Yılmaz ile yaptığımız konuşmadan bu yana saatler geçmiş hala o dağ evindeydim. Bütün gece gözümü dahi kırpmadan oturmuş yaşananları düşünmüştüm. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlarken kuş cıvıltıları açık pencereden duyuluyor, yayılan tatlı esinti tüylerimi ürpertiyordu. Yılmaz o kapıdan çıkıp gittiğinden beri ne yapmam gerektiğini düşünüp duruyordum. Özgürsün demişti. Bu kapıdan istediğin zaman çıkıp gidebilirsin..
Yanında olduğumdan beridir beni allak bullak ediyor ne yapmam gerektiğini sorgulatıp duruyordu. Söylediği gibi bu kapıdan çıkıp gitsem her şey daha kötü bir hal mı alacaktı, asıl istediği şey ailemi aramaya çıkmamam mıydı? Aklımda binlerce soru varken düzgün düşünmek imkansızdı. Ancak bildiğim tek şey elim kolum bağlı oturamayacak oluşumdu. En azından şansımı denemeli ailemi bulmaya çalışmalıydım. Babamı ve annemi hatta Aslı'yı düşünmeden duramıyor merak ve panik beni bir an olsun rahat bırakmıyordu. Bir şeyler yapmalı onları bulmalıydım. Oturduğum yataktan doğrulduğumda bu evden çıkıp gitmeye hazırdım. Henüz güneş doğmamışken kendime çeki düzen vermek üzere duşa girmeye karar verdim. Günlerdir berbat bir halde oradan oraya savrulmuştum.
Kısa bir duşun ardından güneş doğmuş odanın içi güneş ışığıyla aydınlanmıştı. Askıda duran temizlenmiş ve benim için hazırlanmış kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Ceketimi ve sırt çantamı da alıp odadan çıktım. Çok geçmeden merdivenleri de indiğimde kapının önüne gelmiş kapı kolunu indirmiştim. Kapıyı aralamamla beraber soğuk dağ esintisi yüzüme çarparken karşımda hareketlenen birkaç adamı da görebilmiştim.
Adamlardan biri bana doğru adımlayıp ceketinin düğmesini ilikledi. "Günaydın Ada hanım. Sizi istediğiniz yere bırakmak üzere görevlendirildik. Buyurun lütfen." Eliyle ileride duran arabalardan birini gösterdiğinde kaşlarım çatılmış ister istemez şaşırmıştım. Beni kapıda hazır bir şekilde bekleyen adamlardan anladığım kadarıyla Yılmaz Ünal istediğim zaman gidebileceğimi söylerken gerçekten de doğruyu söylüyordu. Dediğini yapıp adamı arabaya kadar takip ettim ardından arabaya yerleştiğimde nereye gitmem gerektiğini dahi bilmediğimi hatırlamış benden talimat bekleyen adama bir süre bakakalmıştım. Birkaç saniye sonra beynim işlevini yerine getirip çalışmaya başladığında dudaklarımı aralamıştım. "Hastaneye gidelim lütfen." Adam başıyla onaylayıp arabayı çalıştırdığında çok geçmeden kale gibi korunan bu dağ evinin demir kapılarından geçmiş ve orman yoluna girmiştik.
Uzun bir yolculuğun ardından hastaneye vardığımızda derin bir nefes alıp arabadan inip ve siyah arabanın hızla uzaklaşmasını izledim. Anlaşılan Yılmaz Ünal gerçekten de sözünün eri biriydi. Benim rahatça evden uzaklaşmama izin vermiş şaşırtıcı bir şekilde zorluk çıkartmamıştı. Tıpkı dün gece konuştuğumuz gibi.. Hastaneye doğru adımladığımda ilk işim babamın kayıtlarını sorgulatmak olacaktı. İzmir'deki hastaneye hangi saatte giriş yaptığını, belgelerini ve kayıtlarını alıp polis merkezine gidecektim. Birkaç dakika boyunca oradan oraya gönderilmemin ardından babamın transfer belgelerini işleme koyan o kadın ile karşı karşıya gelmiştim. Yüzünde geçen seferki gibi bıkkın bir ifadeyle bana bakarken bekletmeden konuşmaya başladım.
"Merhaba. İki gün önce hasta transferi belgelerimi işleme koymuştunuz. Belgelere buradan ulaşabileceğimi söylediler. Rica etsem kayıtlarınızdaki belgelerin kopyasını alabilir miyim?" Kadın sorum karşısında yüzüme boş bir ifadeyle bakarken kimliğimi uzatmış ve ailenden olduğumu kanıtlamaya çalışmıştım. "Adli bir mesele." dedim ciddiye alıp işleri hızlandırması için. Yüzünde mimik kımıldamazken kimliğime uzanmış önündeki bilgisayara bir şeyler yazmaya başlamıştı. Birkaç saniyenin ardından baygın bakışlarını bilgisayardan çekip yüzüme çevirdi.
"Üzgünüm ama böyle bir hastanın kaydı hastanemizde mevcut değil. O yüzden böyle bir transferde sistemde çıkmadı. Yanlış hastaneye gelmiş olabilir misiniz?" Kaşları alayla havalandığında sertçe yutkunmuştum. "Nasıl olur? Günlerdir babam bu hastanede kalıyordu. Mümkün değil. Tekrar bakın lütfen." Kadın belirgin bir şekilde gözlerini devirirken sıkıntıyla nefes vermişti. Tekrar bilgisayarına dönüp birkaç tuşa bastığında aynı ifadeyle yüzüme döndü. "Böyle bir kayıt yok." Az öncekine oranla daha sinirli bir tonda kurduğu cümle üzerine kaşlarım çatılırken sinirlerim bozulmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acımasız - Ara verildi-
Teen FictionO acımasız bir mafya, nitelikli bir sosyopat... Şimdiyse aşık ve yapacaklarının sınırı yok! Mafyanın istekleriyle sıkışmış zavallı bir kız. Onun aksine merhametli ve iyi biri. Ondan kurtululabilecek mi ? yoksa gerçekten ondan kaçış yok mu? Kapak ta...