Bu sesin sahibi, ormanda gördüğüm o vampirlerden biriydi. Görüşeceğimizi söylediğinde ciddiye almamıştım! Benden ne istiyordu ki?
Bu kez nasıl kurtulacaktım? Bu ıssız ve izbe yerde nereye kaçacaktım?
Nereye kaçabileceğimi düşünürken okula geri dönebileceğim aklıma geldi.
Aklımda plan kurmaya çalışırken derin bir nefes verip yavaş bir şekilde arkama döndüm ve Arthur'a baktım.
Korktuğumu belli etmemek için, "Ne istiyorsun benden?" Diye sordum.
"Ne istediğim gayet açık değil mi?"
Vampir hızıyla yanıma gelmesi ile irkilip kafamı ona çevirdim. Ama yakınımda olmasından rahatsız olarak kafamı tekrardan diğer tarafa çevirdim ve dişlerimi sıkarak konuştum. "Ne. İstiyorsun. Benden. Dedim."
Ormanda yaptığı gibi yine boynuma yaklaştı ve kulağıma fısıldayarak cevap verdi. "Ormanda yarım kalan işimi hâlletmek için geldim. Üstelik bu sefer seni kurtarabilecek biri de yok."
Dişlerini boynumda hissedince korku ve bir panik dalgası bedenimi ele geçirdi. Kurtulabilmek için kuvvetle Arthur'u itmeye çalıştım. Ama yerinden kıpırdamamıştı bile!
Artık her şeyin biteceğini düşünürken gözlerimden birer damla yaş döküldü ve yanaklarımı ıslattı.
Kalbim sıkışırken dişlerini iyice bastırıyordu ki başka birinin konuşması ile geri çekilmek zorunda kaldı.
"Yanılıyorsun, kurtarabilecek biri var."
Kaşlarını çatarak arkasına döndü ve sesin sahibine baktı.
Marco!
Şükürler olsunki tam zamanında gelmişti. Birkaç saniye bile geç gelmiş olsaydı şu an ne hâlde olurdum bilmiyorum.
Marco'yu görmem ile rahat bir nefes alırken akan göz yaşlarımı ellerim ile silerek kendimi toparlamaya çalıştım. Arthur'un konuşması ile tekrardan ikisine odaklandım.
"Öyle mi? Bunu sen mi yapacaksın?" Diyerek ukala bir şekilde sırttı.
Arthur'un cümlesi biter bitmez Marco öyle hızlı bir şekilde Arthur'un boğazından tutmuştu ki ne olduğunu anlamam uzun sürdü.
"Evet, ben yapacağım. Hem de öyle bir yapacağımki bir daha masum bir insana yaklaşamayacaksın."
Boğazını bırakıp karnına sert bir yumruk attı ve Arthur'un iki büklüm olmasını sağladı. Arthur daha doğrulmamıştıki Marco yine sert bir yumrukla bu sefer yüzüne vurup yere düşmesini sağladı. Ardından üzerine eğilerek kulağına bir şeyler fısıldadı. Ama kulaklarımın uğuldamasından ve korkudan ne dediğini duyamadım.
Marco ayağa kalktığında Arthur'un karnına sert bir tekme savurdu ve "Şimdi defol git buradan!" dedi öfkeyle.
Onu orada bırakıp hızla yanıma geldi ve yüzümden tutup ona bakmamı sağladı. "Adelina iyi misin? Sana bir şey yaptı mı?"
Olayların şokundan bir süre cevap veremedim. Az kalsın beni ısıracaktı. Dişlerinin değdiği yer sanki o sivri dişleri hâlâ oradaymış gibi hissediyordun. İlk olarak Arthur'un olduğu yere baktım, ama sanırım çoktan gitmişti. Çünkü olduğu yerde yeller esiyordu.
Daha sonra Marco'nun gözlerine bakıp olumlu bir şekilde kafamı salladım ve yalan söyleyerek, "İyiyim." Dedim. "Hayır, bir şey yapmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ÇİÇEĞİ
Viễn tưởngKoşuyorum, uçsuz bucaksız bir ormanda koşuyorum. Buraya nasıl geldim, burada ne yapıyorum hiçbir fikrim yok! Ama bir şeyden kaçıyorum. Birden hava karardı ve uğursuz bir gök gürültüsü yankılandı gökyüzünde. İliklerime kadar titrediğimi ve korktuğu...