Bölüm 27

14.5K 563 584
                                    

Günlerdir bu evde Yılmazla beraberdim. Ona karşı son derece dikkatli ve temkinli yaklaşmış olabildiğince huyuna gitmeye çalışmıştım. Elimden geldiğince sakin kalmaya özen gösteriyor bana güven duymasını sağlamaya çalışıyordum. Günler böylece birbirini kovalarken bir yerden sonra biteceğine her şeyin düzene gireceğine inanmak istiyordum.

Güneş batmış, hava kararmaya başlamışken koca salonda tek başıma sürekli oturduğum o tekli koltuğa oturdum. Yukarıdaki odalardan birinde yer alan devasa kütüphanede bulduğum kitaplardan birini açıp okumaya başladım. Kütüphaneyi bulduğumdandır okuduğum dördüncü kitap olacaktı. Eski ciltli birbirinden güzel kitapların arasında Jane Austen'in Gurur ve Önyargı kitabını elime almadan duramamıştım. Bu kitabı daha önce iki kere daha okumuş olmama rağmen eski baskı olan bu kopyası beni kendine çekmişti.

Kitaba gömülüp en baştan okumaya başlamıştım ki dış kapının açılma sesini duydum. Tekli koltukta absürt bir şekilde oturmuşken hızla koltuktan doğrulup duruşumu toparladım. O anda o da girişi geçmiş büyük salona inen basamağın başında dikilmişti. Elimdeki kitabı kaldığım yerinden tutarken bakışlarımız buluştu.

Her zamanki gibi son derece şık bir takım elbise giymiş, saati ve kaliteli ayakkabıları ile görüntüsünü tamamlamıştı. Basamağı inerken dudaklarının yukarı kıvrılmasını adım adım izledim. Ceketini sakince üstünden çıkarırken bana doğru adımlıyordu. "Merhaba sevgilim.." Kalın ve tok sesi kulağıma dolduğunda kısa bir nefes vermiştim. Nihayetinde ceketini üstünden sıyırmış uzaktaki koltuğa yollamıştı. Eli kol düğmesine ulaşırken kol düğmelerini bir bir çıkarmasını izledim.

"Atiye abla.. Yani Atiye hanım akşam yemeğini hazırlamış." O yokken çalışanlarla, ki Atiye abla ve Çiçek olmak üzere iki kişiydiler, konuşuyor vaktimin çoğunu onların yanında geçiriyordum. Nihayetinde bütün gün bu evdeydim ve konuşacak makul birilerinin olması iyi geliyordu. Ancak onlarla muhabbetimden Yılmaz'ın haberinin olmasını istemiyordum. Bu onu gereksiz yere sinirlendirebilirdi. Bana yaptıklarını ya da ailemi alıkoyduğundan bahsetmemiş olsam da onlara ve diğer herkese karşı aşırı mesafeli olan Yılmaz bu durumdan pek haz etmezdi.

Birkaç adımın sonunda yanımda durduğunda bakışları elimde tuttuğum kitaba kaydı. Elini yavaşça uzatıp kitabı elimden aldığında doğruca yüzüne bakıyordum. Mavi gözleri kitabın kapağında gezinmiş çok geçmeden yüzüme çıkmıştı. Kitabı tekrar elime tutuşturduğunda dudakları hareketlendi.

"Güzel.. Yemekten sonra hazır ol. Kıbrıs'a gidiyoruz." Kaşlarım çatılırken şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Kıbrıs mı? Neden ? " İstemsizce dudaklarımdan dökülen soru üzerine arkasını dönüp gitmeye hazırlanan Yılmaz duraksamış yönünü yeniden bana çevirmişti.

"Çünkü yapılacak işlerim var Ada. Birkaç saat sonra gidiyoruz. Yanına alman gereken her şey önceden hazırlandı. Kimliğini alman yeterli." Yüzüne tabiri caizse bön bön bakarken sıkıntılı bir nefes verdim. "Ben gelmesem olmaz mı? Madem senin de işin var. Orada olmamın bir anlamı yok." Sesimi alçak ve sakin tutarken Yılmaz'ın kaşları havalanmıştı.

"En son seni bırakıp gittiğimde kaçmaya kalkmıştın. Seni bir daha gözümün önünden ayırmaya niyetim yok. Geliyorsun. Bitti." Kestirip attığında arkasını dönmüş ve ilerlemeye başlamıştı. Basamaklara kadar onu izlerken başında dikildiğim koltuğa kendimi bırakıp sıkıntıyla nefes verdim. Ne zamana kadar süreceği belli bile olmayan bu işkenceye katlanmamın tek sebebi olan ailemi düşünüyor, onlar için sabırlı olmam gerektiğini kendime hatırlatıp duruyordum.


Güzel yemeklerle donatılmış muazzam masanın bir ucunda o bir ucunda ben, sessiz ve gergin bir başka yemek daha yenmiş ve nihayet bu yemek faslı da bitmişti. Yemekten kalktığımızda adamlardan birinin ön kapıdan girmesiyle dikkatimiz o yöne çevrildi. "Araba hazır Yılmaz bey. Pilotla da az önce konuştum. İzinler alınmış uçuşa hazırlarmış efendim." Yılmaz başıyla adamı onayladığında Yılmaz'ın birkaç adım arkasında onları izliyordum. Ardından bakışlarım girişte kenarda duran valizlere kaymıştı. Boy boy dizilmiş valizlerin ne zamandandır orada olduğunu bilmiyordum.

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin