Kağıtta yazılı olan cümleyi son kez sesli bir şekilde okuduktan sonra hızla pencerenin önüne giderek tekrardan aşağıya baktım ve karanlıkta duran bir siluet gördüm. Yüzünü göremiyor olsamda bana baktığını biliyordum.
Bu da neydi şimdi?
Panik içinde hızla misafir odasına geri döndüğümde pencerenin önüne geçtim ve perdeyi açtım. Karşıdaki eve bakınca yatağında telefon ile oynayan Marco'yu gördüm.
Mesafe uzak olmadığı için beni duyacağını düşünerek pencereyi açtım ve fazla yüksek olmayacak şekilde seslendim. "Marco! Beni duyuyor musun?"
İlk başta kafasını kaldırarak bir süre etrafına bakındı ama tekrardan telefonuyla oynamaya devam etti.
Vazgeçmeyerek bu sefer biraz yüksek sesle seslendim. "Marco!"
Sanırım işe yaramıştı.
Marco yatağından kalktı ve balkona çıktı.
"Marco! Benim, Adelina." bir kez daha seslendim ve bana bakmasını sağladım.
'Ne oldu?' Der gibi kafasını salladıktan sonra elimi kaldırarak gelmesini işaret ettim.
"Buraya gelebilir misin?"
Onaylar şekilde kafasını salladıktan sonra balkondan aşağıya atladı ve vampir hızıyla koşarak evin önüne geldi. İçeri atlaması için geri çekilirken başımın ağrısını gidermek için parmaklarım ile saçlarımın diplerine masaj yaptım. Marco içeriye girdikten sonra hızla pencereyi kapattım ve Marco'ya döndüm.
Marco endişe ile bana baktı. "Neler oluyor Adelina?"
Ellerim ile yüzümü ovuşturdum. "Sanırım görsen daha iyi olur. Ama sessiz ol lütfen, annem uyuyor. "
Anlamayarak baksada kafasını sallayarak onayladığında birlikte odadan çıktık. Kendi odama giderken merdivenlerden aşağıya bakarak annemin uyanıp uyanmadığını kontrol ettim ama ses seda yoktu. Tekrardan önüme döndüm ve kendi odama girdiğimde arkama dönüp Marco'nun içeri girmesini bekledim.
Marco'da içeriye girdikten sonra direkt kırık pencerenin yanına giderken odamın kapısını kapattım. Ardından yerdeki kırık parçaları incelemeye devam eden Marco'nun yanına gittim.
"Buraya ne oldu böyle? Kim yaptı bunu?" hızla yerden doğruldu ve pencereden dışarıya bakmaya başladı.
Sıkıntıyla bir nefes verdim."Bilmiyorum. Tam yatıyordum ki pencerenin kırılma sesini duydum. Odaya geldiğimde pencere kırılmıştı, yerde ise kağıda sarılmış olan bir taş vardı. "
Elimdeki kağıdı açarak Marco'ya uzattım. Kaşlarını çatarak kağıtta yazan yazıyı okuduğunda kafasını kaldırdı ve bana baktı. "Kim olduğunu görebildin mi?"
Olumsuz bir şekilde kafamı salladım. "Hayır. Sadece karanlıkta bir silüet gördüm. Ama yüzü görünmüyordu." Ardından korkuyla ekledim. "Jordan olabilir mi?"
Marco olumsuz bir şekilde kafasını salladı. "Bilemiyorum Adelina. " dedi. "Ama bana mesaj atan kişiyle aynı kişi olabilir. "
Sondaki cümlesini sessiz bir şekilde söylesede ne söylediğini net bir şekilde duydum.
Duyduklarım ile kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. "Bana mesaj atan kişiyle aynı kişi olabilir de ne demek? Sana kim mesaj attı ki? En önemlisi ne mesajı attı?"
Ağızından kaçırdığını fark ederek çevirmeye çalıştı. "Ne mesajı? Kimse bana mesaj atmadı."
Bilmemezlikten gelsede hepsini duymuştum. Benden gizlediği bir şey vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ÇİÇEĞİ
FantasíaKoşuyorum, uçsuz bucaksız bir ormanda koşuyorum. Buraya nasıl geldim, burada ne yapıyorum hiçbir fikrim yok! Ama bir şeyden kaçıyorum. Birden hava karardı ve uğursuz bir gök gürültüsü yankılandı gökyüzünde. İliklerime kadar titrediğimi ve korktuğu...