Geldiğimiz eğlence mekanının gürültü ortamından ve içki kokularından bunalmıştım. Başım ağrımaya ve midem bulanmaya başlamıştı.
Gürültülü müzik ve dans bana göre değildi. Burcu doğum gününün ve Selim'in gelmesinin verdiği mutlulukla dağıtmaya başlamıştı bile. O zıplayarak dans ederken dışarıya sıkıntılı bir nefes verdim. Üstümdeki elbiseyi çekiştirip dışarı çıkmak için ayaklandım.
"Nereye böyle?" elimden tutup kendine çevirdi Selim. Gürültülü müzikten dolayı sesimi duyurmak için bağararak " Başım ağrıdı, biraz hava alacağım." dedim. "Yalnız gitme bekle beni." diye bağararak karşılık verdi Selim. Onu durdurdum. "Burcu'yu yalnız bırakma çok içti." dedim kulağına doğru. İkimizde Burcuya baktık. Fena dağıtmıştı, tiz kahkahaları bu seste bile duyuluyordu. "Haklısın." dedi.
Dans eden insanların arasından sıyrılıp dışarıya çıkabildiğime şükrettim. Sessizlik.. Ağrıyan başımı ovup derin bir nefes verdim. Soğuk havadan dolayı dışarıya buhar halinde çıkan nefesime baktım. Çocukken bu görüntüye bakıp nasıl da eğlenirdim. Babamı kış aylarında dışarı çıkmaya zorlayıp ağzımdan çıkan nefesimin buhara dönüşmesini izler, saatlerce gülerdim. Sanki dev bir ejdarhaydım ve tüm güç bendeydi. Karlarda babamla kovalamaca oynar güya ona ateş püskürtürdüm.
Ah canım babam.. Bir daha asla o yataktan kalkamama ihtimali beni mahvediyordu. Artık onunla kar topu oynayamamak küçük Ada için ölümdü. O an Aslıya kendimden daha çok üzüldüm. babamla benim geçirdiğim gibi vakit geçirememişti. Onun o uzun boyuna bir dağ misali tırmanamamış omuzlarında turlayamamıştı.
Ben bu düşüncelere dalmışken omuzunda bir el hissettim ve kendime geldim. "Hava çok soğuk giy şu ceketi." Selimin omuzlarıma bıraktığı cekete sarıldım. O ana kadar üşüdüğümü fark etmemiştim. "Teşekür ederim." dedim fısıltıyla.
Selim bana döndüğünde bakışlarına karşılık vermiştim. "Ada.." dedi gergince.
"Seninle bişey konuş-" Selimin sözünü kesen yüzüne yediği yumruk olmuştu. Ve beraberinde benden gelen tiz çığlık. Şaşkınlığımı atabildiğinde etrafa bakındım.
Tekrar ve tekrar ona vururlarken etraftan yardım dilemekten başka hiçbir şey yapamıyordum. Ona acımasızca vuran koca adamı ondan uzaklaştırmak için hamle yaptığım sırada arkamdaki biri kocaman kollarını gövdeme dolayıp hareketlerimi kısıtladı. "Lütfen bırakın vurmayın." dedim sesimi son derece yüksek tuttuğumda.
Bağırışlarımın arasında beni tutan adamın elinden kurtumaya çalıştım. Etrafa bakındım ama kimse bize yardım etmiyordu. En sonunda Selim'e vurmayı bıraktıklarında Selim'in az bir hasar almış olmasını umdum. Ancak gördüğüm kadarıyla birkaç kırık kemik kesindi.
Selim'e vuran adamlardan biri Selim'in kulağına doğru eğilip bir şeyler söylemiş ardından hızla ilerde park halindeki arabalarına binmişlerdi. Araba son sürat uzaklaşırken beni saran kollardan kurtulur kurtulmaz Selim'e uzandım.
Adamlar gittikten sonra ilk işim Selim ile taksiye binip hastaneye gitmek olmuştu. Pansumanlarını yaptırdıktan sonra tahmin ettiğim gibi yüzündeki çürükler haricinde birkaç yerinde kırık vardı. Ardından Orhan amcayı arayıp durumu uygun bir dille anlatmıştım. Polisi aramak için yeltendiğimde ise Selim beni kesin bir dille uyarmıştı. Ne kadar ısrar etsemde 'polisi karıştırma' demişti.
Burcu, ben, Selim ve Orhan amca hastane odasında birbirimize kaçamak bakışlar atıyorduk. En son Burcu dayanamayıp "Ne olduğunu söylemeyecek misiniz? Ağabey bu halin ne? Seni kim durup dururken döver? Kafayı yiyeceğim ya poliside aramadık." dedi sinirle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acımasız - Ara verildi-
Teen FictionO acımasız bir mafya, nitelikli bir sosyopat... Şimdiyse aşık ve yapacaklarının sınırı yok! Mafyanın istekleriyle sıkışmış zavallı bir kız. Onun aksine merhametli ve iyi biri. Ondan kurtululabilecek mi ? yoksa gerçekten ondan kaçış yok mu? Kapak ta...