Büyük bir boşluk var içimde. Kafamı tam toparlayamıyorum. Ne düşüneceğimi dahi bilemez bir haldeyim. Babamı gördüğümden bu yana hissettiğim o rahatlamanın yanında merak duygusu da baş gösteriyor.
Yılmaz ile aramda olanlardan sonra beni babama götürmesi beni allak bullak etmişti. Ondan başka her türlü tepkiyi bekleyen ben bu hareketi karşısında afallamıştım.
Şimdi ise ona karşı tepkili olamıyordum. Uzun konuşmalardan özenle kaçınıyor hatta ondan köşe bucak kaçıyordum. O gece yaşananlarla ilgili konuşacağından, olanlara dair bir şeyler söyleyeceğinden korkuyordum.
Hatta daha çok korktuğum şey konunun oraya gelmesi ve benim yine kendimi kaybetmemdi. Her iki anlamda da kontrolümü kaybetme ihtimalimden korkuyordum.
Bu düşünceleri kafamdan uzaklaştıran önünde durduğum arabanın kapısının açılması olmuştu. Arabaya yerleştiğimde yan koltukta oturan Yılmaz'a bakmamaya özen gösterdim.
Nereye gideceğimizi sorma gereği bile duymazken arabanın en köşesine iyice yerleşip en ufak bir temastan hatta temas ihtimalinden dahi kaçınmaya özen gösteriyordum.
Bu hareketimin Yılmaz tarafından fark edilmeyeceğini düşünmüyordum elbette. Aslında bu benim normal tavrımdı. Asıl beklenmedik ve şaşırtıcı olan aksi şekilde davranmam olurdu.
Arabada büyük bir sessizlik hüküm sürerken camdan dışarıyı izliyordum. Güneş batmak üzereyken gökyüzü turuncu bir hal almıştı. Aralık camdan yüzüme ulaşan tatlı esintiyi hissedebiliyordum.
Sessizliğin beni gömdüğü düşünce denizinde nedensizce aklıma gelen isim Murat olmuştu. O gün bana söyleyeceği şeyi hala merak ediyordum. Şimdi arkamızdaki arabada olmasının bilinciyle bu merak daha çok artmıştı.
Klasik arabasına bindiğini gördüğümde onunla konuşacak kadar vaktimin olmamasına istemsizce gerilmiştim. Bana bir şey söyleyemesi gerektiğinden bahsederkenki ifadesi aklıma geldikçe merak duygusunu geri plana atamaz olmuştum. O günden sonra konuşacak fırsatımızın olmaması büyük şanssızlıktı.
Öyle ki bugün onu gördüğümde dikkatle yüzüne bakmış bir tepki beklemiştim. Onun tek yaptığı ise klasik arabasına bana bakmaksızın binmek olmuştu. O arabasına yerleştiğinde beni bekleyen arabaya doğru adımlamış, çok geçmeden binmiştim. Şimdi o arabasıyla arkadan bizi takip ederken geriye dönüp bakma ihtiyacımı bastırmış, bakışlarımı doğruca karşıya dikmiştim.
Bakışlarım önümüzde giden birkaç arabaya da kaydığında dikkatim tamamen dağılmıştı. Evden çıkış şeklimiz dahi garipti. Önümüzde birkaç araba ve arkamızda Murat'ın arabasıyla adeta konvoy gibi ilerliyorduk. Bu şekilde bir yerlere gidiyor olmak önemli biri gibi hissettirse de tedirgin ettiği su götürmez bir gerçekti.
Yılmaz'ın son zamanlarda arttırdığı güvenlik önlemlerinden olmalıydı. Ama günden güne çekilmez bir hal alan bu önlemler daha çok korkmama sebep oluyordu. Neticede Yılmaz Ünal benim gözümde yıkılmaz biriydi. Ama böylesine ciddi önlemlere başvurması bahsettiği tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne seriyordu.
Yaşadığım korku kendimle ilgili değildi. Elbette kendim içinde korkuyordum ancak asıl korkum aileme bir şey olmasıydı. Yılmaz'ın ailemin yerini sır gibi saklaması içimi rahatlatsa da onları gözlerimle göremediğim her saniye paranoyam artıyordu. Üstelik düşmanlarından sakladığı ailemi benden de saklıyor oluşu durumu daha da rahatsız edici bir boyuta taşıyordu.
O an uzun zamandır güvende hissetmediğimin bilincine varmak beni anlık olarak sarsmıştı. Bu tuhaf hayat tarzı, bu dipsiz karanlık tıpkı uyuşturucu gibiydi. Zamanla kendisine alıştırıyor hatta varlığıyla uyuşturuyordu. Kendimde hissetmiyordum. Uzun zamandır kendimde değil gibiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acımasız - Ara verildi-
Teen FictionO acımasız bir mafya, nitelikli bir sosyopat... Şimdiyse aşık ve yapacaklarının sınırı yok! Mafyanın istekleriyle sıkışmış zavallı bir kız. Onun aksine merhametli ve iyi biri. Ondan kurtululabilecek mi ? yoksa gerçekten ondan kaçış yok mu? Kapak ta...