"Je vous remercie."Taeyong telefondaki kişiye Fransızca bir şekilde teşekkür ettikten sonra telefonu kapatıp bana döndü.Uçak ineli birkaç dakika oluyordu.Birkaç görevli odaya girip valizleri dışarı çıkarttıklarında gözüm hep onlardaydı.Farklı bir ülkedeydim ve bu bile yeterince gerilmeme neden oluyordu."Hadi gel."Diyerek ellerini bana uzattığında kaşlarımı çattım:
"Ne yapıyorsun?"Bir elini sırtıma bir elini de dizlerimin altına geçirerek beni kendine çekip havalandırdığında refleksle yakasına tutundum.
"En son yürürken yere düşmüştün Yura."Diye mırıldandı."Boynuma tutun."Söylediği şeyle yakasında olan ellerimi yavaşça boynuna sardım,gülümsedi fakat ben durumumdan pek de memnun değildim.
Pekala,hiç memnun değildim.
"Şu an daha iyi hissediyorum,yürüyebilirim."
Başını olumsuz anlamda sallayarak bulunduğumuz odadan çıktı ve gerçekten dar bir uçağın içine açıldı odanın kapısı.Benim nefesim daralmaya başlarken ise dışarıya açılan merdivenlere yönelerek hafif soğuk havayla tanıştırdı bedenimi."Taeyong,cidden yürüyebilirim."
"Yorulursun."
"Böyle de sen yorulursun."
Yüzünü buruşturarak güldü."Ne yorulmasından bahsediyorsun kağıt taşıyor gibiyim."
Bomboş bir uçak pistindeydik,çok yakınlarda büyük binalar yoktu ama biraz uzaklara baktığınızda gökdelenlerle karşılaşıyordunuz.
Aradan birkaç uzun dakika geçti,Taeyong uçak pistinden çıkarak büyük bir merkez binasının içine girdi ,ortam pek kalabalık değildi sadece aynı üniformaları giyen insanlar peşimizden dolaşıyordu ve hiçbiri dönüp de bana bakmıyordu.
Yani,en azından ben dışarıda bir adamın ölü gibi gözüken bir kızı taşıdığını görsem kesinlikle bakardım onlara ama bu insanlar beni görmüyor,sadece arkadan bize yetişip Taeyong'a Fransızca sorular soruyorlar,Taeyong ise kısa cevaplarla onlara dönüş yapıyordu,
"Vous avez une réunion à 12 heures monsieur."Zayıf,uzun ve aynı zamanda çok güzel bir kadın arkamızdan yetişip Taeyong'a bunu söylediğinde.Benim bakışlarım kadındayı,gerçekten bir kez bile bana bakmıyor;Taeyong'la aynı hızda yürüyüp ondan yanıt bekliyordu.
Taeyong biraz düşündükten sonra,"Reportez à cinq jours plus tard."Sesinde çok güzel bir aksam vardı ve Fransızca konuşması çok hoşuma gitmeye başlamıştı.
Kadın başını sallayarak yanımızdan ayrıldı.
Otomatik dönen bir kapıdan çıktıktan sonra bu büyük binanın hemen önüne serilmiş ve etrafında altın varaklı setler bulunan bir merdivenden indik ve o merdiven direkt olarak siyah bir Lamborghini'nin önüne çıkarttı bizi.
Arabanın kapısının önünde duran,kulağında bir kulaklık,gözlerini örtmüş siyah bir gözlük ve siyah bir takım elbiseyle dikilen adam;yüz ifadesini bozmadan şoför koltuğunun yanındaki kapıyı açtı.
Taeyong eğilerek beni arabaya koltuğa bıraktığında arabanın içinin dışarıdan daha soğuk olduğunu hissettiğim için tüylerim anında diken diken oldu.
Beni bıraktıktan sonra geri çekilecek sandım fakat öyle yapamdı,bu ise nefeslerimin kesilmesine ve aynı zamanda neredeyse kalbimin durmasına neden oldu.
Emniyet kemerini çekip üzerime doğru eğilerek mekanizmaya geçirdiğinde boynu dudaklarımın birkaç santim ötesindeydi."Üşümüşsün,"Diyerek başını emniyet kemerini soktuğu kısımdan kaldırıp yüzüme çevirdi,bir anda o kadar yakınlaştı ki başımı olmasa bile arkama gömmek zorunda kaldım.Burnunlarımız birbirine değmişti ve o da doğrudan burnumun ucuna bakıyordu,"Küçük burnunun ucu kızarmış."Ardından yine muzip bir tavırla güldü ve geri çekilerek kapıyı üstüme kapattı.Benden bedeni uzaklaşmıştı fakat benim aklım hala az önceki anı bir döngüye alıp,onu gözlerimin önünden sürekli geçiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mister j ❦ lee taeyong
Fanfiction❝ Han Nehri kıyılarında cansız bedeni bulunan Kang Seojun'un ,sırtında büyük bir J harfi bulunduğu adli tıptan gelen raporla onaylandı. ❞ ©callmrakiva