Bölüm 36

10.4K 455 430
                                    

Yaşanan çatışmanın ardından günler geçmişti. Anlamlandıramadığım olaylar etrafımda dönüp dururken ben mantıklı düşünmekten çok uzaktım. Tüm bu yaşananlar sinir sistemimi alt üst etmiş beni olmadığım birine dönüştürmüştü.

Yılmaz'a, Eliz ve Ateş'i öldürmediği için hesap soracak kadar kendimi kaybetmiştim. Ne zaman cinayete bu kadar alışık olmuştum da bir başkasının ölmemesi beni rahatsız ediyordu.

Bu saçma düşüncemin sebebi hiç şüphesiz korkmamdı. Yalnızca kendi hayatım için değil ailemin hayatı için de. Çünkü her geçen saniye daha çok korkuyor bu tehlikeli hayatın içine daha çok gömülüyordum.

En kötüsü de bu tehlikenin içinde beni koruyabilecek tek kişinin Yılmaz Ünal olduğu gerçeğiydi. İşte beni en çok yıpratan da buydu. Bu adam elimden ailemi almıştı. Bu hale gelmemin, hayatımın tehlikede olmasının sebebi bizzat oydu.

Her şey, hayatımda olup biten her şey Yılmaz Ünal'ın işine geliyordu. Onun istediği gibi ona muhtaç olmamı sağlıyordu. Bu durumdan çok sıkılmıştım. Yılmaz'dan, onun hayatından, Eliz ve Ateş'ten, hepsinden..

Bütün dengemin alt üst olduğunu hissediyordum. Artık ne mantıklı düşünebiliyor ne de mantıklı hareket edebiliyordum. Ardı ardına yaşadığım travmaların etkileri beni baştan sona değiştiriyordu.

İtiraf etmekten en çok korktuğum şey ise Yılmaz'ın yanında kaldıkça beni etkisine alıyor oluşuydu. Tek çarem oymuş gibi hissettiriyor üstelik yaşadığımız o çekimi kullanıyordu. Ona yakınlaştığım her an bedenimin kontrolünü yitiriyordum. Ve Yılmaz bunun farkındaydı.

Tüm bu düşüncelerin beynimi yiyip bitirmesinden bıkmıştım. Aklımı başka bir şeyle meşgul etmeli, bunları düşünmemeliydim. Bulunduğum salondan çıktığımda bu kattaki banyoya, elimi yüzümü yıkamak üzere, adımladım.

Büyük koridoru geçtiğimde koridorun sonundaki kapıya uzanmış, hızla aralamıştım. Kapıyı aralamamla beraber gözlerim onun bal rengi gözleriyle buluştu. Birkaç saniye öylece bakakaldığımda bakışlarım Murat'ın üstünü taradı.

Üstünde tişörtü yoktu ve parmaklarının uzandığı yerdeki yarasını ve dikişleri bariz bir şekilde görebiliyordum. Gözlerim yeniden yüzüne çıktığında o da doğruca bana bakıyordu.

"Ben üzgünüm.. İçeride olduğunu bilmiyordum." Hala sıkı sıkıya kavradığım kapı koluna yeniden asıldığımda Murat'ın gözleri üzerimdeydi. "Önemli değil." Dedi hala yüzüme bakarken.

Çıkmak üzereydim ancak ona baktıkça tereddüt ediyordum. Yarasını ve dikişlerini rahatlıkla görebildiğim omzuna ve sırtına ulaşamıyor, pansuman yapamıyordu. "Yardım etmemi ister misin?" Dedim kaşlarım çatılırken.

"Hayır.. hayır gerek yok." Dedi Murat hızla kafasını sağa sola salladığında. Parmakları omzunun arkasına doğru uzandığında hızla yüzünü buruşturmuştu. Canının ne kadar yandığını görebiliyordum.

Onu dinlemeden içeri girdiğimde kapıyı arkamdan kapatmış ona doğru uzanmıştım. "Bunu yalnız yapamazsın." Dedim bakışlarım yarasında gezinirken. Murat bir şey söyleyecek gibi olduğunda bakışlarına kısa bir karşılık vermiş lavabonun üstünde duran pansuman kitine uzanmıştım.

"Benim yüzümden oldu zaten. Bırak en azından yardım edeyim." Arkasına geçtiğimde doğruca yarasını görebiliyordum. Anlaşılan kurşun omzundan girmiş ve çıkmıştı. Dikişlerin olduğu yerler hala kıpkırmızıyken bu yaranın olduğu anı düşünmeden edememiştim.

Elime aldığım pamuğa ilacı döktüğümde Murat konuşmuştu. "Seni korumam gerekiyordu, korudum. Dikkatim dağılmıştı." Dedi açıklama yapar gibi. Yarasını dikkatle temizlemeye başladığımda dudaklarımı aralamıştım.

Acımasız - Ara verildi- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin