Bölüm 44

9.8K 480 539
                                    

Merhaba sevgili okuyucularım. Aslında bugün bir bölüm yayımlamayacaktım. Ancak size kısa bir bölümle sürpriz yapsam fena olmaz diye düşündüm. Dediğim gibi biraz kısa bir bölüm ama en azından sizi acımasızsız bırakmam diye düşündüm. Hadi bakalım keyfili okumalar size... ♥️♥️♥️

Otel odasına girdiğinde hissettiği duyguların pençesindeydi Eliz. Daha önce hiç bu kadar canının yandığını hatırlamıyordu. Geçmişte yaşananlara rağmen Yılmaz'ın başka birine aşık olduğunu kabullenmek canını düşündüğünden de çok yakmıştı.

Oysa onun tanıdığı adamın duyguları yoktu. Bu haliyle dahi ona aşık olabilmişti. Oysa şimdi Ada'ya aşık olduğunu korkmadan itiraf edebiliyor, onun varlığı için yanıp tutuşuyordu. Bu haksızlıktı. Eliz Sipahi çektiği onca acıdan sonra Yılmaz Ünal'ın aşkına erişememişken sıradan bir kadının kavuşması haksızlıktı.

Dağılmış makyajını umursamadan banyoya doğru ilerlediğinde koltukta oturan silüeti yeni fark etmişti.  Olduğu yerde kalakaldığında bakışları onunkinin aynı yeşil gözlerle buluştu.

"Dağılmışsın.. Kardeşim." Ateş baştan sona süzdü kız kardeşini. Birbirine karışan sarı saçları ve akan makyajıyla karşısındaki bu manzaraya hiç yabancı değildi.

"Sırası değil Ateş. Nasıl girdiysen öyle çık odamdan." Eliz gergince konuştuğunda Ateş oturduğu tekli koltuktan doğrulmuş dirseklerini dizlerine dayamıştı.

"Hayır hayır.. Kardeşim. Tam da sırası." Ses tonu az önceki alaylı halinde farklı olarak ciddileştiğinde Eliz yutkunma ihtiyacı hissetmişti. Ateş ile yüzleşmek istemediğini biliyordu. Hele de canı böylesine yanarken.

"Ateş.." Konuşacak olduğunda Ateş'in eli havalanmış hızla Eliz'i durdurmuştu. "Şşş sakın.." dedi Ateş parmağını dudağına bastırdığında. "Yalanlarını duymak istemiyorum Eliz." Sesi gittikçe sertleşirken Eliz nefesinin sıklaştığını hissetti. Gerginliği her halinden belli olsa da duygularını gizlemek için özenle çabalıyordu.

Yüzü yavaşça sağa yatarken yeşil gözleri ardına dek açılmıştı. Ağabeyinin yüz ifadesini izleyen Eliz korkması gerektiğini biliyordu. Ateş öfkeliydi. Hem de çok öfkeli.

Ağabeyine doğru bir adım attığında Ateş hızla oturduğu koltuktan doğrulmuş hışımla Eliz'in karşısına dikilmişti. "Senin gurursuzluğun artık canımı sıkmaya başladı Eliz. Gözünün önündeki gerçeği kabullenmekten acizsin." Sesinin en yüksek tonundan konuştuğunda Eliz'in kaşları dikkatle çatılmıştı.

Savunmaya geçmek ister gibi derin bir nefes aldığında çenesini dikleştirdi. "Ateş.. Yılmaz'ı benim kadar tanımıyorsun!" Ateş hışımla Eliz'e doğrulttu elini.

"Aksine! Onu senden daha iyi tanıyorum. Ve onun o kıza, Ada'ya aşık olduğunu biliyorum." Ağabeyinin dudaklarından dökülen cümle üzerine kalbinin sıkıştığını hissetti. Geriye doğru yalpaladığında Ateş öfkeyle konuşmaya devam etti.

"Asıl seni tanıyamıyorum. O adam seni istemiyor Eliz. Hiç istemedi. O bebeği düşürdüğün zaman da istememişti, şimdi de istemiyor." Cümlesi Eliz'e ulaştığında aşağı düşen bakışları hışımla ağabeyinin gözlerine çevrildi. Yüzündeki şaşkınlığı izleyen Ateş öfkeyle soluyordu.

"Evet.. Haberi vardı. Ama umursamadı." Yeşil gözleri keskince kız kardeşinin bakışlarına kenetlenmişti. Gözlerinde beliren hüzüne rağmen Ateş, Eliz'e karşı yumuşak davranma niyetinde değildi. Gerçekleri yüzüne vurmak için geç kaldığını düşünüyordu.

Kardeşine doğru bir adım daha attığında elini hızla ona doğrultmuştu. "Seni asla istemeyecek bir adam için bana, bize ihanet ettin. Senin akıl hastanesinde sürünmene sebep olan o adam için!" Sesinin en yüksek tonundan konuştuğunda dişlerini öfkeyle sıkmıştı. Kız kardeşinin ihanetini öğrenmek onu derinden yaralasa da şu an hissettiği en belirgin duygu öfkeydi.

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin