yaklaşınca annemde ayağa kalktı.
- Baba, Allah şahidim anneme bir şey vermedim. Hem versem sizin haberiniz olmaz mı?
Annem başına gelecekleri tahmin etmiş olacak ki bir adım geri attı. Dedem de anneme doğru bir adım daha attı. Annem hafif hafif kaçıyor, dedem aynı şekilde yaklaşıyordu.
- Söyle o zaman. Nereye gitti o kadar un? Hem sen neden bize daha yakın kayalardan birine ocağı yapmadın da bu kayaya yaptın?
- Baba, o kayalar çok rüzgar alıyor. Hem evimize çok yakın olursa, çıkarttığı duman evin içine girecekti.
Dedem; ocağa doğru birkaç adım attı ve hamurları ters çevirmek için kullandığımız sopayı eline aldı. Anneme doğru döndü.
- Ocağın nereye yapılacağını sen benden daha iyi biliyorsun öyle mi?
Dedem, bu sözleri söylerken annemin burnunun dibine kadar gelmişti. Annem; hazırolda bekleyen askerler gibi kaskatı kesildi.
- Baba, ben sana "ocağı bu kaya ya yapayım mı?" diye sorduğumda, "nereye yaparsan yap" dedin. Allah şahidimdir anneme un vermedim.
Dedem annemin son söylediklerine çok kızmıştı. Elindeki sopayla annemin sırtına vurdu. Ben ise istemsizce gözlerimi kapatıp ağlamaya başladım. Daha sonra tek hatırladığım şey annemin çaresizce bağırışlarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üstünde Ne Var? (Kitap Oldu)
Ficción GeneralDışarı çıktım, kapının önündeki merdivenlere oturup annemi beklemeye başladım. Hemen karşımdaki ağaç dallarının esen rüzgarla eğilmelerini izliyordum. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki; ağaçların dalları yere değiyordu. Sonra bir anda aklıma dedem ve...