{Yazar}
Gözlerini geldiği otobüs terminaline inmek için camdan çekti ve birkaç kere kırpıştırıp ayağa kalktı.
Ayaklarının yanına koyduğu, yaşadığı şeylerden kaçarken tek alabildiği şeyi yani sırt çantasını omzuna atıp üstündeki kot cekete sarıldı.
Barkın vermişti bunu ona.
Gözlerinden birkaç dakika önce zar zor durdurabildiği yaşlardan yeniden gelirken hızla silip kendini terminale attı.
Sabah saat altı gibiydi. Gözde'nin dediği eve gitmek için taksi tutmalıydı.
Boş gözlerini yerden kaldırıp çantasını iki omzuna da geçirdi ve gözlerini kısarak terminalden ayrılmak için uzaktan gördüğü kadarıyla taksi durağı olan yere ilerlemeye başladı.
Bursa'ya gelmişti.
Sırtındaki çantayı düzeltip adımlarını hızlandırdı ve taksicinin yanına yaklaşıp elinde adres yazılı yolda buruşmuş kağıdı ona uzattı.
"Buraya bırakabilir misin abi?"
Sesi resmen ona ait değil gibi çıkarken adam kafası ile onaylayıp taksiye ilerledi.
Hiçbir şeyi ona ait hissetmiyordu şu anda. Sesi, saçları, gözleri, dudakları, teni. Kalbi, bağırsakları, ciğerleri, böbrekleri. Gördüğü şeyler, davranışları, gözlerini açıp kapayışına kadar. Hiçbir şey.
Başka birinin bedenine nakil olmuştu sadece anılar ile. Bu bedendeki çocuk huysuz, soğuk ve daha sinirliydi sanırım. Bir de korkak. Çok korkak.
Apartmanın önüne gelene kadar yine aklına dolan ve başka hiçbir şeye yer bırakmayan o düşünceler ile baş başa kaldı.
Kafasının içinde dönen kırk tilki, kavga eden şeytanlar, şarkı söyleyen insanlar, bir köşede sürekli taşak geçen iç sesi e sayamayacağı kadar fazla kişilik -kişilik olarak görüyordu onları- hepsi gitmişti. Hepsi sahneyi ve mikrofonu anılara bırakmıştı dört ayda olan şeylere bırakmıştı.
Dudaklarını ısırırken elleri ile oynuyordu.
Geldiklerinde parayı adama uzatıp indi ve elindeki anahtarı sıkıca tutup beyaz ve nane rengi apartmana adım adım ilerledi.
Asansöre binip katına çıktıktan sonra anahtarın üzerine siyah kalem ile özensizce yazılmış kapı numarasına ulaşıp anahtarı taktı ve ilk kez içinde birinin onu beklemediği bir eve girdi.
Gözleri yeniden dolarken ceketi çıkarttı. Ondan kalan sayılı şeylerden bir tanesiydi bu. Sanırım bir daha asla görmeyeceği adamın yanından hızla kaçarken aldığı şeylerden bir tanesi.
Sahi ya, acaba yıllar boyunca burada yaşayacağını göz önünde bulundurursak sesini hatırlayacak mıydı onun? Veya nasıl göründüğünü, saçlarının hangi renk olduğumu, kemiklerinin çıkıklığını ve dahasını.
Hatırlaması mı daha iyi olurdu yoksa hatırlamaması mı? Ağlayarak geçen gecelerde gözünün önünde sadece onun sesi burnunda onun korkusu ve her damlasında onun varlığı ile daha mı iyi olurdu, yoksa ruhsuz dökülen birkaç gözyaşından sonra neye ağladığını bile unutacak kadar anıların üzerinden geçen zamana lanet ederek dizlerini kendine çekip uyuması mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsız {bxb}
RomanceBarkın kendinden kaçmaya çalışacak kadar aciz biriydi içinde. Ege ise Barkın'a bu yolda yapabileceği en kötü şeyi yaptı. -BxB-