16;

233 42 138
                                    

"Bunları giy,"Diyerek bir sweatshirt ile eşofmanı yatağa koydu Min Ji,yatar pozisyonda değildim,ayaklarım yere değecek şekilde yatakta oturuyordum ve ilk halime nazaran daha iyi hissediyordum."Ah,özür dilerim.Bekle sana yardım edeyim."Diyerek elini koyduğu sweathirt'e doğru uzattığında ise elimi kaldırarak ona engel oldum.

"Hayır,gerek yok.Bu kıyafetler kimin?"Dedim,yüzüne bakarak.Yanakları kıpkırmızıydı,sarı ve kıvırcık saçları dağılmıştı.Muhtemelen koşarak gelmişti.

"Alel acele evden çıktığım için sana kıyafet getirmeyi unuttum, Taeyong'un kıyafetleri bunlar."Dedi saçlarını arkasına atarak.

"Taeyong'un kıyafetleri mi?Nereden buldunuz onun kıyafetlerini ki?"Dediğimde ise Min Ji'nin yüzünde gözle görülür bir değişim oldu.

Gerilmek kelimesi hafif kalırdı,çekinmek kelimesi ile çok ağır gelirdi ama ikisinin ortalarında bir şeydi yüzüne yansıyan.Bakışlarını kaçırdı.

''Ne oldu?''Diye sordum,üzerimde hastane önlüğü vardı fakat içimde sadece incecik ve garip bir kumaştan yapılma iç çamaşırları vardı,çok üşüyordum.

''Y-yok bir şey bebeğim,''Dedi hızlıca,kapıya doğru ilerlerken.''Ben kapıda bekliyorum yardıma ihtiyacın olursa bir de işin bittiğinde çağır beni.''Ardından,bana bir şey söylemem için kısacık bir zaman bile tanımadan koşar adımlarla çıkıp gitti.

Bu halleri normal değldi.Uyandığımdan beri etrafımdaki insanların bu halleri normal değildi veyahut bana her şey garip geliyordu.

Avucumun içini yatağa bastırarak hafifçe doğruldum.Karnımdaki ameliyat yarası sızlıyordu ama dayanılmayacak gibi değildi.Daha büyük acılara dayanmıştım değil mi?

Siyah sweatshirt'ü üzerime geçirmeden önce üstümdeki hastane önlüğünü,çekiştirip düğmelerini kopartarak çıkarttım ve ardından da hiç beklemeden sweatshirt'ü başımdan aşağı geçirdim ama...Ama bu Taeyong gibi kokmuyordu.Yüzümü buruşturdum,burnumu yasemin kokusu doldurmuştu.

Yasemin.

Bir kadın parfümü.

Çok yoğundu,Taeyong'a ait bir koku değildi,başka bir koku sinmişti üstüne.Gözlerim doldu,içimdeki küçük kız kalbimin duvarlarını parçalamaya başladı.

İyi değildim,iyi hissetmiyordum.Bedensel olarak hangi durumda olursam olayım artık somut acıları hissedemez olmuştum;sadece içimde bir yerlerde,konumunu dahi tam kestiremesem bile,bir yerin çok acıdığını hissediyordum.

Yirmi gün.

Koskoca yirmi gün,belki de daha fazla.

Ben öldüm.İçimdeki o acı yüzünden kıvrandım geceler boyu,sessizce,uyuyamadım bile.

Ben her şeyimi unuttum,benliğimi,adımı,kendimi unuttum;aklımın içinde o kadar çok döndü ki adın,ben konuşmayı bile unuttum.

Sen,nasıl kıydın?

Kısacık bir anda dökülmeye başlayan yaşlarla,sesim çok çıkmasa bile ağlıyordum.Ellerim yatağa yaslıydı,eğildiğim için karnım çok acıyordu ama kalbimin acısı beni ağlatan yegane şey olmuştu uzun bir süre önce.

Irene.

Bana,ona güldüğün gibi gülmedin bile.

Titrerken,zar zor siyah eşofmanı geçirdim bacaklarımdan.Taeyong'un bacakları benimkiler kadar olmasa da inceydi,aynı zamanda beli de.Bu yüzden eşofmanın iplerini belime göre sıkıp,bağladıktan sonra çok da absürt durmuyordu üstümde.

mister j ❦ lee taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin