45;

216 26 139
                                    

yura geçen bölümde özellikle sürekli bir şeyleri bildiğinden bahsedip taeyong'a sürekli bana başka söylemen gereken bir şey var mı diye sormuştu.dikkat edin.ve aynı şekilde geçen bölüm anlamadığınız spoilerden biri de şu satırdı: Kaç.Kaç kızım.
kolay gelsin:)

Uyu,demişti.

Uyursan geçer.

"Uyan Yura,geldik."

Çok yakınımdan kısık sesle,zaten tüy gibi olan uykum tamamen parçalandı.Terlediğimi gözlerim kaplıyken iliklerime kadar hissedebiliyordum.Üzerimde evden çıkmadan önce üzerimde olan,krem rengi salaş tişört ile siyah bir tayt vardı,aynı şekilde de siyah renge sahip spor ayakkabılarım.Apar topar çıktığımız için üstüme düzgün bir şeyler giyememiştim ama zaten kıyafetlerim çok da sırıtmıyordu.

Gözlerimi açtım.Karşılaştığım bakışlarla allak bullak olan zihnim sanki saniyeler içinde eski haline döndü;bilincim kapanmadan önce duyduğum şeyler tekrardan,bozuk bir plak gibi beynimin soğuk duvarlarına çarpmaya başladı.

Çocuğunun olma ihtimali sıfıra düşmüş.

Çocuğunun olma ihtimali sıfıra düşmüş.

Çocuğunun olma ihtimali sıfıra düşmüş.

Annem bir gece çok üşümüş.Elinde küçük bir bebekle yollarda,ömrünü çürütmüş.

Taeyong'un bu kadar berbat bir halde olmasını beklemiyordum.Çok fazla ağladığını içi kan çanağına dönmüş ve altları morarıp şişmeye yakın bir hale gelmiş gözlerinden;hala ıslak olan kirpiklerinden anlamıştım.Bu kadar ağlamasına ve üzülmesine çok şaşırmıştım.Sonuçta,defalarca ölümün ucundan dönmüştüm;çok fazla acı çekmiştim hem fiziksel hemde zihinsel olarak.O zamanlar bu kadar ağlamış mıydı bilmiyordum.Mesela,ben Mark'ın evinde tutuluyorken,ağlamış mıydı?

Yattığım yastıktan doğrulmaya çalıştığımda ayakta duruyordu ve bir elini sırtıma koyarak doğrulmamı kolaylaştırdı."İyi misin bebeğim?"Dediği anda ise nedensizce afallamış bir ifadeye bürünen bakışlarımı yüzüne çevirdim.Hiç olmadığım kadar kötüyüm ama bu sorusuna istemsizce başımı sallamak zorunda kaldım.

Hayat bir süre sonra insa tepkilerini ezberletiyor,dürtüleştiriyor;her şeye aynı cevabı veriyoruz istemsizce.Benliğimiz kayıyor.

Bazen,sokaklarda aylak aylak dolaştığım günlere dönmek istiyorum;geceleri hep bunu düşünüyorum.Kulağımda sokağın canlı sesleri,aklımda koca bir toz bulutu,hiçbir şey düşünmeden loş sokak ışığının altında biraz daha yürüyebilmek için,teyzemden bir ton azar işiteceğimi bilsem de evin yolunu uzatttığım günlere dönmek istiyorum.Lisemi zar zor okumaya çalışırken,hayatımda teyzem,Seojun ve onun gibi onlarca insan varken aynı anda 5 yarı zamanlı işte çalışıyordum.Hayatım böyle devam ediyordu.Annemi unutmuştum,kaybettiğim hafızam hala kayıptı zihnimde;binlerce boşluğum vardı,hayatım bomboştu.Neresinden tutsam elimde kalıyordu.

Sonra,peşinde bir dünya dolusu sorun ve sıkıntıyla o girdi hayatıma.Kırmızı saçlı,aptalın teki.İlk karşılaştığımız anda gereksiz yere yargıladı beni.Dansıma laf etmesine üzüldüm.Keşke...Keşke o bana söyledi diye üzüldüğüm tek şey dansım olsaydı.

Taeyong,farklı dünyalarda ve farklı zamanlarda tekrar çık karşıma.Çünkü,ben seni yaşayamadım.Yaşayamam da artık.Elimde sorunlarımdan başka hiçbir şeyim yok.Sağlıklı bir bedenim bile yok.Hayatım çöplük.Omuzlarım çok çökük;sen dokunma,bu hem senin,hemde benim canımı yakar,yaşayamayız.

"Bir doktor var,bulunduğumuz yere on dakika uzaklıktaki bir hastanede çalışıyor,çok iyi bir doktor..."Dedi,bakışları yerdeyken elini ensesine götürerek."Bir de o doktor baksın."

mister j ❦ lee taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin