Yemeğimizi yedikten sonra hep birlikte masayı toplamış ardından da salona geçerek benim durumum hakkında bilgiler yazan kitapları incelemeye başlamıştık.
Jenna'dan öğrendiğim kadarıyla Jack ve Carter'da evde, buldukları kitapları inceliyorlardı. Ne yaparsam yapayım hiçbirinin hakkını ödeyemezdim. Beni kısa süredir tanıdıkları hâlde hemen benimsemiş, her zor durumumda yardımcı olmuşlardı ve olmayada devam ediyorlardı. İyi ki buraya taşınmış ve iyi ki böyle güzel insanları tanımıştım... Hepsi ailem gibi olmuştu.
"Burada yazdığına göre; iki farklı doğaüstü veya doğaüstü- insan birleşimi sonucunda oluşan melezlerin çok az sayıda olduğu yazıyor. Eskiden iki farklı ırkın birleşmesi yasak olsada birçok kişi kurallara uymadığı için şu anda daha sıkı tedbirler alınıyormuş. Bunlardan bazılarıda ölümmüş."
Emily'nin sözünü bitirmesi ile elimdeki kitabı masaya bıraktığımda, "Ben her iki gruptada yer alıyorum." Dedim anlamayarak. "Dünyaya büyücü ve insan birleşimi olarak gelsemde şu an yarı vampirde sayılırım."
Kimseden ses seda çıkmazken herkes derin düşüncelere dalmıştı. Sanırım onlarda benim gibi içinde olduğum durumu bilmiyorlardı. Kitaplardan bilgi alarak bir yere varamayacağımızı biliyordum. Bu durumu illa bilen veya duymuş biri olmalıydı.
Ama kim?
"Kitaplardan edindiğimiz bilgiler ile bir sonuca varamayacağımızı sanırım herkes fark etmiştir. " dedim dayanamayarak. "Benim düşüncem şu konuştuğunuz şifacıya gidip daha fazla bilgi almak. Bilgi alamasak bile en azından bizi birine yönlendirebilir."
Herkes elindeki kitapları masaya bırakırken yine kısa süreli bir sessizlik oldu.
Jenna kafasını aşağı yukarı sallayıp, "Aslında Adelina haklı, kitaplarda pek fazla bir bilgi yok. İşi bilen birine danışmamız gerek." Dedi.
"Bencede en mantıklı yol bilen birine danışmak. " dedi Emily Jenna'yı onaylayarak. "Kitaplardaki bilgileri okumaya kalkarsak bu aylar alır, pek çok kitap var. Hangi bilginin doğru veya hangi bilginin yanlış olduğunu bilmemiz imkansız."
Annemde, "Bencede en mantıklı olan bu." Diyerek destek çıktıktan sonra herkesin bakışları Marco'ya döndü.
Kafasını yere eğmiş zemini incelerken düşünceler daldığını anlamak zor değildi. Diğerleri hemen bana hak vermiş olsada Marco olasılıkları ve sonuçları düşünerek karar veriyordu. Bu yüzden de onun kararı benim için çok önemliydi.
"Sen ne düşünüyorsun Marco?" Dedim ilgimi sesime yansıtarak.
Anında bakışları beni bulurken alnına düşen bir parça tutam saç ile şu an nefes kesici, hatta oldukça seksi duruyordu. Ama şu an konumuz kesinlikle bu değildi.
Bakışlarını benden çektiğinde yerinde doğruldu. Boş gözlerle kapalı olan televizyona bakarken karar vermeye çalışıyordu. En sonunda düşüncesini belirtmek için dudaklarını araladı. "En mantıklı yol o gibi görünüyor. Ama tehlikenin farkındasınız. Bu yüzden elimizden geldiği kadarıyla kimsenin öğrenmemesi için dikkat etmeliyiz."
Bakışları tekrardan beni bulurken endişeli bir şekilde baktığını gördüm. Gülümseyerek endişesini biraz olsun gidermeye çalışsamda yine düşünerek kendini zorlayacağını biliyordum.
"Artık beslenmen gerekiyor, Adelina." Dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan. "Gücün tükenmiş olmalı. Bu zamana kadar iyi bile dayandın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ÇİÇEĞİ
FantasyKoşuyorum, uçsuz bucaksız bir ormanda koşuyorum. Buraya nasıl geldim, burada ne yapıyorum hiçbir fikrim yok! Ama bir şeyden kaçıyorum. Birden hava karardı ve uğursuz bir gök gürültüsü yankılandı gökyüzünde. İliklerime kadar titrediğimi ve korktuğu...