{Yazar}
Ellerini önünde birleştirmiş ikinci iş günü için yürüyen çocuk yeniden gördü o kafeyi, şimdiden içeri girer girmez olacakları harfi harfine biliyordu. İnsanları bir kere tanıdığında bir daha unutamazdı zaten. Ve bir günde bile anlardı kimin ne olduğunu.
Tabi, istisnalar vardı.
Aslında birçok istisnası vardı, bunlardan biri de Barkın'dı. Onu ilk gördüğünde -saldırı anı dışında.- Öleceğini düşünmüştü. İçinden burada geberip gidicem ve kimsenin haberi bile olmayacak demişti.
Sinirlenen Barkın bu görüşünü doğrularken sonrasında ona yaptığı şeyler -Hayatını kurtarması- aslında yanılıyor olabileceğini göstermişti. Üzücü olan tarafı ise şimdi yanılmadığını anlamasıydı.
Cidden sonu sevdiğinin elleri arasında olmuştu.
Bunları düşünürken kafeye dalgınca girdi ve yer paspaslayan kıza gülümseyip üstünü değiştirmek için küçük odaya girdi hızla.
Girer girmez fark ettiği detay ile gözleri büyümüş ve yerinde öylece kalmıştı (buraya Barkın'ı koymak vardı, ama engel oluyorlar... Kendim engel oluyorum.)
Koltukta gözleri kıpkırmızı ağlayan mavi saçlı çocuk şaşkınlık içinde dikilen Ege'nin geldiğini görmemişti bile.
Elinde titreyen telefon ile hattın diğer ucunda kim varsa dediği acı verici şeyleri dudaklarını ısıra ısıra ve gözlerinden akmak için yalvaran yaşları tutarak dinliyordu.
Ege bir süre gidip gitmemek arasında kalsa da ayakları hangi komutu verirse versin onu dinlemiyordu.
"Anladım, i-iyiyim ben. Kendine iyi bak." Kendini kasarak bunları dedikten sonra telefonu kapattı ve kenara atıp elleri ile yüzünü kapattı.
Ege bir adım çocuğa doğru atıp elini omzuna koydu ve ağzından tek çıkan şey "Hey," olmuştu.
İrkilen çocuk arkasını dönüp omzunun üstünde dikilen Derin'di görünce iç çekti ve ayağa kalkıp ceketini de alarak odayı terk etti.
Bu çocuk sürekli her yerden çıkıp onun sinirlerini bozmaya başlamıştı. Ergenin teki değilmiş gibi etrafa attığı o aptal bakışları daha da deli ediyordu onu. En olmadık yerden çıkıp istemediği bir şekilde olaylara şahit olmuştu.
Sinirden gözleri yeniden dolarken terk etti hem işini hem evini en azından birkaç saatliğine gitmeliydi.
Ege yine odada tek kalınca burnundan soluyarak giyindi ve kafenin içini paspaslayan kızın yanına gidip gülümsedikten sonra günaydın diyip bir bez aldı ve ilk önce masaları sonra ise Tarık'ın işi olan makineleri temizleme işini yaptı.
İnsanlar ile iletişim kurma zorunluluğu olmadıkça kurmazdı, hatta lisede bile bunu çok net yaşamıştı. Hayatı boyunca ya insanlar onunla ya o insanlar ile iletişim kuramamıştı... Barkın dışında.
Kalbi onun ismini düşününce bile kırılırken yutkunup temizliğe devam etti yavaş yavaş.
Onlar temizlerken yaklaşık kırk dakika sonra içeriye yeniden giren mavi saçlı çocuk adımlarını kasanın ardına kilitleyip oraya gidene kadar hiçbir şeye bakmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsız {bxb}
RomanceBarkın kendinden kaçmaya çalışacak kadar aciz biriydi içinde. Ege ise Barkın'a bu yolda yapabileceği en kötü şeyi yaptı. -BxB-