{Yazar}
Şaşkınlık ile karşısında kapıyı kapattıktan sonra üstüne bir de kitleyip arkasını döndü ve ona şaşkınlık ve biraz da sinirle bakan kıvırcık çocuğun gözlerinin içine gözlerini dikerek yavaşça yaklaşmaya başladı. Adım adım...
Ege her adımda birazcık geri çekiliyordu istemeden de olsa. Üstünüze biri yürürken geri çekilmeden durmak büyük cesaret isterdi.
Barkın çocuğun üzerine giderken bir yandan ellerini yavaşça uzatarak sağa sola kaçma imkanını engelledi.
Sonrasında sırtı duvara değmeden birkaç saniye önce onu kendine çekip kolları arasına aldıktan sonra bu hamlenin şaşkınlığını atlatamamış Ege kollarını nereye koyacağını bilemeden çocuğun göğsünde birleştirmiş şaşkınca beklenmedik hamlenin sahibine bakıyordu.
"Özledim." Dedi kıvırcık çocuğun boynuna kafasını yerleştirirken o kısacık zamanda bile benimsediği kokuyu içine çekti sonrasında.
Ege kalbini bir kere daha karşısındaki adama yavaşça emanet ederken onun yanında iki büklüm olan siyah saçlı çocuğa ve hareketlerine sırıttı.
Ardından küçük hareketler ile yavaş yavaş yatağa ilerledi Ege. O da özlemişti deli gibi hemde.
Zaman görecelidir derler. Ki bana sorarsanız (burada bilir kişi benmişim gibi konuşucam. Sanki fikrim çok önemliymiş gibi.) Evet, zaman sonuna kadar göreceli ve bı o kadar da değerli bir şey.
Sevdiğiniz ile birlikteyken elinizde tutmaya çalıştığınız birkaç trilyon kum tanesine dönüşürdü adeta. Ne kadar çabalarsanız o kadar hızlı elinizden gider ve o kum tanelerinin düşüşünden zevk bile alamazdınız.
İstemediğiniz bir işi yaparken ise saniyeler asırlar gibi gelir ve her asırda bir kere daha ölüp sonrasında acı içinde ikinci asırda dirilirdiniz. Yine ne kadar bitmesi için çabalarsanız bu sefer o kadar yavaş ve acı verici geçerdi.
Kısacası zamanı kendi haline bırakıp onu himayeniz altına almayı kafanızdan attıktan sonra anı yaşamaya başlayabilirdiniz.
Hayat yıllara, yıllar aylara, aylar günlere, günler dakikalara, dakikalar saniyelerde, saniyeler ile bir göz parlamasına bakardı.
Ve bir göz parlaması için seneler hatta asırlar gerekirdi.
Kısaca, zaman garipti. Akıp giderdi.
"Çok özledim." İç çekerek yatağı kıvırcık çocuğun sırtı ile birleştirirken kokladı o mükemmel saçlarını. Her telini koklamak ister gibi derince içine çekti.
Sırtında hala Barkın'ın elleri bulunan Ege güldü ve geldiğinden beri bir kere bile sakal görmediği o pürüzsüz cilde küçük bir öpücük bıraktı. Yumuşak yeni onu deli etmiş olacak ki üstündeki çocuğu yana doğru devirip yanağına ardı arkası kesilmeyen öpücükler bırakmaya başladı.
Barkın kıkırdayarak "Sen de özledin sanırım." Dedi çocuğu durdurmak ister gibi yanaklarından tutup göz hizasına yüzünü getirerek.
Ege gözlerinin içi gülerek baktıktan sonra kafasını salladı ve bal gözlü çocuğun beline ellerini dolayıp "Çok." Dedi korkudan çığlık çığlığa ağlayacak gibi hissettiren o beyaz binadan çıkmanın ve kendini sevdiği adamın kollarının arasında bulmanın verdiği o mükemmel his ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsız {bxb}
RomanceBarkın kendinden kaçmaya çalışacak kadar aciz biriydi içinde. Ege ise Barkın'a bu yolda yapabileceği en kötü şeyi yaptı. -BxB-