34;

236 38 64
                                    

**merhaba,uğraşmayın diye şarkıyı çeviri videosuyla koydum.sözlerine dikkat ederseniz finalle ilgili bir spoi yakalayabilirsiniz.

"Min Ji,gece hiç uyumadan ağladığını söyledi."Dedi Taeyong,tuttuğu ellerimi bırakmadan boyuma kadar eğilip yanağımı öptükten sonra yavaşça geri çekilirken."Bu kadar üzülüyorsan gitmeyelim Yura,sonra gidebiliriz."

Bir elini bırakıp ,sağ gözümü silerek balışlarımı başka yerlere çevirirken,"Üzülmüyorum,"Dedim,her ağladığımda istemsizce gözlerimin kısılması ve dudaklarımın büzülmesinden nefret ediyordum."Sadece korkuyorum."Ben bu sözleri sarf ederken o sessizce,gözlerime bakarak beni dinliyordu ama ben asla gözlerine bakamıyordum.Çünkü,ya o benim gözlerimde bir şey görecekti,hiç istemeyeceği;ya da ben görecektim onun gözlerinde bir şeyler,bu beni her şeyden daha çok korkutuyordu."Daha kötü şeyler öğrenmekten korkuyorum ve hissediyorum Taeyong.Sen bana o evin doğduğum ev olduğunu söylediğinden beri bir şeyleri hissediyorum...Bilmiyorum,gece hiç uyumadım,hissettiğim şeyin ne olduğunu bulmaya çalıştım ama,"Bu sefer gözlerine baktım.

"Bulamadım."

"Bulamadın."

Aynı anda söylediğimiz şeyle bakışlarım onunkilere tamamen kilitlenmişti.Gözünün altındaki o küçük izine bile kilitlenmiştim.Böyle oluyordu.Ona herhangi bir şeyde bağlanmak istemiyordum ama şans kelimesi benden nefret ederdi.Neyi istemezsem,ona maruz kalıyordum.Belki de en çok bundan yoruldum.

Kalbimin,tenimin içinde bana yumruklar savurması,sürekli bana bir şeyleri hissettirmesi,"Yapma !"Diye bağırması ve bunlara rağmen benim,yapmamam gereken şeyler listesinin başını
çeken şeyi yapmış olmam beni yormuştu.

Ona aşık olmuştum.

Veya sadece alışkanlıktı,zorundalık veya baskıydı veya onun da dediği gibi hiçbir şeydi.

Evet,Taeyong "Biz bir kelimeye sığamayız." Derken,gerçekten hiçbir kelimeye sığamadığımızı kast etmişti çünkü,henüz o kadar büyük değildik.O yolu gösterse ben sonuna kadar ilerlerdim,ayaklarım parçalansa bile gerekirse sürünerek giderdim ama o bir türlü yolu göstermiyordu,belki de kendisi de bulamamıştı,bulmak istemiyordu.Onun hayatına girdiğimden beri bu hep böyleydi.Taeyong bir şeyler söylüyordu ve ben tüm vaktimi o sarf ettiği cümlelerin altından kalkmaya harcıyordum ama boşaydı tüm bu çabalarım,temeli sağlam olmayan bir ev yıkıldığında onun enkazının altından çıkamazdınız.

"Gidelim mi,emin misin?"Diyerek sorduğunda başımı olumlu anlamda salladım."Ama çok ağlarsan geri döneriz,haberin olsun."

"Neden?"Diye sordum,o cümlesine noktayı koyar koymaz.Çünkü,o bu kadar kolay nokta koyuyorken benim cümlelerimin soru işaretleriyle dolu olması adil değildi.

"Ağlamanı istemiyorum."Dedi teker teker.

Ama beni en çok sen ağlatmadın mı?

Gülümsedim.Bunu görünce gözlerini dudaklarıma dikti,sürekli güldüğüm zamanlarda dudaklarıma bakıyordu.Nasıl güldüğüme,ne kadar güldüğüme ve gerçek olup olmadığına...Ama sen anlayamazsın Taeyong.Beni bu kadar ağlattıktan sonra gülüşümün sahte olup olmadığını anlayamazsın çünkü,hiç görmedin.Nasıl güldüğümü.

Önünde dikildiğimiz arabaya ,ellerimi bırakarak ve bana da binmemi söyleyerek ilerlediğinde ,bende dediğini yaparak yolcu koltuğuna binip kapıyı kapattım.Emniyet kemerimi bağlayıp doğrudan önüme döndüğümde ise o gayet rahat bir şekilde koltuğuna yerleştirdi,arabayı çalıştırdı ve hızlıca garajdan çıkıp Paris'in sokaklarına atıldı.

mister j ❦ lee taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin