''Endişelenmene gerek yok Yura,''Dedi Jennie telefonun diğer ucundan.''Muhtemelen eğlenceli bir yarışmadır, tehlikeli olacağını sanmıyorum.''
Üzerime giyip etek kısmını yüksek bel pantolonumun içine soktuğum ince triko,siyah ve boğazlı kazağımın üstüne;belimde biten deri ceketimi geçirip saçlarımı dışarı çıkarttım.''Hala kuzen olduğunuza inanamıyorum, o resmen bir şerefsiz.Beni tehdit ettiği şeye bakar mısın?''
''Ah sakin ol artık salak kız,öldürecek hali yok seni.''
''Onda o potansiyel de var.''Yatağımın üstüne oturarak yorganın üstünde ve hoparlörde olan telefonu elime aldım.''Gecenin bu saatinde tanımadığım bir çocukla bilmediğim bir yere gidiyorum,resmen iki ucu boklu değnek.''
''Birazdan Taeyong'u arar azcık tehdit ederim.Hoşuna gitmeyen bir durum olursa da beni ara,gelip seni alırım.''Dedi güven veren bir sesle fakat bu durum bir şeyi değiştirmiyordu çünkü nereye gideceğimi bile bilmeden evden çıkacaktım birazdan.''Onu bırak da, teyzen nasıl izin verdi bu saatte dışarı çıkmana.''
Ayağa kalkarak odamdan çıktım ve seri hareketlerle merdivenden indim,''Teyzem evde değil, yani bu akşam iş yerinde kalacaktı.Haberi yok.''Kapının önünde duran siyah botlarıma doğru eğilirken,''Neyse,birazdan gelir ben dışarı çıkıyorum.Telefonun açık dursun çünkü ,çok endişeliyim ve en ufak rahatsız olduğum bir durum olursa seni arayacağım.''
''Tamam bebeğim,görüşürüz.''
Telefonu kapatarak dizim üstüne çöküp sıkı sıkı bağladım botlarımın bağcıklarını.Evin ışıklarını da kapattıktan sonra anahtarı arka cebime atıp evden çıktım.
Karanlık ve küçük bahçeden çıkıp evin önüne geldiğimde buz gibi havaya yüzümü buruşturarak kollarımı göğsümde birleştirerek beklemeye başladım.Soğuk havalardan oldum olası nefret etmiştim ,çok çabuk hasta oluyor;hasta olunca da kendimi ölmüş gibi hissediyordum.
Sıkıcı geçen bir kaç dakikanın ardından siyah bir Porsche mahalleye hızı bir giriş yapıp aynı hızla önümde durduğunda çığlık atan lastiklerin sesi kulaklarımda çınladı ve beynimi kısa bir ağrı ile baş başa bıraktı.Bir adım atarak kaldırımdan indikten sonra arabanın kapısını açtığımda,içerinin ışıkları loş bir şekilde yanmaya başladı ve yine aynı o muzip ve aptal gülümsemesiyle;bir eli direksiyona yaslıyken diğerini hemen yanındaki yüksekliğe yaslamış Taeyong ile yüz yüze geldim.
''Her an beni dövecekmişsin gibi hissediyorum.''Dediğinde arabaya binmiş,kapıyı kapatıyordum.
''Doğru bir his,hayatımda kimseyi bu kadar dövmek istememiştim.''
''Okulunuzda aranan katilin sen olma ihtimali gittikçe büyüyor gözümde.''Dedi gaza basıp,mahalleden çıkarak caddeye girdiği esnada.
''Beni biraz daha zorlarsan okulumuzda aranan katil sayısı ikiye çıkacak.''
Kıkırdadı ve o anda bakışlarım ona değdi.
Aynı benim gibi simsiyah giyinmişti ,vücudundaki tek renk koyu kırmızı ve dipleri siyah olan saçlarıyıdı.Loş ışık doğrudan gözünün kenarındaki ize ve yeni fark ettiğim,boynunun açıkta kalan kısmında;hemen kulağının altında kalan 1004 dövmesini parlatıyordu.Bakışlarım bir süre yüzünde dolansa da ,çok irdelemeden ve abartmadan önüme dönüp kollarımı göğsümde topladım.
''Nereye gidiyoruz?''Dedim başımı yoldan ayrımadan.
''Yarışmaya.''
İç çekerek gözlerimi devirdim.''Ne yarışması ?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mister j ❦ lee taeyong
Fanfiction❝ Han Nehri kıyılarında cansız bedeni bulunan Kang Seojun'un ,sırtında büyük bir J harfi bulunduğu adli tıptan gelen raporla onaylandı. ❞ ©callmrakiva